YAZARLAR

Menbic: Yeni bir fetihçi beklemeyen eski 'kutsal şehir'

Kürtler Afrin’i kaybettikten sonra Menbic’de de denklem dışı bırakılırlarsa bundan sonra nasıl bir yol haritası izler? Kuşkusuz Kürtler uzun zamandan beri işaret ettiğimiz kritik kavşağa yaklaşıyor.

Suriye’de aktörler manevra limitlerini öylesine tükettiler ki artık herkes her istediğini yapacak durumda değil. Sağa sola kımıldamak biriyle müzakereyi, ötekiyle hırlaşmayı, berikiyle anlaşmayı gerektiriyor. Bu minvalde lafımın büyüğü Menbic’e. Düne kadar kerli felli stratejistlerimiz dahil kimse Menbic’i bilmezdi. Kimsenin de umurunda değildi. Hatta stratejinin en derinine inmiş Ahmet Davutoğlu bile! Kentin adının yazılışını bile hâlâ tutturabilmiş değiliz: Manbij, Munbij, Menbiç, Minbiç, Minbic, Münbiç, Menbic vs…

IŞİD 2016’da buradan çıkartıldığında kenti kurtaranlar da, kenti kurtarıcısından kurtarmak için Fırat Kalkanı’nı şahlandıranlar da Menbic’in ne denli önemli bir kavşakta yer aldığından bahseder oldu. Elbette bir yer fethedilecekse anlamı da büyük olmalıydı!

"4 bin yıllık şehir" denilmeliydi mesela! Ya da Romen Diyojen’in Alparslan'a Malazgirt ve Erciş'e karşı Menbic'i teklif ettiği hatırlatılmalıydı. Ha bir de Abbasiler Bizans'ı durdurmaya çalışırken burayı tahkim etmiş, Avasim eyaletinin başkenti haline getirmişti. Bu da ilave edilmeliydi. Nureddin Zengi’nin, Selahaddin Eyyübi’nin de buradan geçtiği söylenmeliydi. Şaka değil bunların hepsi söylendi de. Neden mütevazilik yapıp “12 bin yıllık şehir” diye söze başlamadıklarını anlamadım.

Hititler, Makedonlar, Selefkoslar, Sasaniler, Romalılar, Araplar/Abbasiler, Fatimiler, Eyyübiler, Moğollar, Memluklar, Osmanlılar ve Fransızlar gelip geçti. Bir anlatıya göre Moğollar taş üstünde taş bırakmadığında kenti terk eden son sakinleri Türkmen'di. Menbic dahil Suriye’nin kuzeyinde toprağı biraz derin kazarsanız altından Aramiler-Aşuriler çıkar. Onlar tarihin en unutulmuş tarafı.

Kâbe gibi tanrıya adanmış evlerin (Beyt’ul Allah) bir örneği de Menbic’teydi. ‘Pınar’ anlamına gelen Menbiç (Manbug) Aramilerin inancında Tanrıça Atargatis’in evine atfen ‘Kutsal Kent’ (Hierapolis) idi. O yüzden bu isimle de anılırdı. Madeni paralar üzerine resmedilmiş Atargatis’in tapınağı bu kentteydi. Tapınak Menbic’i bölgede dönemin en önemli şehirlerinden biri haline getirdi.

Yine anlatıya göre bugün British Museum’da sergilenen M.Ö. 9-10’üncü yüzyıla tarihlenmiş Hititler döneminin ‘Karkamış Tanrıçası’ Kubaba’nın bir elinde nar bir elinde ayna ile betimlenmiş stelinin ve Luvice yazılmış kaidenin çıkarıldığı yer de Menbic idi.

Fetihçiler işte bu tarihsel arkaplanı pek sevmez!

Ruslar 1860’larda Kafkasya’dan Çerkesleri sürdüğünde Osmanlı değerli nüfus olarak gördüğü bu halkı Ortadoğu’nun farklı yerlerine ‘ileri karakol’ misyonuyla serpiştirmişti. Metruk şehir Menbic de 1878’de Çerkeslerin yeni mekânlarından biri oldu. Söylenen o ki Osmanlı dağılırken Menbic’te Çerkeslerden başka fazla bir halk yoktu. Bunların Hatay-Reyhanlı’daki Çerkeslerle ilişkileri hep olageldi. Buradaki Çerkesler zamanla Halep ve Şam’a doğru dağıldılar.

Fransızlar da Menbic’te üç simgesel bina bıraktı: Hükümet binası, bölge idarecisinin konağı, Menbic Kız Okulu. Ve bir de su kanalı. Fırat’ın yanında olması, tahıl ambarının başında durması, Halep’e giden yolu tutması Menbic’i tarihsel olarak önemli kıldı. Menbic onlarca şairin çıktığı bir şehirdir aynı zamanda. Fakat bugün Halep Vilayeti’ne bağlı olan Menbic’i gezerken karşılaştığınız şey tarihle hiçbir alakası olmayan yığılma bir şehirdir. Krizden önce nüfusu 100 bin civarındaydı.

***

2016’dan beri iki NATO gücü Türkiye ile ABD’yi kim kontrol edecek diye kafa kafaya getiren bu kentte bugün Arapların yanı sıra Kürtler, Çerkes, Türkmenler, Ermeniler yaşıyor. Bugünkü kavgada yukarıda sıraladığım tarihselliğin ya da stratejik bağlamların öneminden bahsedemeyiz.

Temmuz 2012’de kent Türkiye’nin Batılı ve Arap ortaklarıyla desteklediği gruplar Menbic’i ele geçirdiğinde ‘Yeni Osmanlılar’ bunu kendi namlarına bir fetih gibi algıladı. Halep’i düşürmek için kurulan koalisyona, “Halep’in Fethi” denilmesi de bu anlayışın bir yansımasıydı. IŞİD sayıları 30’u bulan muhalif gruplardan ayrışıp 2014’te Menbic’i ele geçirdiğinde Türk hükümeti bir şeyleri kaybetmiş gibi feveran etmedi. Dışa vuran tek rahatsızlık bu grupların rejime karşı savaşı bırakıp kendi kendilerini yok etmeye başlamasından dolayıydı. Batı-Körfez destekli gruplar IŞİD karşısında çaresiz kalırken Kürtler, ABD’nin desteği ile Kobani’den sonra Cerablus’u temizleyip Türkiye sınırlarına paralel Afrin’e ulaşmak üzere hazırlık yaparken Ankara “Akdeniz’e Kürt koridoru açılıyor” diyerek alarma geçti. Bu şekilde kuzey koridoru tehlikeye girince Kürtler Menbic üzerinden bir güney koridoru açmaya yöneldi. Türkiye operasyonun YPG’den arındırılmış bir koalisyonla yapılması için bastırdı ama ABD ikna olmadı. Nihayetinde Menbic’i IŞİD’den kurtarmak ABD’nin desteği ve YPG’nin öncülüğünde kurulan Menbic Askeri Konseyi'ne nasip oldu. Askeri Konsey'in 13 bileşeni arasında Türkmenlerin kurduğu Menbic Türkmen Taburu ve Selçuklu Tugayı da vardı.

Türkiye’nin YPG’nin maskesi olarak görüp dağıtılmasında ısrar ettiği Menbic Askeri Konseyi'nin ilk komutanı da anne tarafından Çerkes olan Adnan Ebu Emced idi. 2017'de Rakka operasyonu sırasında öldüğünde ABD'nin özel temsilcisi Brett McGurk, "Ebu Emced ile tanışmak benim için onur. IŞİD'e karşı bir savaşçıydı" diye taziye mesajı yayımlamıştı.

IŞİD'in yenilgisinin ardından 5 Nisan 2016'da kenti yönetmek üzere Arap, Kürt, Çerkes ve Türkmenlerden oluşan 43 kişilik Menbic Yürütme Meclisi kuruldu. Meclisin eşbaşkanlığına Kürt Sozdar Halid ve Arap Faruk el Maşi seçildi. Aslında etnik realiteye uygun bir kompozisyon oluşturuldu. Haliyle Ankara’nın “Menbic’i Menbicliler yönetsin” lafı politik manipülasyondan öteye geçmiyor.

Fırat Kalkanı Harekâtı, El Bab'dan sonra Menbic'e yönelince ABD, keskin bir fren yaptırmıştı. El Bab’ı alttan çevirerek Fırat Kalkanı’nın önünü kesen Suriye ordusu da Menbic’in güney cephesine kadar çıkarak YPG’nin çekilmesi halinde boşluğu hızlıca doldurabileceğini gösterdi.

Gelinen noktada Bilad’üş Şam’ın (Suriye, Lübnan, Ürdün, Filistin) efendisi olma hayallerini daralta daralta Suriye denklemine, oradan ‘devrimin başkenti’ Halep kırsalına çekenler, şimdi geri kalan bütün ihtiraslarını Menbic cebine bağlamış durumda.

Ankara’nın hareketlerinde birkaç saikten bahsedilebilir:

- Birincisi yeter ki Kürtler Suriye’de belirleyici bir aktör olmasın.

- Kenti Türkiye’nin güdümündeki rejim karşıtı gruplar kontrol etsin.

- Türkiye’nin Suriye sahnesinde elini güçlendirecek cepler büyüsün. Burası Türkiye sınırına 40 km ötede. Fırat Kalkanı, kentin kuzeyindeki Sacur nehrine kadar bölgeyi kontrol ediyor. Menbic’i de ele geçirirlerse Fırat’ın batısı tamamen Türkiye’nin nüfuz alanına dönüşecek. Bu da Türkiye’ye Suriye’nin geleceğinde daha fazla söz hakkı verecek.

- Suriye iç politika malzemesi olarak da fütursuzca kullanılıyor. Afrin’den kaldırdığı krediyi çabuk tüketen iktidar şimdi Menbic’te bir ‘fetihçi poz’ için yanıp tutuşuyor.

Ankara’nın hesabı aşağı yukarı böyle.

***

Zeytin Dalı Harekâtı’ndan sonra “Sıra Menbic’te” diyerek ABD üzerinde baskıyı artıran Türkiye nihayetinde Menbic’in ortak idaresi konusunda 4 Haziran’da Washington’la bir yol haritası belirledi.

ABD’nin ketum davrandığı ve belirsizlik politikası izlediği mutabakatla ilgili Türk tarafının sızdırdığı bilgiler gayet köşeli: YPG 30 gün içinde çekilecek, 45 günün sonunda ABD ve Türkiye kenti kontrole başlayacak, 6 aya kadar yerel unsurlardan yönetim belirlenecek. Amerikalı yetkililer ise Türk ya da Amerikan güçlerinin şehrin içine girmesinden söz etmezken istikrarı sağlayan yerel güç olarak niteledikleri Menbic Askeri Konseyi’nin yerinde kalması gerektiğini söylüyorlar. Türkiye ise bu konseyi YPG’nin maskesi olarak görüyor.

Genelkurmay Başkanlığı, “Menbic Yol Haritası’nın 12-13 Haziran’da ABD’nin Stuttgart’taki Avrupa Komutanlığı Karargâhı’nda müzakere edildiğini, mutabık kalınan metnin her iki ülkenin üst makamlarına sunulmasının kararlaştırıldığını” açıkladı ama hâlâ detay yok. Kürtler bu mutabakata paralel olarak şehirde kalan askeri danışmanları da çektiklerini söylüyorlar. Ankara için bu açıklama bir şey ifade etmiyor.

Türkiye, 2016’da ABD’nin “YPG Menbic merkezinden çekildi” beyanatını yerinde tespit için bir heyet göndermişti. Ankara YPG’nin görünür olmaktan çıkmasını tatminkâr bulmamıştı.

Şimdi kafasında Afrin’e İslamcısından yağmacısına kadar bir sürü örgütü taşıdığı gibi Menbic’e de muhtemelen IŞİD’in defettiği grupları götürmek var. “ABD nereye kadar Türkiye’nin kafasındaki plana geçit verir” ya da “Menbic’i fiilen yöneten aktörlerin tepkisi ne olur” sorusunun yanıtını vermek kolay değil.

Kürtlerle ortaklık kuranlar kuşkusuz kentte kontrolün yeni bir aktöre geçmesini istemez. Genel anlamda IŞİD’den kurtulmanın ve istikrarın getirdiği bir memnuniyet var. Beri taraftan Kürtlerin süreçleri belirleyici bir pozisyonda olmasından rahatsızlık duyan Arap aşiretleri de var. Bunlar arasında 2012-2014 arasında kentteki silahlı gruplarla bağlantısı olup da rejimin kendilerini cezalandırmasından korkanlar Türkiye’nin kente girmesini tercih edebilir. Arap aşiretlerinin önemli bir kısmı ise eğer patron değişecekse bu gücün Türk değil Suriye ordusu olmasını ister.

Kürtler Afrin’i kaybettikten sonra Menbic’de de denklem dışı bırakılırlarsa bundan sonra nasıl bir yol haritası izler? Kuşkusuz Kürtler uzun zamandan beri işaret ettiğimiz kritik kavşağa yaklaşıyor. Menbic pazarlığı Kürtleri nereye götürür? Kürtlerin Şam’la yeniden diyaloğa yönelmesi ne anlama geliyor? Yarın devam edelim…


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.