YAZARLAR

Demirtaş ile 'Filistin'in Mandelası'nın benzerliği ve ilan edilmeyen ittifaklar

Afrin savaşı iktidardaki ittifaka ne kadar oy kazandırdı? CHP-İYİ Parti ve CHP-HDP ittifakını ilan etmek neden zor? AK Parti’nin son anketine göre Erdoğan’ın oy oranı yüzde kaç? Selahattin Demirtaş cumhurbaşkanlığına aday olursa sonucu nasıl etkiler? Gelin bu sorulara birlikte yanıt arayalım…

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile iktidar partisinin yöneticileri ısrarla “seçim zamanında yapılacak” diyerek erken seçime şimdilik kapı aralamıyorlar. Adına Cumhur İttifakı denilen birlikteliğin diğer ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli de 3 Nisan’da, partisinin Meclis grubunda, “Zamanında yapılan, yapılması gereken seçimlerle Türkiye nefes alacak, önünü görecektir” dedi. Açıklamalar böyle ama Cumhur İttifakı sanki yakında seçim olacakmış gibi çalışıyor. Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım’ın yoğun temposu ve her gün birden fazla yerde yaptıkları konuşmaların tüm ekranlardan canlı yayınlanması bir yana Bahçeli de 21 Nisan’da Kızılcahamam’da milletvekilleri, MYK üyeleri ve il başkanlarıyla buluşacak. Bu toplantı medyaya “Bahçeli seçimin startını veriyor” başlığıyla yansıdı.

Özel sohbetlerde ise iktidar partisi yöneticileri hatta bazı bakanlar, 2018 sonbaharında seçim olacağını söylüyorlar. Gerekçe, Erdoğan’ın ekonomik tablo böyleyken bekledikçe oy kaybedeceği gerçeği. Suriye’yi hedef alan bir günlük savaşın bundan sonra nasıl seyredeceğinin belirsizliği de ortada. “Fırat Kalkanı”ndan “Afrin Harekâtı”na, Suriye’nin toprak bütünlüğünü hiçe sayan siyasi iktidarın, ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye’ye başlattığı saldırının ardından “Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız” açıklaması kötü bir şaka gibiydi.

AFRİN, SİYASİ İKTİDARA SADECE “YÜZDE 1” OY KAZANDIRDI

Herkes harıl harıl anket yapıyor, yaptırıyor ve görünen o ki, evdeki hesap çarşıya uymuyor. Erdoğan, “fethedilen” Afrin sayesinde beklediği başarıyı yakalayamadı. AK Parti’nin son kamuoyu araştırmasında Afrin savaşının Cumhur İttifakı’na kazandırdığı oyun, sadece ve sadece yüzde 1 civarında kalmasının büyük hayal kırıklığı yarattığı konuşuluyor.

Yapılan anketlerin ortaya koyduğu bir diğer önemli husus da ilan edilen ittifakların seçmen kitlesinde yarattığı memnuniyet ile ilan edilecek ittifakların yaratacağı memnuniyetsizlik ve kaybedilecek oylar… AK Parti-MHP ittifakından iki partinin seçmeni de rahatsız görünmüyor. Neden olsun ki? MHP seçmeni bu durumdan önce rahatsız gibi göründü ama fiili iktidar ortaklığının nimetlerinden yararlanınca yüzünü yeniden partisine döndü.

HAYALLER 50+1, GERÇEKLER YÜZDE 44

16 Nisan Referandumu ile kabul edilen Anayasa değişikliğinin ardından Türkiye iki yapılı bir siyasete sıkışmış durumda. ABD’deki Cumhuriyetçiler-Demokratlar benzeri bir iki partili sistem, Erdoğan’ın hayaliydi zaten. Erdoğan 27 Ocak 2011’de Kiev seyahatinde gazeteci Çiğdem Toker’in, “İki partili bir Meclis sistemini istediğiniz uzun süredir konuşuluyor. Böyle bir isteğiniz gerçekten var mı?” sorusuna, “Evet, bu sistemi faydalı buluyorum” yanıtını vermiş, ABD’yi örnek göstermişti.

Erdoğan ile Bahçeli, iki cepheli sistemin bir tarafını inşa ederken diğer tarafı söylemleriyle kriminalize etmekten, seçmenin gözünde itibarsızlaştırmaktan geri durmuyorlar. Çünkü devletin kendilerine sağladığı tüm imkânlara rağmen hâlâ yüzde 50+1’i yakalayamadılar.

Son anketler çarpıcı. Kişisel oyunun her zaman AK Parti’nin oyundan fazla olduğuna inanan Erdoğan’ın olası bir cumhurbaşkanlığı seçiminde alacağı oy yüzde 44 görünüyor. AK Parti’nin yaptırdığı bu anket, siyasi kulisleri epey hararetlendirdi.

İYİ PARTİ-CHP-HDP İTTİFAKININ İLANI OY KAYBETTİRİR

Gelelim CHP, İYİ Parti, HDP, Saadet Partisi (SP) cephesine… İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener aylar önce “İkinci tura CHP’nin adayı kalırsa şartsız şurtsuz destekleriz” demişti. Akşener geçen hafta şu açıklamayı yaptı, “Biz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde parti adına aday göstereceğiz. Arkadaşlarımız beni istiyorlar, ben de buna 'Evet' diyorum. İttifak yaparak seçime gitmeyeceğiz. İttifak ile ilgili düşünsek düşünsek Demokrat Parti ve Saadet Partisi'yle yan yana gelmeyi düşünürüz. Bir görüşmemiz de yok bu anlamda. Dolayısıyla ne CHP ne de diğer partiyle birlikte seçime gitme gibi bir birlikteliğimiz olamaz."

Akşener, CHP ile ittifak ilanının hem kendisine hem de CHP’ye oy kaybettireceğini biliyor. İYİ Parti’nin yaptırdığı anketler de bunu doğruluyor. Yüzde 5’lere varan bir oy kaybından bahsediliyor. CHP’de de bunun analizi iyi yapılmış olmalı ki, özel görüşmelerin dışında CHP-İYİ Parti ve/veya CHP-HDP ittifakına dair olumlu bir açıklama yapılmıyor. CHP, İYİ Parti ile ilan edeceği bir ittifakta en başta Alevi seçmeninin kaçacağının farkında. HDP ile ilan edilecek bir ittifakta ise oy kaybının çok daha fazla olacağını biliyor. 16 Nisan Referandumundaki “Hayır” cephesini 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde açıktan bir araya getirmek bütün bu nedenlerle çok kolay olmayacak.

SP’DE İKTİDAR BEKLENTİSİ

Seçimin kilit partisi, SP’nin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun son açıklaması da önemli: Bize soruyorlar, ittifak yapacak mısınız? Elbette biz mutlaka bir ittifak yapacağız. Çünkü ittifak yapmazsanız iktidar olamazsınız. Peki kiminle ittifak yapacaksınız? İşte cevap veriyorum, biz fitre parasına muhtaç hale getirilmiş 6 milyon asgari ücretliyle ittifak yapacağız.

Karamollaoğlu, şu ana kadar partisini iktidara taşıyabilecek bir siyaset izledi. Tüm siyasi partilerin yöneticileriyle sohbetlerimizde hepsi Karamollaoğlu’nun performansının hakkını teslim ediyorlar. AK Parti ise SP yöneticilerini ikna turlarını sürdürüyor. Bazı isimlerin zayıf halka olduğu söyleniyor. Kimilerinin ikna edildiği konuşulsa da SP seçmeninin Karamollaoğlu’na güvendiği ve AK Parti’ye şu anki konjonktürde asla oy vermeyeceği yorumu da yabana atılmamalı. Karamollaoğlu bu süreçte hem kendi siyasi gücünü tahkim etti hem de tabiri caizse uzun zamandır yedek kulübesinde oturan partililerde bir siyasi gelecek umudu yarattı.

Meral Akşener’in neden Demokrat Parti(DP) ile ittifak yapmayı istediğine gelince… Gültekin Uysal Başkanlığındaki DP’nin İYİ Parti’ye katılacağı bekleniyordu ancak teşkilat yapılanmasını tamamlayamazsa seçime girememe riski bulunan İYİ Parti’nin seçime girebilmesi için DP’nin yedekte tutulmasına karar verildi. Yani İYİ Parti-DP ittifakı zaten kurulmuştu.

CHP-HDP İTTİFAKININ İLANI CHP’YE OY KAYBETTİRİR HESABI

Gelelim CHP’nin HDP ile neden ittifak ilan edemediğine… Gerekçeler yine benzer. HDP ile ilan edilecek ittifakın sadece CHP tabanında değil yönetiminde de kırılmalara yol açacağı ortada. Bu nedenle iki parti arasında görüşmeler yapılsa da bunların kamuoyuna ilan edilmesi beklenmemeli.

Malum, Türkiye siyasetinin en bilinçli oy kullananı, Kürt seçmen. Nitekim HDP seçmeni, siyasete en küskün olduğu dönemde dahi partisinin kongresine rekor katılımla bunu gösterdi.

KONDA’nın ses getiren son anketinde seçmen, “çekirdek”, “sempatizan” ve “gri alandakiler” olarak üçe ayrıldı ve buna göre AK Parti’nin çekirdek seçmeni yüzde 21,6; CHP’nin çekirdek seçmeni yüzde 4,8; HDP’nin çekirdek seçmeni 5,2; MHP’nin çekirdek seçmeni 2,9…

MUHAFAZAKÂR KÜRT SEÇMEN İYİ PARTİ’YE OY VEREBİLİR

Seçimin kaderini belirleyecek önemli bir kitle de muhafazakâr Kürt seçmen. Son 16 yıldır AK Parti’ye oy veren bu kitle, siyasi iktidarın Barzani’ye olan hakaretamiz açıklamalarını kolay kolay unutmaz. Bu seçmen grubunun AK Parti öncesi oy verdiği partileri hatırlayalım: merkez sağ partiler. Yani ANAP, DYP… Bu nedenle İYİ Parti’nin, Kürt illerinde yaptırdığı anketlerde oy oranları şaşırtıcı düzeyde yüksek çıkıyor. Yani AK Parti’den kaçacak oyların hatırı sayılır bir bölümü İYİ Parti’ye gidebilir. CHP de bu oyların peşinde ve seçim öncesi bölge halkına nasıl ulaşacağına dair yol, yöntem arayışında.

DEMİRTAŞ, 'FİLİSTİN’İN MANDELASI' BARGUTİ GİBİ SİYASETİ BELİRLEYEBİLİR

HDP’nin tutuklu Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş son duruşmasında tarihi açıklamalar yaptı. Sincan Cezaeavi yerleşkesinde kurulan mahkeme salonunda görülen duruşmada Demirtaş, kendi siyasi geleceğine de damga vuracak nitelikte özeleştiri ve eleştiriler içeren konuşmasında şunları söyledi: Bu konuda yanıldığımı itiraf ediyorum. Kusura bakmasınlar, hendek ve barikat var diye yıllardır savunduğum demokratik özerkliği savunmaktan vazgeçemezdim. Ama o dönem hendek ve barikata da karşı çıkmaya devam ettik. Bu ilçelerde yaptığımız konuşmaları ilginç bir şekilde merkez medya vermediği gibi, Kürt medyası da vermedi.

Siyasi iktidarın, Demirtaş’ı oyun dışı bırakmak için siyasi yasak getirmek dışında bir şansı yok. Demirtaş bu olasılığı dile getirerek tutukluluğu devam etse de siyasetin baş aktörlerinden olmayı sürdüreceğini söylüyor ve şimdilik bunu başarıyor da.

Filistin direnişinin sembol isimlerinden ve İsrail’in 16 yıldır hapishane tuttuğu “Filistin’in Mandelası”  Mervan el-Barguti, 5 defa müebbet hapse mahkûm edilse de tek kişilik hücreye kapatılarak hakla iletişim kurmasına engel olunsa da El Fetih Kongresinde en fazla oyu alan isim olmayı başarıyor, Filistin parlamentosuna seçiliyor. Siyasi iktidar, uzun süre cezaevinde tutsa da Barguti gibi bir “kahraman” olmasını engelleyemeyeceğini bildiği Demirtaş’ı seçim öncesi etkisizleştirmek için yargıya, siyasi yasaklı hale getirilmesinin talimatını verebilir.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY OLURSA

2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde kim ne kadar oy almıştı hatırlayalım. Erdoğan: yüzde 51.79, CHP ve MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu: yüzde 38.44, Selahattin Demirtaş: yüzde 9.76…

Anketler, HDP’nin şu anda dahi yüzde 10 barajının altında kalmayacağını gösteriyor. Demirtaş’ın kişisel oy oranının, partinin oyunun üzerinde olması da kimseyi şaşırtmıyor. Demirtaş, gücünün farkında. “Cumhurbaşkanlığı seçimlerini belirleyecek olan biziz. Benim ölüm bile bazı yaşayanlardan daha iyi siyaset yapar. O nedenle siyasi yasaklı olsak bile Cumhurbaşkanlığı seçimlerini biz belirleriz” demesi de bundan.

Demirtaş siyasi yasakla oyun dışı bırakılmazsa ve 2019 Cumhurbaşkanlığı Seçimine adaylığını koyarsa seçimin ikinci tura kalması halinde Erdoğan karşıtı ittifakın pazarlık gücü en yüksek isimlerinden biri olacak. CHP’nin, parti yönetiminin kararıyla Demirtaş’ın son duruşmasını milletvekillerine izletmesi de boşuna değil.

Peki emperyalist güçlerin hevesini kabartan Suriye, bundan sonra Türkiye siyasetini nasıl etkiler? Şu ana kadar bu soruya tatmin edici bir yanıt verebilen olmadı. Afrin savaşının ilk günlerinde konuştuğum bir tecrübeli diplomat, “öngörüde bulunamıyorum, o yüzden sizi aradım” dediğimde gülerek “Üzülmeyin. Trump, Putin ve Erdoğan’ın da bir hafta sonrasına dair öngörüleri yok” demişti. Nitekim gelişmeler kendisini haklı çıkardı. Bırakın bir haftayı, yarına dair söz söylemenin zor olduğu bu günlerde Türkiye’de siyasetin nereye varacağını görmek için ekonomiye bakmak yeterli. Seçim meydanlarında savaşa harcanan paralar, muhalefetin dile getireceği ilk başlıklardan olacak. Asgari ücretle çalışan milyonlar, savaş naralarından geçici süreyle etkileniyor. Bu bile umut verici.