YAZARLAR

Havada demokrasi kokusu var!

Karşılarında duracağız demiyoruz; yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bizim yerimiz onların karşısı değil, bizim kendi yolumuz var. Her türlü kötü söze, aşağılamaya, moral bozmaya, olumsuzluğa kulaklarımızı tıkayacağız.

Aslında bu hafta iktidarın ortaya attığı -bence ülkeye dadanan en büyük belalardan biri olan- boşanma komisyonunun yeni düzenlemesine, “nafaka”ya ilişkin yazmayı düşünüyordum. Fakat, bu konuyu daha sonraya bırakmak gerekti; zira ülke “erken seçim” sürpriziyle kaynıyor. Umarız, bu çalkantı içinde nafakayla ilgili son derece mantıksız düzenlemeyi geçirmeye çalışmazlar. Huylarıdır çünkü, biliyorsunuz…

23 Nisan 2018 Pazartesi günü itibariyle gerçek demokrasiye inanan herkeste ayrı bir umut var. CHP’den 15 vekilin istifa edip İYİ Parti’ye geçmesiyle, muhalefet de ittifak ruhuna resmi olarak geçiş yapmış oldu çünkü. Yeter artık, diyen herkes “bir olma” ve “bu defa başaracağız” hissini göğsüne doldurdu, bu his insanlara oksijen oldu, güç verdi, enerji verdi. Bana kalırsa bundan sonra her şey çok daha kolay ve hızlı ilerleyecek.

Bu korkunç düzeni en demokratik yollarla, ana sütü gibi helal oylarımızla, birlikle, Kuvayi Milliye ruhuyla ve cesaretle ortadan kaldırmaya kararlı olduğumuzu “gerçekten” görmüş oldular. Biz de A’dan Z’ye herkese göstermiş olduk. Gördüler. Ve ürktüler.

Bizler hep barışçıl olsun istedik. Kanlı olmasın, kimsenin kılına zarar gelmesin, kimseler bölünmesin, ayrışmasın, küsmesin istedik. Hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız, birimizden birimizin boynu bükülmesin, bükülecekse de adil olsun istedik. Biz bunu istedikçe iktidar kırdı geçti, tozu dumana kattı, darmadağın etti, parçaladı… Sandılar ki sindik, sandılar ki vazgeçtik, sandılar ki düşünmeyi ve de mücadeleyi bıraktık, sandılar ki biz artık tükendik…

Tükenmedik. Buradayız. Üstelik bizi öldürmeyen güçlendirdi, daha güçlüyüz. Bakın görün; her geçen gün daha da güçlenmiş ve çoğalmış olarak yolumuza devam edeceğiz. Karşılarında duracağız demiyoruz; yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bizim yerimiz onların karşısı değil, bizim kendi yolumuz var. Her türlü kötü söze, aşağılamaya, moral bozmaya, olumsuzluğa kulaklarımızı tıkayacağız. Çünkü biliyoruz ki; bu sözler onların korkusundandır, paniğindendir. Yolumuza taş olamayacak kadar önemsizdir.

Gördünüz; korkusundan alelacele seçimi öne alanlar, kararlılığımızı ve dayanışmamızı görünce nasıl da saldırdılar. En çirkin yüzleriyle ve en aşağılayıcı sözleriyle… Her birinden tek tek bahsetmeye dahi değmez. Dedik ya; duymayacağız, biz yolumuza devam edeceğiz ve ülkemizi bu bataklıktan kurtaracağız. Hem de bunu HALK olarak yapacağız. Onların sıkça dillendirdiği ama anlamını bir türlü bilemedikleri, parçalamaya çalıştıkları, yarısını görmezden geldikleri, aşağılayıp dışladıkları halk olarak…

Bu halkın ruhunda mücadele var, bu halk bir ülke kurdu dişiyle tırnağıyla. Bu halk aptal değil, halk her şeyin farkında. Yönetemediklerinin farkında. Her şeyi tükettiklerinin, artık ülkenin öz varlığını didiklemeye başladıklarının farkında. Halk, aldığının yarısını bazen daha fazlasını vergi olarak verdiğinin, alım gücünün düşe düşe düşecek yer kalmadığının, sokaktaki baskının, okuldaki eğitimin, koca bir ülkenin mutsuzluğunun, her şeyin farkında. Halk artık sizi istemiyor.

Bir süredir dünyada hakim olan popülizmi, yani gerçek demokrasi olan çoğulculuğa değil de çoğunluğa dayalı bu tehlikeli sistemi devre dışı bırakmanın tek demokratik yolunun güç birliği yapmaktan geçtiğini işin uzmanları söylüyor. Her yıl Strazburg’da düzenlenen Dünya Demokrasi Forumu’nun bu seneki konusu popülizmdi ve Kemal Kılıçdaroğlu konuk liderlerden biriydi. Orada kendisine bir soru sormuştum; 'Biz 2019’da Erdoğan’ı ve onun popülist siyasetini devre dışı bırakmak üzere güç birliği yapacağız mı?' diye. Kılıçdaroğlu şöyle bir cevap vermişti ve cevabı salondaki büyük ekrana derhal yansıtılmıştı: “Marx’ın ‘Dünyanın bütün işçileri birleşin' sözünden yola çıkarak biz de Türkiye’nin bütün sosyal demokratları birleşin, diyoruz. 2019’da güç birliği yapacağız ve başaracağız”.

Akabinde, kendisiyle çıkışta özel olarak kısa bir sohbet etme şansı yakaladım ve sordum; “İnsanların güç birliği hususunda endişeleri var açıkçası, bu kez gerçekten yapabileceğiz mi?” Derhal cevap verdi “Yapacağız elbette” diye. Sonra durdu, emin olmamı sağlamak ister gibi gözümün içine bakarak “Bu kez yapacağız, söz” dedi.

Konu vatan-millet olunca, mutluluk devasalaşıyor, acı da öyle. Kılıçdaroğlu’nun verdiği bu söz, tüm gün ağzım kulaklarımda dolaşmama sebep olmuştu. Şimdi sözünü tutmaya kararlı olduğunu gösterdiği için kendisine ve fedakar 15 vekilimize çok ama çok teşekkür ediyorum.

Göreceksiniz; bu yaz başka bir yaz olacak, umudumuz yerde kalmayacak…


Tuba Torun Kimdir?

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu’na bağlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri avukatı ve Kadın Adayları Destekleme Derneği yönetim kurulu üyesidir. ‘Bayan Değil Kadın’ programını hazırlayıp sunmaktadır. Aktif olarak siyasi faaliyetlerine devam etmektedir.