YAZARLAR

'Türkeş mezarından kalksa'

Bir kaynağım birkaç gün önce komşu ülkelerin başkentlerinden birinde yapılan ve birçok Kürt hareketinin katıldığı bir toplantıda yaşanan bir diyaloğu aktardı. Toplantı sırasında önde gelen Kürt figürlerden birine “Türkiye’deki seçimlerde kime oy vereceğiz?” sorusu yöneltildi. Siyasetçi “Birinci turda kendi adayımıza oy vereceğiz ikinci turda ise Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa ona” yanıtını verdi...

“Seçimlerimiz” belki küresel çapta etkiye sahip değil ama artık sadece coğrafi olarak değil her açıdan parçası olduğumuz Ortadoğu’yu az ya da çok/doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyor / etkileyecek.

Bunun karşılığı da var elbet. Bizim de bölge ülkelerinde yaşanan siyasi gelişmelerden kendimizi izole etmemiz neredeyse mümkün değil. Bunda yanı başımızdaki yangınlardan kaçınmanın imkansızlığından öte başkalarının işine burnumuzu sokmanın etkisi büyük kuşkusuz.

Hal böyle olunca Türkiye’deki seçimler diğer bölge ülkelerinde yakından takip ediliyor, diğer ülkelerde olan seçimler de ülkemizde ilgi ile takip ediliyor (mu acaba?).

İdeal şartlarda ve şekilde yapılmasa da seçimlerin bir yönü bölge genelinde Arap Baharı sürecinde ortaya çıkan kampların da mücadelesine sahne olması. Bu açıdan bakıldığında seçmenin oyunun sadece kendi ülkesi değil bölge geneli için de belirleyici olduğu düşünülebilir.

Türkiye’deki seçimlerin Kürt meselesi başta olmak üzere gelişmeleri nasıl etkileyebileceği konusundaki iddialara geleceğiz ama önce diğer ülkelere bakalım:

Mısır ve Rusya’da başkanlık seçimleri yapıldı, Lübnan 6 Mayıs’ta, Irak 12 Mayıs’ta sandık başına gidiyor. Erken seçim kararının alındığı Türkiye’de ise parlamento ve başkanlık seçimleri 24 Haziran’da.

Mısır’da Abdülfettah El Sisi’nin seçimi kazanması sadece Sisi’nin en az bir dönem daha bu görevde kalacağı anlamına gelmiyor; Türkiye’de iktidarın bölgedeki “düşünsel ortağı” ve Mısır’da iktidara gelmesi/iktidarda kalması için çok çaba harcadığı ve uğruna Mısır devletini karşısına aldığı Müslüman Kardeşler örgütünün daha uzun yıllar bir çivi daha çakılan tabutundan çıkamayacağı anlamına geliyor.

Bölgede en yakın seçimler 6 Mayıs’ta Lübnan’da yapılacak parlamento seçimleri. 128 sandalyeli Lübnan Parlamentosu’nda halihazırda Saad Hariri’nin başını çektiği Müstakbel Hareketi’nin 29, Cibran Basil liderliğindeki Özgür Vatansever Hareketi’nin 19, Parlamento Başkanı Nebih Berri liderliğindeki Emel Hareketi’nin 13, Hasan Nasrallah liderliğindeki Hizbullah’ın 12, Semir Cağcağ liderliğindeki Lübnan Güçleri’nin sekiz ve Velid Cumblat liderliğindeki İlerici Sosyalist Parti’nin yedi sandalyesi var.

Majörlerin Müstakbel ve Hizbullah olduğu düşünülecek olursa Lübnan’da arka planda mücadelenin Suudi Arabistan ile İran arasında olduğu görülür. Bu durumda seçimlerden dengeyi bir tarafın lehine/aleyhine bozacak şekilde çıkması sadece Lübnan’ı değil diğer ülkeleri de içine alan yeni bir sorun yaratabilir. Seçim sürecini takip eden kaynaklar “anormal” bir gelişme beklemediklerini ifade ediyorlar.

Irak’ta Abadi Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde yapılan referandum sonrası ortaya koyduğu “kararlılıkla” seçimlere avantajlı giriyor. İktidarını devam ettirmesi beklenen sonuç.

Türkiye’de CHP’nin Meral Akşener liderliğindeki İyi Parti’ye verdiği desteği sorgulayanlar da var. Irak’tan “küçük” bir ayrıntı verelim: Mukteda El Sadr liderliğindeki “Sadrcılar” ile Irak Komünist Partisi “Reform için devrimciler” hareketi adı ile ittifak yapıyor.

Klasik siyaset sınırları içinde “normal” sayılmayan CHP – İYİ Parti yardımlaşması ve CHP – SP buluşmaları, Erdal Aksünger’in HDP için olumlu açıklamaları, Irak’ta Şii Sadr – Komünist Parti ittifakı, Şii ağırlıklı Haşd’ın Hıristiyan ve Sünnileri de içine alan bir yapı olarak resmileşmesi ve Lübnan’da Hıristiyanların Hıristiyan adaylardan sonra Hizbullah’ı tercih etmesi (ileride durumun değişebilme ihtimali olsa da) konjonktürün toplumlarda yeni “hassasiyetleri” doğurduğunun göstergesi.

Bu hassasiyet Türkiye’de de diğer ülkelerde de dinsel, mezhepsel ya da siyasal saiklerin en azından geçici bir süre için bile olsa bir kenara bırakılmasına ve pratik sonuç almaya yönelinmesine neden olabiliyor.

Bir kaynağım birkaç gün önce komşu ülkelerin başkentlerinden birinde yapılan ve birçok Kürt hareketinin katıldığı bir toplantıda yaşanan bir diyaloğu aktardı. Toplantı sırasında önde gelen Kürt figürlerden birine  “Türkiye’deki seçimlerde kime oy vereceğiz?” sorusu yöneltildi. Siyasetçi “Birinci turda kendi adayımıza oy vereceğiz ikinci turda ise Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa ona” yanıtını verdi. Bu cevap üzerine gelen “Meral Akşener olsa bile mi?” sorusuna Kürt siyasetçinin verdiği yanıt: Alparslan Türkeş mezarından kalksa ona oy vereceğiz!

Peki hükümet cenahında “Kürt başlığı” için durum ne? Bugünlerde Menbiç’i unutmuş görünen iktidar seçim sürecinde Suriye’yi de kapsayacak şekilde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “ülkemiz ve milletimiz aleyhine olabilecek gelişmeler hassasiyetine” ters düşebilecek formüller deneyebilir mi?

Türkiye’den bazı şahısların Irak’ta görüştükleri örgüt yöneticileri ile pazarlık yaptığı ve “seçim sürecinde bizi desteklerseniz Fırat’ın doğusuna ses çıkarmayız, siz de Türkiye’de faaliyetlerinizi bitirdiğinizi ilan edersiniz biz de daha sonra yasal düzenlemeleri yaparız” dediği öne sürülüyor.

Örgüt yöneticilerinin buna karşılık “size güvenmiyoruz, önce yasaları çıkartın” dediği iddia ediliyor.

Bu toplantı ve pazarlıklarda dile getirilen bu görüşler elbette bütün Kürtleri ya da HDP’yi bağlamayabilir ancak Türkiye’de “barış sürecinin” bozulması ve sonrasında yaşanan gelişmeler ile son dönemde iktidarın Suriye politikası (Alparslan Türkeş cevabı gibi) HDP’nin seçimlerdeki tavrını belirleyecek en büyük etkenlerden. Dolayısıyla Türkiye’deki bir Kürt sadece kendisi için değil Suriye’de yaşayan bir Kürt için de oy kullanacak. İktidar ile bundan sonra pazarlık olur mu, olursa sonucu ne olur bunu zaman gösterecek elbette.

Mısır ve son dönemde Batı ile yaşanan gerilimlerin de etkisi ile rekor bir oyla Putin’in tekrar başkan seçildiği Rusya’nın Türkiye yaklaşımlarında keskin dönüşümler, Lübnan’da da dengeleri sarsacak bir sonuç beklenmiyor.

Irak’ta ise İbadi’nin kazanacağı ve dolayısıyla Türkiye ile son dönemde yaşanan gerginliğin ve anlaşmazlıkların en azından bir süre daha devam edeceği söylenebilir.

Bu ülkeler ile ilişkilerin geleceği ve Suriye’de Kürt başlığı altında yaşanacak gelişmeler açısından 24 Haziran kritik bir dönemeç. Türkiye’de mevcut iktidar ve Erdoğan devam edecek mi? Ederse dış politikalarında değişiklik olacak mı? Yeni bir iktidar ya da başkan göreve gelirse bu ülkeler ile ilişkiler ve Kürt meselesine yaklaşım nasıl olacak?

Öyle görünüyor ki bazıları ile büyük sorunlar yaşanan bu ülkelerde seçimler iktidar değişimleri getirmeyecek ancak Türkiye’de yaşanacak seçim dış politikada mevcut bölgesel duruma etki edebilecek değişime neden olabilir.

Dolayısıyla Rusya’da, Mısır’da verilen Lübnan’da, Irak’ta verilecek oylar nasıl bizi etkiliyorsa Türkiye’de verilecek oylar da Rusları, Mısır halkını, Iraklıları, Lübnanlıları, Suriye Kürtlerini de etkileyecek.


Musa Özuğurlu Kimdir?

Gazeteci. Mesleğe 1994 yılında başladı. Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010 yılında TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalışmaya başladı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Serbest gazeteci olarak çalışmaktadır.