YAZARLAR

Selo hangi yüzle mi çıkacak? Kar maskesiyle...

Maskenin altından bir kadın çıksın iktidar yıkıcı, erk kovucu, eylemenin türkücüsü. Bir işçi çıksın hani amele dedikleri yapı ustası, kendi evinden başka herkesin evini inşa etmişlerden. Bir türkü çıksın sözleri yüzünden üstüne parmaklıklar örttüklerinden, salaklar bir türküyü tutsak edebilirler sanki…Trak trak trak, trum trak makine sesleri gelsin maskenin ardından işçilere devredilmiş şeker fabrikalarından. X çıksın, Q ve W ile dans ederek anadilde. Halay çekerler herhalde…

Bir ‘Hangi yüzle mi çıkacak?’ yazısı da benden gelsin. Bu sefer ters köşeye oynayalım. Madem sormuş muhterem, biz de çalıştığımız yerden verelim cevabı; kar maskesiyle çıkmalı bence. Hani şu yüzü örten, koruyan yukarıdan esen fırtınalardan ve alçaktan, herkes gibi olmasını sağlayan, bizim mahalleden ve sıradan, bizden yani, başkan olmayan yani, maskeyi kim takarsa onun başkan olduğu yani kimsenin başkan olmadığının maskesi, hani Sub Kumandan Marcos’unkinden, yani ‘adları ve yüzleri olmayanların’ simgesi…

Sonra merak içinde sıyıralım maskeyi –Ah şu Fernando Leon’u hep kıskandım bu filminden dolayı–.

Maskenin altından bir kadın çıksın iktidar yıkıcı, erk kovucu, eylemenin türkücüsü.

Bir işçi çıksın hani amele dedikleri yapı ustası, kendi evinden başka herkesin evini inşa etmişlerden.

Bir türkü çıksın sözleri yüzünden üstüne parmaklıklar örttüklerinden, salaklar bir türküyü tutsak edebilirler sanki…

Maskenin altından barış imzacıları çıksınlar, tebeşirleri ellerinde anlatmaya başlasınlar  kar maskesi kara tahtanın üstünde, dersimiz Fransız Devrimi ‘eşitlik, özgürlük ve kardeşlik’.

Ve bir sürü çocuk çıksın, kara, sarı, kızıl, beyaz, ne bileyim her renk, rengarenk ve gülerek…

Sonra, üç nehir çıksın barajları yıkılmış kendince akan, kurumaya yüz tutmuş bir çınar ağacı içsin suyunu ama hâlâ yeşil dalları, şairin mezarının başında uyarına gelenlerden.

Hasankeyf çıksın ne kaldıysa geriye talandan, yıkımdan ve intikamdan.

Trak trak trak, trum trak makine sesleri gelsin maskenin ardından işçilere devredilmiş şeker fabrikalarından.

X çıksın, Q ve W ile dans ederek anadilde. Halay çekerler herhalde…

İki trans kadın çıksın cinayete kurban gitmemiş ve bir daha hiçbir zaman kurban gitmeyecek, bir eşcinsel hakim mesela cinsel yönelimi yüzünden kararlarına dudak kıvrılıp, işinden edilmemiş ve hiçbir zaman edilmeyecek.

Ve kimliklerinin cinsiyet hanesi başlarına yıkılmış nüfus daireleri…

Bir sürü başka harika şey olmalı, bir Monet’nin Gün Doğumu tablosu mesela ya da Süleymaniye Camii, Neşet Ertaş, More Nostrum, bizim Deniz, en hızlısı hepimizin…

Her yer sendika çıksın, sendikalı işçiler, sendikalı köylüler, ev kadınları ve hiçbir zaman ertelenemez grevler. Bütün sendika odalarında ‘Karıncalar sendikasız oldukları için çok çalışırlar’ yazısı asılı.

Kadınlara dağıtılmış kent toprakları çıksın, ev yapmak için hep birlikte, türkü söylemek mecbur ama yoksa harç tutmasın, çatlasın… düşman…

Maske de maske ha, ardında Aleviler, Abhazlar, Sünniler, Lazlar, Ermeniler, Ezidiler, Rumlar, Süryaniler, Çerkezler, Gürcüler, Pomaklar, Boşnaklar, Yahudiler, Türkler ve tabii ki Kürtler…

Herkes olmalı maskenin ardında, Sen, ben, onlar yani biz. Hepimiz…

‘Bu gülünç ve aşağılık şeyler dışında’…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...