Erdoğan iyi anlaşma yaptı
Peki bu anlaşma neden iyi? Bu anlaşmanın görebildiğim hiçbir haberde vurgulanmayan tarafı şu aslında: ‘Ben sana ihtiyacın olan ürünleri gönderirim ve bunun karşılığında petrol alırım.’ Yani bu anlaşmada dolar yok. Hatta hiçbir ülke parası yok. Bu ilkesel olarak, bir ALBA, Bolivarcı Alternatif Pazar’ın ‘adil ticaret’ anlaşmasına uygun bir anlaşma
Skype’tan imzalamışlar anlaşmayı iki başkan, Maduro ve Erdoğan. Fotoğraflarını gördüm. Maduro ellerini kavuşturmuş birbirine, Erdoğan da Rabia işareti yapıyor. Yine çok kızan oldu bana. Venezuela’nın kirvesi muamelesi yapılıyor ya bana o yüzden. İnsan yakaladığına kızıyor. "Hadi bunu da açıklayın bakalım ateistler" hali. Halbuki 1999’dan beri Venezuela’daki Bolivarcı iktidarı eleştirdiğim o kadar çok yazım var ki! Bolivarcı devrimin (!) en parlak günlerindeydi bunlar. – Ve ‘devrim’den sonra bu ‘ünlem’ hep vardı. Bir kere havaalanı otobüsünde tanıyıp yanıma oturan bir doktor arkadaş, "Bizim sevebileceğimiz kaç yer var ki niye bu kadar eleştiriyorsun?" diye dert yanmıştı hatta ve sonra gelip bizim filmde banka soygunu sahnesinde oynadı.–
Şimdi seremoniyi bir kenara koyun. Anlaşmaya bakalım. Haberde Erdoğan anlaşmayı imzalarken şöyle diyor: “17 Mayıs Perşembe itibariyle Venezuela'ya 18 gemi kapsamında sevkiyat yapılmış bulunmaktadır. Bu çerçevede 20'lik 658 adet 40'lık 103 adet ve 40 hidrokarbon 229 adet olmak üzere toplam 990 konteyner ürün gönderilmiştir. Gemilerde otomobil, kamyon, iş makinesi, otobüs ve traktör lastikleri, madeni yağ, ilaç, ton balığı konservesi, yeşil mercimek, ayçiçeği yağı ve süt tozu bulunmaktadır. Toplam bedel yaklaşık olarak 142,5 milyon lira.”
Nihat Zeybekçi 21 Kasım 2017'de, Venezuela'nın tüm ihtiyaçlarını Türkiye'den karşılamasını dilediğini ifade etmişti: "Hedefimiz Venezuela'nın bütün ihtiyaçlarını Türkiye'den karşılarken, Venezuela'nın ürettiği bütün ürünlerin serbestçe ülkemize gelmesi. Bunu da 2018'in başında uygulanabilir hale getirerek, 2018 sonunda çok önemli ticari hacimlere ulaşmak istiyoruz. Venezuela'nın petrol ürünleri, petrokimya artı petrokok alanındaki tüm üretimiyle ilgileniyoruz, Türkiye'nin ihtiyaçlarını oradan gidermek istiyoruz.”* diyor haber.
Peki bu anlaşma neden iyi? Bu anlaşmanın görebildiğim hiçbir haberde vurgulanmayan tarafı şu aslında: ‘Ben sana ihtiyacın olan ürünleri gönderirim ve bunun karşılığında petrol alırım.’ Yani bu anlaşmada dolar yok. Hatta hiçbir ülke parası yok. Bu ilkesel olarak, bir ALBA, Bolivarcı Alternatif Pazar’ın ‘adil ticaret’ anlaşmasına uygun bir anlaşma. Daha çok ihtiyaçlar üzerine, petrolün de piyasa fiyatından çok düşük fiyata verildiği, buna karşılık ürünlerin de piyasa fiyatına göre olması gerekmediği bir ticaret anlaşması. Chavez’in özellikle Latin Amerika’da, başta Küba ve Bolivya olmak üzere, Nikaragua, bir parça Ekvador ve bir dönem Guatemala ile gerçekleştirdiği ticaret anlaşmalarının benzeri. Hatta Guatemala’daki sosyal demokrat hükümetin yıkılmasına neden olan, Honduras’ta başkan Zelaya’ya karşı askeri cunta gelmesinin iki nedeninden biri bu. Yani bizim neoliberal Erdoğan, ekonomik olarak paçası sıkışmış bir durumda, yine paçası sıkışmış Maduro ile küçük de olsa –haberlerden göründüğü kadarıyla– bir ‘adil ticaret’ anlaşması imzaladı.
Bana kızmayı ve duygularınızı bir tarafa bırakın; anlaşmanın ‘ilginç’ taraflarına bakalım. Mesela Venezuela açısından, buradan gönderilen kalemlere baktığınızda ‘ton balığı konservesi’ görüyoruz. Dehşet değil mi? Karayip Denizi ve Atlas Okyanusu'na on binlerce mil kıyısı olan bir ülkenin, dışarıdan, Türkiye’den balık, ton balığı konservesi satın alması inanılmaz gelmiyor mu size de? Yine dünyanın en önemli biyoçeşitliliğine sahip Venezuela’nın tarım ürünleri satın alması… Fakat bunlardan daha da çarpıcı bir şey var ki gönderilenler arasında, beni bile şaşırtmadı değil; madeni yağ! Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri olan Venezuela’nın başka bir ülkeden, Türkiye’den (!) bir petrol ürünü, ‘madeni yağ’ satın almasına ne dersiniz? Bundan en az 10 yıl önce yazdığım yazılardan birinde vardı. Caracas’ta yaşayan bir İspanyol anarşist arkadaş anlatıyordu; ‘Düşünsene Metin, ekmek bile dışarıdan geliyor. Ekmek, ekmek, suyla unu birbirine karıştırıp pişiriyorsun.’…
Anlaşmanın diğer ucuna, yerli ve milli neoliberal ucuna bakalım. Lokal neoliberalizmin sınıf başkanı, bir yandan elde kalmış son fabrikaları, mesela şeker fabrikalarını haraç mezat elden çıkartırken öte yandan ‘21'inci yüzyıl sosyalizm’nin temel ekonomik biçimlerinden biri olarak anlatılan ‘adil ticaret’e dahil oluyor. İlginç değil mi? Aslında çok da değil çünkü bu başkan, iskambil oyunu King deyimiyle mecburi kozcu. Eğer siz kendi deyiminizle ‘faiz lobisiyle’ baş etmek istiyorsanız, başka türlü bir ekonomi biçimini ‘mecburi, mecburi’ bir şey yapmak zorundasınız. Ancak başka türlü, kısmen de olsa bir ekonomi biçimi uygulayacaksınız ki dolara pek bulaşmadan bir şeyler yapma şansınız olsun. –Cumhurbaşkanı ekonomi başdanışmanı Cemil Ertem’in önerisi diye tahmin ediyorum ben bu anlaşmayı bu arada.–
Bu durum Erdoğan’ı sosyalist filan yapmıyor tabii ki ama nasıl ki bizim için herhangi bir anlaşma, mesela 3. köprü, 3. havaalanı kredi anlaşmaları, devlet ödemesi garantisi, sırtımıza milyarlarca dolar borç yüklediği için kötü bir anlaşmaysa, aynı şekilde bu ‘adil ticaret’ anlaşması da sırtımıza borç yüklemediği için, karşılıklı olarak halkların ihtiyaçlarını karşıladığı için ‘iyi’ bir anlaşmadır. –Gerçi buradan işe yaramaz, ayıplı ürünleri göndermişlerdir orası başka.–
İstiklal Caddesi'nde bir dönerciye girerken "orası İslamcı orada yemeyelim" demişti bir arkadaş. "Boş ver" dedi diğeri, "döneri güzel, birlikte parti kurmuyoruz alt tarafı döner yiyeceğiz." Yani dönerci memnun, yiyen memnun. Ayrıca oradan hiç kimse, dönercinin de kim olduğunu da pek bilmiyor, döneri yiyip gidiyor ve elinde işleyemediği petrolle, pek bir yerden döner alma şansı da yok.
Ve ne bilsin ‘Rabia’yı adam…
*Cumhuriyet http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/978146/Maduro_dan_Erdogan_a_sloganli_mesaj.html