Duygular yerine ortak akıl
Muhalefetin oyunun tamamını veya tamamına yakınını alabilecek, AK Parti seçmeninden önemli miktarda oy çekebilecek, yardımcılarını, hükümetini, protokolünü ve programını önceden ilan etmiş, kararlı bir cumhurbaşkanı adayına ihtiyaç vardır. Muhalefet ikinci tur hesaplarını, taktiksel yaklaşımları bir kenara bırakmalı, ilk turda açık ara farkla seçimi kazanmaya yönelmelidir.
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin tek başına dile getirdiği erken seçim bir danışıklı döğüşün ürünü mü yoksa Sayın Meral Akşener ve İYİ Parti hareketi karşısında MHP’de gelişen bir panik atağın tezahürü mü, bilemiyoruz. Çok da önemli değil. İktidar kanadının bir üyesi tarafından telaffuz edilen erken seçim artık bir tartışma konusu olmaktan çıkar ve Sayın Erdoğan tarafından uygulamaya koymak zorunluluğuna dönüşür. Aksi halde hem siyasi hem de ekonomik istikrarsızlık derinleşir. Bunu biliyoruz. Bahçeli’nin 26 Ağustosu’nun karşısına Erdoğan’ın 24 Haziranı sürmekle zaman daraltarak el arttırması refleksif midir, itibara yönelik midir, taktiksel midir, duygusal mıdır, rasyonel midir meselesinin altını kazımanın da bir anlamı yoktur. İki ay daha beklemek hem ülkeyi her yönden daha da kötü bir duruma sokardı hem de muhalefet partilerine daha fazla bir çalışma zamanı bırakarak toparlanma şansı tanırdı. Erdoğan böyle düşünmüş olabilir ama bu zaman sıkışıklığı muhalefet açısından yaratıcı bir zemin hazırlayabilir.
Muhalefetin tanımlanamaz bir blok halinde gerekenleri bilinçli bir şekilde yapması kaydıyla.
MUHALEFETTEN İKTİDARA
Türkiye’nin birinci meselesi Erdoğan ve AK Parti’den kurtulmaktır. Bu, yıllardır kontrollü bir kaos ortamı yaratarak kapalı ve otoriter biçimde ayakta kalan, kendi ayıplarını, taammüden işlediği günahlarını ve bunların verdiği suçluluk duygusuyla karışık yorgunluğunu ülke sathına baskı, huzursuzluk ve mutsuzluk olarak döndüren AK Parti iktidarının demokratik bir şekilde iktidardan indirilmesidir. Bu demokratik müdahale için tek yol seçimdir ve erken seçim ile bu fırsat ayağımıza kadar gelmiştir. Bu çıkış noktasının mütemmim cüzü AK Parti’yi işbaşından gönderirken yerine gelecek yeni yönetimin açıkça ortaya çıkması ve herhangi bir kargaşaya imkan vermeksizin yoluna devam etmesidir.
Muhalefet tüm bileşenleriyle iktidarı devralmaya hazır olmalıdır.
YENİDEN İNŞA
Yeni yönetimin iki fonksiyonu olacaktır. Kurucu fonksiyon ve icra fonksiyonu. Ülkemiz şu anda adını da tam olarak koyamadığımız belirsizliklerle dolu bir sistemin muhatabıdır. Yetkili ama icra açısından sorumluluk taşımayan, meclis tarafından denetlenemeyen, tek adam yönetimine dönüşmüş bir cumhurbaşkanlığı makamının varlığı sorunun derinliğini zaten ortaya koyuyor. Kısaca ciddi bir sistem sorunumuz var ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ciddi bir revizyona ihtiyaç duyuyor. Yeni irade ve yönetim böyle bir görevi doğrudan üstlenecektir. Bunlar yapılırken bir yandan da icra fonksiyonu yerine getirilecek, yeni cumhurbaşkanı bakanlar kurulu ile birlikte ülkeyi yönetecek, sorunları çözecektir. Muhalefetin parçalı olması ve aşağı yukarı her kesimden temsilciler ihtiva etmesi ülkemizin karşı karşıya kaldığı bu durumun çözümü için bir avantajdır. Kurucu bir çalışmada bütün kesimlerin temsil edilmesinin olumlu ve gerekli olduğu düşünülürse bu çalışmanın ne kadar kapsayıcı ve tatminkar olabileceği kolaylıkla anlaşılabilir. Muhalefet burada kendini kapatmamalı ve olabildiğince AK Partili seçmeni de kurucu saflara yani muhalefete katmanın yolları üzerine kafa yormalıdır. Bu sadece sayısal kaygılara dayalı bir zorunluluk değil kuruculuğun sıhhati açısından liyakatli bir temsil gayesinin de yüklediği bir sorumluluktur.
Türkiye el birliği ile yeniden inşa edilmelidir ve bu fırsat önümüzdedir.
BİR ARADA YAŞAMA ARZUSU
Erdoğan ve AK Parti + MHP İktidarı yönetimde kalabilmek uğruna her türlü etik kaygıdan sıyrılmış olarak bir çok şey yapmıştır, her şeyi de yapabilir. Toplumu kimliklere hapsetmiş, kutuplaştırmış, özgür ve eşit şekilde bir arada yaşamanın yollarını ciddi ölçüde tıkamaya girişmiştir. İyi olan şu ki toplumumuz bu anomik siyasete ciddi ölçülerde direnmiş, büyük toplumsal çatışmalar yaşanmamıştır. Toplumumuz ortak aklı ve ortak vicdanı yönetimin her tür tahribatına rağmen hayatta tutmaktadır. Bu durum muhalefetin kurucu ve icra görevleri için büyük bir sermaye, büyük bir avantajdır. Muhalefet üzerine düşeni layıkıyla yaptığında toplumumuz kendilerine ciddi bir kredi açacaktır. Toplumumuzun beklenti çıtası yüksek de değildir. Adalet, huzur, güvenlik, özgürlük ve eşitlik gibi akl-ı selim sahibi her insanın isteyeceği meşru taleplerdir. On altı Nisan Referandum sonuçları da gösterdi ki toplumumuzun bir arada yaşama arzusu yüksektir.
Muhalefet teferruatı bir kenara bırakarak sorumluluğu üstlenmeli gerekenleri yapmalıdır.
BİRLİKTE İYİ ŞEYLER YAPMAK
On beş yıllık iktidar, 15 Temmuz başarısız darbe girişimi ve 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL Rejimi ile devleti de ciddi şekilde tahribata uğramıştır. Muhalefetin eline OHAL’i kaldırmak, devleti onarmak, yeniden yapılandırmak yönünde önemli ve tarihi bir fırsat geçmiştir. Muhalefet bunu açık ve özgür bir tartışma zemininde ortak akılla icra ederse büyük bir iş başarmış olacak, tarihe geçecek ve yeni bir siyasetin de zemini haline gelecektir. Muhalefet partilerinin işbirliği tabanda da bir işbirliği havası oluşturacak ve hepimize iradelerimizle hep birlikte iyi bir şeyler yapmanın ortak hazzını yaşatacaktır.
Türkiye sessiz bir devrim yaşayacaktır.
Toplum muhalefetten doğru, çabuk, cesur ve kararlı adımlar beklemektedir.
RASYONELLİK İHTİYACI
Bu hedeflere ulaşmanın yolu erken seçimde hem cumhurbaşkanlığını hem de meclisin önemli bir çoğunluğunu kazanmaktan geçmektedir. Türkiye’nin bulunduğu noktada siyasi partilerimizin ideolojilerini de bir kenara bırakarak ortak ilkeler noktalarında buluşması, ortak bir rasyonalite geliştirmeleri gerekiyor. Önemli olan bu seçimden meşru yollarla en güçlü şekilde çıkmak ve bunun gereklerini yerine getirmektir. Seçim ittifakları yapılırken duygusallıktan kaçınılmalı ve işlerliği en yüksek olan, pozitif etkileşim üretebilen ittifaklara itibar edilmelidir.
YANLIŞ DENEY: EKMELEDDİN VAKASI
Başkan adayı ve başkanlık seçimi meselesi karmaşık bir hale getirilmemeli. Burada önemli olan başkanın kimliği değil partiler tarafından hazırlanacak ortak protokolün geçerliliği ve işlerliğidir. Başkan adayının kimliği konusunda özellikle CHP tarafından dile getirilen kaygı ikinci bir Ekmeleddin vakası korkusudur. Buradaki korku ifadesi yerine oturmuyor. Çünkü Ekmeleddin vakası beklentiler ve yaklaşım yönlerinden ele alındığında hem esasta hem usulde hem de yorumlamada hatalarla doludur. Öncelikle Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu vasıflı bir bilim insanı ve saygı duyulan bir insandır. Bu nedenle şahsını bir kenara bırakarak tartışmaya devam edelim.
Dönem Sayın Erdoğan’ın zirve yaptığı, Sayın Demirtaş’ın ciddi yükselişte olduğu bir dönemdi. İhsanoğlu’nun aldığı % 38.5 oy da bir başarıydı. O seçimde muhalefetin Erdoğan karşısında çekişmeye girebilecek bir oy potansiyeli de yoktu. CHP’nin beklentisi haklı olarak hem kendi ve MHP seçmeninin tamamının hem de AK Parti seçmeninin en azından bir kısmının oyunu alabilecek bir aday öne sürmekti. Saf haliyle baktığımızda bu fikir yerindeydi ama AK Parti’den oy alabilecek bir aday o dönemde mevcut değildi. Erdoğan çok güçlüydü ve AK Parti seçmeninin sadakati tamdı. Ayrıca AK Parti seçmeni Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığına seçmekle son görevini yerine getirecekti. Böyle bir durumda kimi koysanız Erdoğan karşısında kaybetmek dışında bir şansı yoktu. Aday profiline baktığımızda ise değerli vasıflarına, dünyadaki tanınırlığına rağmen İhsanoğlu’nun AK Parti seçmeninden oy alabilme imkanı yoktu. Erdoğan gibi sivil ve mücadeleci bir profil karşısında çok daha resmi ve uysal duruyordu. Kısaca CHP’nin beklentilerini karşılamayan bir aday ortaya kondu. Yani yapılacak deney teorik olarak doğrulanabilme potansiyeli taşıyordu ama deneyin öznesi teoride tanımlanan vasıflara uymuyordu. Daha doğrusu şartlar bu deneyi yapmaya müsait değildi. Yanlış kurgulanan bir deneyle çok büyük genellemeler yapılıyor. Halbuki bırakınız genellemeyi yanlış bir deneyde elde ettiğiniz sonuç o deneyin bile sonucu sayılamaz. Sonuç iptaldir ve yok hükmündedir.
Yerçekiminin varlığını test ediyorsanız deneyde bir uçan balon kullanamazsınız.
ALTIN GOL
Bu maç iki devredir ama uzatmaların iki devresi ve altın gol kuralı gibi düşünün. Muhalefetin hedefi de en kestirme yoldan birinci devrede altın golü bulmak olmalıdır. Yapılacak olan bellidir. Muhalefetin oyunun tamamını veya tamamına yakınını alabilecek, AK Parti seçmeninden önemli miktarda oy çekebilecek, yardımcılarını, hükümetini, protokolünü ve programını önceden ilan etmiş, kararlı bir cumhurbaşkanı adayına ihtiyaç vardır. Muhalefet ikinci tur hesaplarını, taktiksel yaklaşımları bir kenara bırakmalı, ilk turda açık ara farkla seçimi kazanmaya yönelmelidir.
Muhalefet bir arada yaşama kararlılığında olan hayır taraftarlarını bütün halinde tutmalı, AK Parti seçmeninden önemli bir kısmı da bu bütüne katmak üzere yollara düşmelidir.