YAZARLAR

Sen vermediysen ben vermediysem AKP'ye kim oy verdi?

Gencabay, birkaç saniye içinde burunların selametinden söz etmeye başlıyor ve “koltuk altını kamuya açan kardeşine” o bildiğimiz deodorant markasını kullanmasını tavsiye ediyor. AKP’nin en iyi bildiği iş bu: Kavramların içini boşaltmak.

Arabesk müziğin kralı Orhan Gencebay otobüste miting yapıyor. Cezaevindeki hücre arkadaşının katılımıyla tek kişilik miting yapan cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’a özenmiş olsa gerek. Ülkenin seçim atmosferini iyi yakalamış bir cinfikirlik var elbette bu klipte. Çakı gibi giyinmiş; otobüsteki seçmenine daha güzel, daha mutlu, daha adil, sevgi dolu bir dünya için, barış için, insanlık için sesleniyor. Birkaç ay önce hükümet MESAM’a kayyum atarken “varlığım devletin emrindedir” açıklaması yapan ve Erdoğan sevgisiyle tanınan Gencebay’ı izlerken insan ister istemez acaba AKP’den aday mı oldu diye düşünüyor. Neyse ki kısacak film, çözüm sürecinin “akil insanı”nın barışı ne adına vaat ettiğini hemencecik açığa vuruyor: Gencabay, birkaç saniye içinde burunların selametinden söz etmeye başlıyor ve “koltuk altını kamuya açan kardeşine” o bildiğimiz deodorant markasını kullanmasını tavsiye ediyor. AKP’nin en iyi bildiği iş bu: Kavramların içini boşaltmak. Barış gibi, adalet gibi son zamanlarda muhalefetin yeniden yüksek sesle dile getirmeye başladığı talepler bir anda burunların selametine hizmet etmeye başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim manifestosuna bakarsanız tekrar seçildiğinde ülkeye daha çok demokrasi, daha çok özgürlük gelecek. Pekiyi. Bu sefer de tutar mı?

AKP seçmenine sorarsanız, ülke zaten fazlaca demokratik ve özgür. KONDA’nın birkaç gün önce yayınladığı Baran Alp Uncu imzalı Seçmen Kümeleri: AK Parti Seçmeni başlıklı rapor, AKP seçmeninin son yıllarda giderek konsolide olduğunu gösteriyor. AKP seçmeninin yüzde 71’i şartlar ne olursa olsun AKP’ye oy vereceğini söylüyor. Önemlice bir kısmı durumdan epeyce memnun. Çoğunluğu yaşanan sıkıntıların olduğunu kabul ediyor, ama bunu ülkenin “büyüme sancısı” olarak değerlendiriyor ( yüzde 69). Hiçbir sorun olmadığını düşünenlerin oranı ise yüzde 19. AKP seçmeni içinde Türkiye’nin acil sorunlarını çözebilme kapasitesi konusunda kendi partilerine güvenenler yüzde 90’larda. Bu özgüven patlamasının ne anlama geldiğini daha net görebilmek için Türkiye ortalamasında acil sorunları kendi oy verdiği partinin çözebileceğine inananların oranının yüzde 44 olduğunu dikkate almak gerek (sanırım bu yüzde 44’ün içinde AKP’nin yüzde 90’ı da var). Yine bu seçmenin yüzde 44’ü medyaya herhangi bir baskı yapılmadığını düşünüyor; yüzde 80’ ise internete getirilen erişim kısıtlamalarından ya rahatsız değil ya da memnun. Ekonomi deseniz, döviz kurlarındaki dalgalanmalar dış mihrakların işi, zaten bir ekonomik kriz beklentisi filan da yok! 2017 yılında önümüzdeki aylarda kriz bekleyenlerin oranı Türkiye ortalamasında yüzde 48 iken AKP seçmeninin yüzde 78’i kriz, yüzde 69’u kendi hayatında ekonomik bir zorluk beklemiyor. Hukukun ve yargının işleyişinden de epeyce memnunlar (yüzde 70). Anlayacağınız memleketin yüzde 50’si için ortalık güllük gülistanlık da, biz bu gül bahçesinin yolunu bulamıyoruz.

Eğer çevremde kripto AKP’liler yoksa AKP’ye oy veren bir tanıdığım yok. Üniversitenin dışında kaldığım yaklaşık bir buçuk yıldır görmek, konuşmak, sosyal ilişkilerimi sürdürmek istemediğim insanlarla görüşmeme gibi bir lüksüm var. Belki bundandır. Taksiye de binmiyorum ki memleketin nabzını taksicilerle tutayım. Çarşıda, pazarda kimle konuşsam herkes gidişattan memnunsuz. Büyük bir kriz beklentisinde. Baskıdan bunalmış. Kimse televizyonda haber izlemiyor. Hep aynı sesi duymaktan, aynı yüzü görmekten sıkılmış. Sesini duymaya tahammülüm kalmadı diyenler çoğunlukta. Elbette benim küçük dünyam Türkiye’yi yansıtmıyor.

Şimdi benim kafamı meşgul eden bir soru var: AKP’nin bugüne kadar yapılan seçimlerde aldığı oy, üç aşağı bir yukarı yüzde 50’ler civarında. Yani bu memlekette her iki kişiden biri AKP seçmeni. İşte ben bu AKP seçmeninin peşindeyim. Kim bunlar? Ya da Jet Sosyete’de Gülse Birsel’in canlandırdığı Gizem karakterinin ağzıyla “Bu kim?”.

KONDA’nın araştırması bize bu sorunun yanıtına dair epeyce bir şey söylüyor. (Diğer parti seçmenleriyle ilgili bilgiler de var. Merak edenler için raporu buraya bırakıyorum). AKP seçmenine dair göze çarpan bulgular şunlar: 1) AKP seçmeni yaşlanıyor. Türkiye genelinde seçmenlerin üçte biri 18-32 yaş arasındayken AKP seçmeninin ancak dörtte biri bu yaş aralığında. Yıllar içinde AKP’nin genç seçmenlerini kaybettiğini görüyoruz. Buna karşılık 49 yaş üzerindeki seçmen oranında da artış var. 2) Düşük eğitim grubundan. Yüzde 66’sı ortaokul ve altı seviyede. Türkiye ortalaması ile arasındaki fark yüzde 10’dan fazla. Türkiye ortalaması yüzde 17 iken üniversite diplomasına sahip AKP seçmeni yüzde 10 oranında. Partinin hep hayıflandığı kültürel iktidar olamama halini açıklamak için de anlamlı bir fark bu. 3) AKP ev kadınlarından çok, öğrencilerden az oy alıyor. Türkiye ortalamasında ev kadını olarak tanımlanan seçmenin oranı yüzde 30 iken AKP seçmenleri arasında yüzde 37. Öğrencilerde ise yüzde 9’luk ortalamaya karşılık yüzde 5.4) Şimdiye kadar hep toplumun ekonomik olarak en dezavantajsız gruplarının AKP’ye oy verdiği düşünülüyordu. Yıllar içinde AKP seçmeni zenginleşmese bile orta gelir grubundaki yığılmanın arttığını görüyoruz. Yeni orta sınıftan seçmen oranı Türkiye ortalamasında yüzde 27 iken AKP’de yüzde 31.5) Giderek daha muhafazakâr ve dindarlaşıyor. Türkiye ortalamasında kendini “dindar muhafazakâr” olarak tanımlayan seçmen ortalaması yüzde 27; AKP’de yüzde 43. Yıllar içinde bu oran giderek yükselmiş. Benzer şekilde, kendini dindar olarak tanımlayan AKP’li seçmen oranı da yıllar içinde yüzde 64’ten 69’a çıkmış. Kendini Sünni Müslüman olarak gören AKP seçmeni yüzde 98. Türkiye genelinde ise bu oran yüzde 91.6) İnternet kullanmıyor, haber izliyor. AKP seçmenlerinin yüzde 36’sı hiç internete girmemiş. Bu oran Türkiye ortalamasının yüzde 7'nin üzerinde. Yüzde 48’i sosyal medyayı sadece izliyor ama yorum ya da paylaşım yapmıyor. Tüm partiler içinde en yüksek oran bu. Bunun yerine haberleri televizyondan takip ediyor. Haberleri televizyonlardan takip etmeyenlerin oranı tüm Türkiye’de yüzde 12 iken AKP’de yüzde 6. Türkiye’de en çok izlenen haber kanalı Fox Tv (yüzde 19). AKP seçmeni ise ATV izlemeyi seviyor (yüzde 26). 7) Mazlum. AKP seçmeninin yüzde 56’sı partisini “mazlum” olarak niteliyor. Bu mazlumiyet algısı, AKP’nin seçim kampanyalarının temel motiflerinden birisi. Ancak “karşı taraf” için de geçerli olacak bir adalet arayışına yol açan bir mağduriyet anlayışına karşılık gelmiyor bu algı. Örneğin AKP seçmeninin yüzde 66’sı insanların KHK’larla ihraç edilmesini doğru buluyor.

Araştırmanın sonuçları üzerine epeyce bir düşünmek lazım. Yıllar içinde AKP’nin seçmenini konsolide etmek adına yaptıkları, aynı zamanda birbirini görmeyen, birbiriyle hiç konuşmayan, sokakta, çarşıda birbiriyle karşılaşmayan, karşılaşsa da birbirini anlamak için en ufak bir çaba sarf etmeyen insanların yaşadığı bir yere çevirdi memleketi. Kutuplaşma bu raddeye gelince özgürlük de, barış da, huzur da “burunların selameti adına” aranan bir şeye dönüşüyor.


Ülkü Doğanay Kimdir?

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. ODTÜ’te siyaset bilimi alanında yüksek lisans ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yine aynı alanda doktora yaptı. Doktora çalışmaları sırasında bir yıl süreyle Paris II Üniversitesi Fransız Basın Enstitüsü’nde bulundu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesi iken kamuoyunda “barış bildirisi” olarak bilinen “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalaması nedeniyle 686 sayılı KHK ile ihraç edildi. 'Demokratik Usuller Üzerine Yeniden Düşünmek' isimli kitabının yanı sıra Eser Köker’le birlikte kaleme aldığı 'Irkçı Değilim Ama…Yazılı Basında Irkçı-Ayrımcı Söylemler' ve Halise Karaaslan Şanlı ve İnan Özdemir Taştan’la birlikte kaleme aldığı 'Seçimlik Demokrasi' isimli kitapları yayınlandı. Ayrıca siyasal iletişim, demokrasi kuramları, ırkçı ve ayrımcı söylemler konularında uluslararası ve ulusal dergi ve kitaplarda çok sayıda makalesi basıldı. İmge Kitabevi Yayınları’nda editörlük yaptığı beş yıl boyunca çok sayıda kitabın editörlüğünü üstlendi ve Türkçeye kazandırılmasına katkıda bulundu. Ülkü Çadırcı adıyla yayınladığı çocuk kitapları ve Gökhan Tok’la birlikte kaleme aldığı 'Teneke Kaplı İvan' isimli bir çocuk romanı da bulunmakta.