Yol kesilince soluğu kesiliyor kapitalizmin
Önce yoksul mahallelerde başladı barikatlar. Yolu kesip iş istediler. Sonra her yer barikattı. Başkan, başkanlık sarayından çıkamıyordu. Güzel. Deneyin bence. Yani hangisi olmuşsa başkan o gün fark etmez.
Dün bir hükümet istifa etmişti. Hafta başından itibaren ikinciydi bu. Odanın içi mate çayı ve benzin kokuyordu. Masanın üstünde işgal matbaasında basılmış üç kitap vardı ve dün akşamdan kalma bir parça pizza, salçası iyice kurumuş. Masanın bacaklarının dibinde Madaline’nin çarşaftan dışarı sarkmış bacağı, yanında tabancası, -Baretta 7.65, sadece beş kurşunu vardı, ne etkisi varsa asker-polis tüfeklerine, litrelik boş bira şişeleri molotof yapmak için biriktirilmiş ama benzin kalmadı ve yeni başkan için almalı, zaten silahtan çok daha etkili hem birasını da içiyorsun, kabak dolması yapmak gibi içini oyup, içiyle de mücver yapıyorsun hiçbir şey boşa gitmiyor ve bir termos kalkar kalkmaz ilk iş onu dolduracaktı, Arjantinliler mate içmeden hiçbir şey yapmazlar, isyan da dahil…
Kitaplardan biri ‘Piqueteros - Barikatçılar’ı anlatıyordu. Kapağında yolun ortasına atılmış üç yanar lastik vardı. Yol kesilince soluğu kesiliyor kapitalizmin. Önce yoksul mahallelerde başladı barikatlar. Yolu kesip iş istediler. Sonra her yer barikattı. Başkan, başkanlık sarayından çıkamıyordu. Güzel. Deneyin bence. Yani hangisi olmuşsa başkan o gün fark etmez. Hava sıcak. Oldukça fazla. Herkes tişörtlerini çıkartıp yüzüne sarıyordu. Hem terlemiyorsun hem yüzü görülmüyor kimsenin. Artistik de oluyor ellerinde yanar bir molotof şişesiyle. Madaline’nin üstünü örtüğü çarşafın yarısı yırtıktı. Fitil yapılmış molotofa ve akşama çarşaf biterdi, sanırım ya da bir gün sonra ama zaten hava sıcak…
Sloganlar geliyordu dışarıdan. Solcu partiler, her gün önce onlar toplanıyorlardı. Güne erken başlıyorlardı ama isyana geç kaldılar. Daha sonra farkına vardılar. Biraz. "Teori çalışıyorlardı daha çok o sırada" diyordu Madaline. Bir gecekondu isyancısı o. Kitaplarla pek arası yok. Benzin kokuyor daha çok.
Ernest Hemingway, anlatıyordu bir yazarlık dersinde. ‘Elli bin papel’ öyküsünü Scott Fitzgerald’a okutmuştu yayınlamadan önce. Öyküyü çok beğenmişti Fitzgerald ama "İçindeki bu anekdotu herkes bilir, çıkar bence" demişti. Ona uymuştu Hemingway ama çok pişmandı. Bir boksörü anlatıyordu öykü:
“Benny’yi bu kadar kolay nasıl hallettin Jack?, diye sordu asker.
'Benny acayip zeki bir boksör' dedi Jack. 'Sürekli oraya kapanıp düşünüyordu. O düşünüp dururken ben de yumrukları saydırdım".
Dünya solunun durumunu buna çok benzetiyordum. Bizimkiler de çok farklı değildi.
Sonra uyandı Madaline. Hemen gitti sıcak su aldı mate için. Bira şişelerini alıp meydana gittik. Baretta da geldi bizle ve çarşafın kalan kısmı. Yeni bir hükümet kurulmuştu bu ara. Şişeleri doldurduk bir bidondan. Barikatların önleri tıklım tıklımdı. Önce öpüştü tabii ki herkes herkesle. Çok öpüşür Arjantinliler. Bu yüzden eylemler geç başlıyor bence.
Ertesi gün çatıdan helikopterle Maimi’ye kaçtı, yeni başkan…