El-netice
Söz konusu divanda birkaç Arapça ve altı da Kürtçe manzume bulunuyor. Geri kalan manzumeler Türkçedir.
Tuğba Aydoğan ve Kenan Erdoğan’ın “Manisa’da Medfun Mutasavvıf Bir Şair: Seyyid İbrahim Halil Efendi ve Divanı ‘Kenzi-i Şumûs’” başlıklı “akademik” yazılarını okuyunca insan nurlanıyor! Yazarlarla araştırmanın nesnesi arasında herhangi bir mesafe yok. Mesela şöyle diyorlar: “Kendi ifadesine göre kırk bir tarikattan irşad görevi ve icazet almış olan İbrahim Halil Efendi, yürütmeyi daha ziyade Nakşibendî tarikatı üzerinden yapmıştır.” Bir sayfa sonra gerçekten de öyleymiş gibi “41 tarikatten icazet almış olan” ifadesini kullanıyorlar. Önce “kırk bir tarikattan” diyorlar, sonra ise “41 tarikatten.”
Onlara göre şeyhin 100 kadar da menkıbesi vardır, ancak yazının “sınırlı” olması nedeniyle onun “başından geçen menkıbeler” ayrıca incelenebilir. Elbette edebiyat artık başka bir yerde olduğu için divanın edebî bir değeri yok, ama yazarlar büyük bir keşif yapmışlar gibi paso “müellif nüshası” deyip duruyorlar.
Halîl, Vehbî, Recâî, Hüdâî ve İbrâhim gibi mahlaslar kullanan Halil İbrahim Soğukoğlu’nun Divân-ı Kenz-i Şümûs’u yaklaşık 8 bin beyitlik 730 kadar manzumeden oluşmaktadır. Söz konusu divanda birkaç Arapça ve altı da Kürtçe (Kurmancî) manzume bulunuyor. Geri kalan manzumeler Türkçedir (Osmanlıca). 1994 yılında İsviçre’de Aramî alfabesiyle basılan kitap, 2001’de, İstanbul’da Latin alfabesiyle basılır. Kitapta divan şiiri gibi tekke şiiri örnekleri de görülmektedir.
Türkçe manzumeler için “tasavvufî”, Kürtçe manzumeler için ise “öğüt tonlu” demiştik. Türkçelerde kendi hayatından bahseden Soğukoğlu’nun şu beytini aktarmakla yetinelim: “Ey vatanı issiler vatana gelin / Bir vatanım içün terk-i evtânım.” Dolayısıyla bir vatanı için vatanları terk eden biriyle karşı karşıyayız.
Bu divanın dışında da Kürtçe manzumeleri olduğu söyleniyor. Divandaki altı Kürtçe manzumesi ise, sonlara doğrudur ve 724-729 numaraları arasındadır. Kurmancînin “Berfırat” (Fırat kıyısı) ağzı ile yazılmış olan manzumeler birtakım gramer ve imlâ hataları barındırır. Sever Işık ve Nevzat Eminoğlu’nun yaptıkları transkripsiyonda da birtakım hatalar göze çarpıyor, izafeler gibi. Bu manzumelerden 726 numaralı olanı çevirisiyle birlikte aktarıyoruz:
726Baxçeyê dostê sunbul rihanê vebû
Teyrê bilbil ra xunçe maûnê vebû
Wexta xwe ye mela werin aşiqan
Camêrê Xweda meydana xwe vebû
Hîro dostê hûn dewet eşqê kirin
Ca meriyê Xweda meydanê xwe vebû
Ne cewher e kufrê kêla bêxwe mexwe
Ê kî dixwazî kaniya cewherê vebû
Hana ji dûr da tu xudan merîfet nabî
Êk aşiq bû, kaniya îrfanê vebû
Êk dixwazî mêla qedehekî vexwu
Werin dikana şerabê eşqê vebû
Derva rêkin megrin hûn ji vê rêkî
Hîro rêka sirrê furqanî vebû
Ê kî ji Adem ra secde nakirî
Ji wî ra qapûyê lenetê vebû
Melaîkan ji Adem ra secde kirin
Ji herdika zî yekî ra rê vebû
ÇEVİRİSİ
Sümbül ve reyhanın dostu olan bahçe açıldı
Bülbül kuşu için mâ’ûn goncalar açıldı
Vakti geldi ey mollalar âşıklara gelin
Cömert Allah’ın meydanı açıldı
Dostlar sizi bugün aşka davet etti
Artık Allah dostları için meydan açıldı
Cevher değildir tuzsuz aşı yeme
İsteyen için cevher pınarı açıldı
Böyle uzakta marifet sahibi olamazsın
Âşık olan içen irfan pınarı açıldı
Bir kadeh içmek isteyene
Gelin dükkâna, aşk şarabı açıldı
Bu yolu bırakmayasınız sakın
Bugün furkanî sırrın yolu açıldı
Adem’e secde etmemiş olana
Onun için lanet kapısı açıldı
Melekler secde ettiler Adem’e
İkisinden her biri için bir yol açıldı
Netice olarak altı yazılık bu dizide İbrahim Halil Soğukoğlu’yu anlatmaya ve çözümlemeye çalıştım. Mümkün olan bütün yorumları yapmam mümkün değil elbette. Öyle bir iddiam da yok. Ama birilerinin anlattığı gibi olmadığı açık. Bence “ilginç” ve “renkli” değil, görevini yerine getirmiş bir görevli o. Birilerine örnek olurken birilerine ibret olabilecek bir portre.
Yazının görselleri TDV İslâm Ansiklopedisi’nden alınmıştır.