Batı'nın Rusya krizi ve bizim payımıza düşen
Bu gerilim hattı yeni bir yükü kaldırmayabilir ve Türkiye bazı tercihlerde bulunmak zorunda kalabilir. Varna’daki son zirvede AB ile gerilimi düşürme eğilimine girilmesi, Patriot alternatifiyle ilgili makul bir teklif gelmesi halinde S-400’den vazgeçilebileceği sinyali ve Erdoğan’ın Afrin’den sonra Suriye’de operasyonları genişletme hevesi Ruslarla ortaklığın kırılgan noktalarına işaret ediyor.
'Çar' Putin'in liderliğindeki Rusya ile Batı cephesi ne zaman kapışacaklar diye epey zamandır elimiz kulağımızdaydı. Ruslar çok oldular! Son yıllarda pek çok yerde AB ve ABD'nin işlerini bozdular.
Kuzey Kafkasya'daki isyanın sönümlenmesi; Gürcistan’la savaşın ardından Abhazya ve Güney Osetya’nın tanınması; Ukrayna’da neo-faşist darbenin geri tepmesi, Doğu Ukrayna’nın kontrolden çıkması ve Kırım’ın Rusya’ya iltihakı; Ortadoğu’da ABD’ye "Biz de varız" denilmesi ve tabi en önemlisi Suriye’de rejim yıkma çabalarının başarısızlığa uğratılması… Dahası ABD’nin 'kurtarıcı' olduğu Irak dahil diğer bölge ülkelerine alternatif bir ortaklık sunulması. NATO’da çatlak yaratacak düzeyde Türkiye’nin dümeninde istikrarsızlık yaratan ayartmalar…
Bütün bunlar Kremlin cephesinden bakılınca Batı’nın hegemonik alışkanlıklarına karşı birer rövanş sayılır. Bunlara bir de Rusların Britanya halkının Brexit kararında parmağı olduğuna ve ABD ile Fransa’daki seçimlere müdahale ettiğine dair paranoya boyutuna varan iddialar eklendi.
Rusya’nın denge faktörü olarak bir Deli Dumrul’a kalmış küresel alana bu denli dönmesinin hazmı zor. Batı cephesinin bu kadar beklemesi bile şaşırtıcıydı. Sonunda büyük bir hışımla Soğuk Savaş’ın küllerine üfleyen hamle Londra’dan başladı. 2004’te MI6’e 100 bin dolar karşılığında bilgi satmaktan yakayı ele vermiş, 2006’da 13 yıl hapse mahkum edilmiş ve 2010’da ABD ile casusluk takası sırasında bırakılmış eski Rus askeri istihbarat ajanı Sergey Skripal ile kızı Yuliya, 4 Mart'ta Salisbury’de kimyasal bir maddeden zehirlenince kızılca kıyamet koptu. Olayda ‘noviçok’ adlı sinir gazının kullanıldığını belirtip 23 Rus diplomatı sınır dışı eden Britanya, pek çok Avrupa ülkesinin yanı sıra ABD ve Kanada’yı arkasına aldı. AB’den çıkma biletini kesmiş İngilizler için Kıta Avrupası’nı bu kadar arkasına takabilmesi de ibretlik bir durum. Ki bunlardan bir kısmının (DİB Sergey Lavrov’un da açığa vurduğu gibi) arkadan Ruslara “Pardon” diyecek olması da mümkün. Kanada zaten uluslararası olaylarda ABD’nin yedek tepki düğmesi. 60’ı ABD’den olmak üzere 26 ülkeden 153 Rus diplomat sınır dışı edildi. NATO’dan gönderilen 7 diplomatla bu sayı 160’ı buluyor. Görülmemiş düzeyde diplomatik tecrit. Bir dünya savaşı çıksaydı ancak bu kadar diplomat valizlerini toplamak durumunda kalırdı. Önceki rekor 1986’da 55 SSCB diplomatını sınır dışı eden Ronald Reagan’ın Amerika’sına ait.
***
Ukrayna bağlantılı yaptırımlar nedeniyle ekonomik olarak epeyce zorlanan Rusya ise bu kez son derece öfkeli. Tüm kimyasal silah programlarının sonlandırıldığını, bunun BM’ye bağlı OPCW tarafından teyit edildiğini, ancak SSCB dağılırken pek çok bilim insanının ellerindeki teknolojilerle birlikte Batı’ya gittiğini, eğer saldırıda kimyasal iz varsa ‘noviçok’ elementleri üzerinde araştırma yapan ABD, Britanya, İsveç, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti’ndeki laboratuvarlara bakılması gerektiğini savunan Rusya, ısrarla “İlgim yok” diyor. Ve delil istiyor. Henüz sunulmuş bir delil yok. Elbette Rusya bu tür işleri yapamayacak bir ülke değil. Lakin hasımlar da temiz değil. İstihbarat servislerinden hangisi SVR ve FSB’den (KGB) geri kalır? Hepsi kirli işler servisi. Sanki CIA’in işlediği suçların çetelesini tutan var ya da MI6’inkini!
Çok kritik bir siyasal iklimden geçerken kışkırtıcı bir tepki organizasyonuna şahit oluyoruz. Haliyle Rusların reddiyesine bigane kalınamaz.
Rusya tam da başkanlık seçimlerine giderken, 2018 Dünya Kupası’na ev sahipliğine hazırlanırken, Suriye’de kritik dönemece girerken, Batı'ya uzanan yeni enerji projelerine girişmişken neden başını ağrıtacak bir acemiliğe imza atsın? 7 yıl önce kapattığı bir dosyanın hesabını neden şimdi tekrar açsın? Haliyle “Biz ahmak mıyız” diye çıkışıyorlar. Britanya Başbakanı Theresa May’in bu kadar ağır bir meselede Rusya’ya 24 saat içinde izahat getirmesi için ültimatom vermesi, işbirliği kanallarını kapatması ve hızla yaptırımlara yönelmesi şüphe çekici bir durum. Ardından gelen yaptırım orkestrası, Rusya’ya ayar verme niyetini ortaya koyuyor.
Peki, neyin ayarı? Orta Asya, Kafkasya ve Karadeniz havzasındaki siyasi müdahaleler karşısında kartlarını iyi oynayan ve durumu kendi lehine çevirmeyi başaran Rusya’nın en fazla zorlanacağı yer Ortadoğu, özelde de Suriye.
Bir süreden beri Suriye’deki gelişmelerden dolayı nevri dönen ABD’den Suriye’yi yeniden vurma tehditleri geliyor. Ortadoğu’da ağırlığını yitiren Britanya ve Fransa da bu tehditlere eşlik ediyor. Suriye’de süreç paylaşım evresine girerken sahneye dönmek için bahane arar gibi bir halleri var. Bu tehditler Ruslar tarafından hayli ciddiye alındı ve bu kez karşılık verebileceği uyarısında bulundu.
Ruslar özellikle Şam kırsalındaki Doğu Guta ve İdlib’de kimyasal saldırı tezgâhına dikkat çekti. Rus Genelkurmayı, Heyet Tahrir el Şam’ın İdlib’e onlarca konteyner klor gazı sevk ettiğini belirtip kimyasal saldırı hazırlığı olduğunu öne sürdü. Yine Doğu Guta’daki tahliyelerden sonra Suriye ordusu Aftris köyünde kimyasal atölye buldu. Sonuçta silahlı örgütlerin Doğu Guta’dan çıkartılması, sadece Şam’a yönelik tehdidin bertaraf edilmesi değil aynı zamanda bu savaşı finanse eden Batı-Körfez blokunun yenilgisi anlamına geliyor. Doğu Guta’da sorunlu bölge olarak bir tek Suudilerin desteğiyle palazlanan İslam Ordusu’nun elindeki Duma kaldı. Bir kimyasal tezgâh tehlikesi henüz geçmiş de değil. Oyunu kaybedenlerin elindeki son kart Suriye’yi Rusya için bataklığa çevirmek ve bu ülkeyi parçalamak.
***
Rusya, Suriye’de mevcut oyun planında kullandığı kartları neredeyse tüketti. Yeni bir stratejiye yönelmesi gerekiyor. Bir tarafta operasyonlara ağırlık verip sahadaki dengeleri değiştirirken diğer tarafta Astana mutabakatının gölgesinde geliştirdiği uzlaşma mekanizmalarıyla çatışmasızlık alanlarını genişletti. Yeni aşamaya gelindi. Bu aşama doğrudan büyük güçlerin karşı karşıya gelebileceği yere işaret ediyor. Fırat hattında ABD, Ürdün hattında ABD-Körfez ve İdlib-Afrin hattında Türkiye’nin karşısına yeni bir stratejiyle çıkma gereği duyuyor. Doğu Guta’da Türkiye’nin etki etme kanallarına sahip olduğu Ahrar el Şam ve Feylak el Rahman’ın uzlaşma yolunu seçmesi dikkat çekiciydi. Henüz beyaz bayrak çekmeyen örgüt Suud-Amerikan etkisindeki İslam Ordusu. Şam kırsalındaki bu durum Afrin’e karşılık Doğu Guta ve İdlib pazarlığına dair senaryoyu destekleyen bir gelişmeydi. Fakat bu pazarlığın İdlib ayağında sürecin Rusların istediği gibi gidip gitmeyeceği belirsiz. Türkiye sanki Rusların beklentisinin aksine farklı bir yoldan gidiyor. Dera ve Kuneytra merkezli güney cephesinde de Rusların, Amerikalılar ve Ürdünlülerle yaptığı pazarlıklar pamuk ipliğine bağlı. En kritik hat yine ABD’nin koruma taahhüdünde bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) bölgesi yani Fırat hattı.
Batı'dan yeni bir Soğuk Savaş rüzgârına maruz kalan Rusya’nın bu alanlarda ne denli kararlı politikalar izleyeceği meçhul. Beklenti Putin’in geri adım atması ve uzlaşmaya yönelmesi. Rus ekonomisi hala büyük riskleri taşıyacak bir iskelete sahip değil. Fakat yüzde 76.7’lik oy oranıyla dördüncü kez başkan seçilen Putin, veda sahnesinde daha da sertleşebilir. Zor oyunu bozar derler. Tam da Putin'lik bir iş.
***
Rusya karşıtı bu dalganın Türk-Rus ilişkiler ağına yansımaları muhtemeldir. Son dönemlerde Karadeniz havzasında Batı ile Rusya’yı karşı karşıya getiren gelişmelerde Türkiye söylem olarak NATO çizgisinde kalsa da ikili ilişkilerini bu krizlerden uzak tutmayı tercih etti. Fakat Suriye’de şaşırtıcı boyutlara varan Türk-Rus ortaklığı, S-400 siparişiyle ticari ilişkilere savunma boyutunun eklenmesi, NATO’ya yansıyan çatlaklar ve AB ile artan kavgalar yüzünden klasik ittifak ağındaki gerilimler son raddeye vardı. Bu gerilim hattı yeni bir yükü kaldırmayabilir ve Türkiye bazı tercihlerde bulunmak zorunda kalabilir. Varna’daki son zirvede AB ile gerilimi düşürme eğilimine girilmesi, Patriot alternatifiyle ilgili makul bir teklif gelmesi halinde S-400’den vazgeçilebileceği sinyali ve Erdoğan’ın Afrin’den sonra Suriye’de operasyonları genişletme hevesi Ruslarla ortaklığın kırılgan noktalarına işaret ediyor.
***
Batı hamlesini yaptı. Sıra satranç ustası Rusya’da. Küçüklerin yönünü tayin eden büyük oyuncuların yarattığı akımlardır. Sular bir kere köpürtüldü, birileri bir yerlere illaki savrulacak. Kim nereye vuracak, bekleyip göreceğiz.
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Rusya niye ‘Türkiye işgalci’ dedi? Ve Suriye’de birkaç senaryo… 18 Kasım 2024
Dünya barışını fanatikler sağlayacak: 'Tanrı Orta Doğu’yu Korusun!' 14 Kasım 2024
Erdoğan, Trump’ı yine tongaya düşürür mü? 11 Kasım 2024
Trump döndü, ABD iç savaştan sıyırdı... Ya dünya? 07 Kasım 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI