İttifak çatlağı su sızdırıyor
İktidar ittifakı sadece oy desteği açısından değil, iç dengesi açısından da güç kaybediyor. Kaybetmeyle ilgili endişeler alternatif arayışlarını hızlandırıyor ve koalisyon dengelerini etkiliyor. Erdoğan dahil bütün aktörlerin, iktidar gücüyle birlikte koalisyon içindeki pozisyonları da yeniden tartışmaya açılıyor.
Bahçeli'nin ne yapmak istediği, nereye varmak istediği ile ilgili sorular hiç bitmiyor, biri cevaplanmadan diğeri geliyor. Son yirmi yıldır her hamlesiyle siyasette kritik süreçleri başlatan Bahçeli, son günlerde yine fazla hareketli. Af tartışmasındaki garip ısrarcılığının ardından, geçtiğimiz hafta Sivas'ta partililerine yaptığı konuşmada "AKP'deki zaman ayarlı alçakların MHP'yi dışlamaya çalıştığını" söyledi. "Seçim sonrası ittifak biter" diyen Tuğrul Türkeş'e yönelik gibi görünen bu çıkışın, daha karışık bir arka planı olduğu da kısa sürede anlaşıldı. Bahçeli’nin dile getirdiği, imalarla anlatmaya çalıştığı sıkıntıların arkasındaki derin çatlak görüldü.
Cumhur İttifakı'nın yaşadığı kriz, hesaplananların, beklentilerin ve hayallerin gerçeklerle pek uyuşmadığı; kaybetme korkusu, kurtulma güdüsü ve suçlu arama refleksinin birlikte yönettiği bir zeminde gelişiyor. Erdoğan, siyasi siciline uygun biçimde seçeneklerini çeşitlendirmeye çalıştığı şüphesini tetiklerken, Bahçeli de siyasi hamlelerinde belirleyici olan "aşırı şüpheci" karakterinin yeni nöbetlerini yaşıyor. Hep birlikte kazanmayı hesaplayarak çıkılan ittifak otoyolu, biraz sarp ve nereye varacağı belirsizleşen taşlı bir patikaya dönüşüyor. Sıkıntılar kapalı kapılar ardında çözülemediği için, açıktan dolaylı mesajlar dolaşıma giriyor.
Erdoğan'ın siyasi manevralarında ve özellikle de ittifak tercihlerinde pek muhafazakâr olduğu söylenemez. 16 yıllık iktidarı süresince, birbirine rakip, hatta düşman kesimlerle büyük dönüşler yaparak kurduğu ve bozduğu ittifaklar kendisi için istikrarlı bir güvenlik çevresi yaratamadığı gibi, ortakları için de güvenilir bir müttefik kariyeri oluşturmadı. Kimseye güvenemediği için güven vermedi, güven veremediği için kendini hiç güvende hissetmedi. Bu kadar kolay ve hızlı ortak değiştirebilmesi bir cüretkârlık olsa da, değişiklikleri daima yeni seçeneği hazırladıktan sonra yapması cesaret olarak isimlendirilemez.
Bahçeli’nin siyasi kariyerinde de kuvvetli şüphe ve güvensizlik baskın özellikler. Mirgün Cabas’ın Eski Türkiye’nin Son Yılı kitabında Mesut Yılmaz, Bahçeli’nin “MHP'nin hükümetten dışlanıp DYP'nin hükümete gireceği ve MHP'siz bir hükümetle seçime gidileceği endişesi” nedeniyle sürpriz erken seçim açıklamasını yaptığını anlatıyor. Yılmaz, "Bahçeli böyle bir seçimde bırakın partisinin baraj altında kalmayı, muhtemel en güçlü parti olarak çıkacağını bekliyordu" diye ekliyor. Bahçeli, yine bir erken seçim kararına imza attığı gibi, yine bir dışlanma endişesini dile getiriyor ve yine içinde bulunduğu ittifakta ciddi bir sıkıntı var.
Cumhur İttifakı, herkesin kârlı çıkacağı bir işbirliği olarak kuruldu. Erdoğan, MHP’nin sağlayacağı oy desteğiyle yıllardır peşini sürdüğü başkanlık hevesine kavuşacak, bu heves uğruna yürürlüğe konulan savaş politikası için de sağlam bir ideolojik kalkan sağlamış olacaktı. Bahçeli de, parti içinde artık baş kaldırma düzeyine çıkmış olan muhalefetten kurtulacak, mecliste devam ve iktidarda ortaklık garantisi ile siyasi geleceğini sağlama alacaktı. Bu kolay ittifak karşısında toparlanamayacak muhalefetin dağınıklığı da işleri çok kolaylaştıracaktı. Ama işler istendiği gibi gitmedi, giderek de çetrefilleşiyor.
Bir artı birin iki etmediği referandum sonuçlarında açıkça görüldü ama alınan sonuç stratejinin değiştirilmesine neden olmadı. Belki, küçük operasyonlarla durumun daha iyi hale getirilebileceğine inanıldığı için, belki de elde başka bir strateji kalmadığı için. Nitekim, Afrin operasyonu, seçim yasası değişiklikleri ve bonkörce uygulanan seçim ekonomisiyle tablo iyileştirilmeye çalışıldı. Fakat kampanyalar başlayıp vaziyet ölçülmeye başlanınca önce denge problemleri, sonra huzursuzluk başladı. Zayıflık, çaresizlik, güç ve konsantrasyon kaybı ilk önce “içeride” fark edildiği için çatlak da içeriden başladı.
AKP’nin MHP’den yaptığı transfer Tuğrul Türkeş, bir televizyon kanalında “Cumhur İttifakı seçimden sonra devam etmez” dedi. Türkeş’in bu sözlerine çok sert karşılık veren Bahçeli’nin “bizi dışlamaya kimsenin gücü yetmez” demesi, bu açıklamayı kişisel bir değerlendirme olarak görmediği anlamına geliyordu. Bahçeli’nin şüphe refleksleri Türkeş’in “birilerinin sözcülüğünü” yaptığını düşünmeye çok uygun. Açıkçası, Bahçeli kadar şüpheci olunmasa bile seçime iki hafta kala AKP milletvekili adayı eski bir MHP’linin bu açıklamaları kendiliğinden yaptığını düşünmek de kolay değil.
Zaten olayın arka planında da ve alanda çok sert bir gerilim olgunlaşıyor. MHP’nin resmi kampanyasını “Cumhur İttifakı Millet Aklı” diyerek tamamen ittifak eksenine taşımasına rağmen, AKP resmi olarak kampanyada Cumhur İttifakı'ndan hiç bahsetmiyor. Alanda ise, AKP adaylarının çok daha ileri giderek MHP aleyhine çalıştığı yolunda bilgiler yoğunlaşıyor. Benzer iddialar AKP tarafından da geliyor. Özellikle iki partinin de yüksek oy tabanlarına sahip oldukları merkezlerde milletvekili dağılımı üzerine kurulan oyun hayli sertleşmiş gibi. Grup kuramayacak sayıda milletvekili çıkarma riskiyle yüz yüze gelen MHP’de sıkıntı büyüyor. Zaten çok fazla şey verilmiş MHP’ye “hak ettiğinden fazla vekil kaptırmak” da AKP teşkilatlarının hiç istemediği bir gelişme.
Türkeş ve Bahçeli üzerinden dile gelen çıkışlar, zaten kulislerde konuşulmaya başlayan bu derin enfeksiyonun patlamasına yol açtı. Tuğrul Türkeş geri adım atmadı, hatta Bahçeli’ye “kendi adamlarına bak” anlamına gelecek bir karşılık verdi. Erdoğan, kabinede MHP’lilere yer verilebileceğini ve ittifakla ilgili sadece liderlerin söylediklerinin dikkate alınması gerektiğini söyledi ama hadise yine tam yatışmadı. Bahçeli’nin bir lider olarak tartışmayı daha da ilerletecek şeyler söylemeye hazırlandığı, hatta aslında söyleyip geri aldığı bilgisinin dolaşıma girmesinin ardından Erdoğan, Trabzon konuşmasında altını çizerek Cumhur İttifakı’na ve MHP’ye selam gönderdi, MHP’lilerin kabineye alınmasına dönük pazarlıklar da canlandırıldı.
Bir kısmı açık atışmalar şeklinde, bir kısmı kapalı kapılar ardındaki yoklamalarla süren bir haftalık ittifak çatlağı hikâyesinin özeti şöyle yapılabilir: İktidar ittifakı sadece oy desteği açısından değil, iç dengesi açısından da güç kaybediyor. Kaybetmeyle ilgili endişeler alternatif arayışlarını hızlandırıyor ve koalisyon dengelerini etkiliyor. Erdoğan dahil bütün aktörlerin, iktidar gücüyle birlikte koalisyon içindeki pozisyonları da yeniden tartışmaya açılıyor. Bahçeli’nin, “Biz her şeye rağmen ayrılmayız. Yeni sistemin paydaşı ve güvencesiyiz” sözleri, bir platonik takıntıdan çok, karşılıklı mecburiyetlerin hatırlatılması. Erdoğan’ın verdiği tepki de, arayışlara onay vermiş olsa bile şimdilik hamleyi üstlenmeye niyetli olmadığını gösteriyor. Tablo kazanılacakları paylaşmanın kavgasından çok, kaybetmenin bölüşülmesiyle ilgili gibi duruyor.