Yarım asırlık bir tartışma: Meclis Camisi
70’ler boyunca süren Meclis Camisi tartışması, mimar Behruz Çinici’nin bugün hala öncü kabul edilen projesi uygulanarak 90’larda, Özal döneminde bitmişti. O projenin içerdiği uzlaşı, bugünün siyasetini tatmin etmiyor olmalı ki yıkıp kubbeli, minareli ve tabii ki daha büyük bir yeni cami yapmak istiyorlar.
AK Parti, kendi Türkiye’sini oluşturma yolunda mimariyi de önemli bir enstrüman olarak görüyor ve kullanıyor. Mazisi uzun yıllara dayanan tartışmalı fikirler, projeler bir gün birden bire gerçekleşebiliyor. Geçen hafta Ankara’da bir başka eski mesele canlandı ve mimarlık çevrelerini alarma geçirdi: TBMM Camisi.
Seçimlerden sonra görevini bırakacak olan İsmail Kahraman TBMM Camisi’nin yıkılmasını gündeme getirmişti zaten. Caminin yıkılıp daha büyüğünün yapılması gerektiğini söyledi ve yarım asırlık tartışmalar hiç yaşanmamış gibi, geçen hafta birden bire caminin üstüne bir minare ekleniverdi. Sonra tepkiler üstüne bunun minare olmadığı, büyükçe bir alem olduğu açıklandı. Derken kaldırıldı. Galiba gerçek sebep, alem-minare’nin beğenilmemesi. Çan kulesine benzetildiği için kaldırılmış…
İşin enteresanı bu caminin yapılıp yapılmaması tartışması epey eski mesele, neredeyse yarım asırlık. Tartışma Türkiye siyasetinde İslamcı muhafazakarlığın etkili olmaya başladığı Turgut Özal döneminde bitmişti. O zaman da kolay olmamıştı ama sonuçta bir uzlaşı arayışıyla, Türkiye’deki farklı görüşleri de dikkate alarak bulunan çözüm uygulanmış, Behruz Çinici’nin ‘yenilikçi’ projesi hayata geçirilmişti.
Milliyet’in açık arşivinde bir gezinti yaptım. Belli ki Meclis Camisi 60’ların sonundan itibaren TBMM gündeminde olmuş. 1970 yılında Meclis’te bu konu tartışılırken iki yıldır konunun gündeme gelmesini garip bulduğunu söyleyen bir CHP milletvekili, Ali Şakir Ayanoğlu (Trabzon) camiyi savunuyor ve “Laik bir devletin parlamentosunda cami yapılır mı yapılmaz mı tartışmaları yersizdir” diyordu: “Bayrağımızdaki ay yıldız Müslüman bir devlet olduğumuzu tescil eder. TBMM’de parlamenterler ve personel tuvaletin önünde ibadet etmektedirler. Bu bir gerçektir ve meseleyi halletmek için TBMM avlusunda bir mescit kurulmalıdır.” Aynı oturumda bir başka CHP’li, Manisa Milletvekili Muammer Erten ise bütçeye cami için ödenek konulmasının bir ihtiyacı karşılamaktan ziyade din istismarı olduğunu söyleyerek karşı çıkıyordu.
Bir yıl sonra, 1971’de Meclis Camisi için bütçeye konulan 376 bin liralık ödenek Senato Genel Kurulu’nda tartışma yaratıyordu. CHP’liler karşı çıkıp paranın Ankara Kocatepe Camisi bütçesine aktarılmasını önerirken DP’li Sami Aslan’ın ‘Üç beş Müslümanın, Müslümanlığını sürdürmesine engel olunmak isteniyor’ sözleri sıra kapaklarına vurularak protesto edilmişti. Neticede bütçe kabul edildi. Ama nasılsa cami bir türlü yapılamadı. İnşaatın başlaması için daha epey bir zaman geçmesi gerekecekti…
Mimar Behruz Çinici, 1979’da dönemin Meclis Başkanı’nın kendisine projeyi sipariş ettiğini söylüyor. Bunda o yıllarda Ankara’yı ziyaret eden Meclis Binası’nın mimarı Clemenz Holzmeister’ın da etkisi olmalı. Çünkü Holzmeister’ın ek bina için yarışma açılması fikrine karşı çıkıp “Burada bunu yapabilecek öğrencilerim var” diyerek saydığı isimler arasında Behruz Çinici’nin de adı geçiyor. Belli ki bu sırada Çinici siparişi alıp projeyi hazırlıyor. Ama cami inşaatının başlaması kararı 5 yıl sonra çıkıyor.
Meclis’e cami yapılması için harekete geçilmesi 1984 yılını buluyor. TBMM Başkanlık Divanı’nın Meclis’e cami yapılması kararı bir kez daha tartışmaları ateşliyor. TBMM eski başkanlarından Cahit Karakaş’ın “TBMM Cumhuriyet’in simgesidir buraya bir cami yapılmasına gerek yoktur” açıklaması gazetelerde yer alıyor. Neticede ancak 1986’da Behruz Çinici’nin minaresiz ve kubbesiz cami formu kendini gösteriyor. Bu kez de caminin, Holzmeister tarafından da onaylandığı söylenen bu yenilikçi mimarisi tartışılmaya başlanıyor. Gazetelere “Atatürk Türkiyesi’nde çağdaş yenilikçi bir cami formu yaratmış olacağız” açıklamaları yapan Behruz Çinici’nin projesi en çok minaresi olmadığı için eleştiriliyor ve sonunda mimarın ‘uygun bir minare eklemek’ üzere çalışmaa başladığı duyuruluyor.
Behruz Çinici’nin ilk cami kabul edilen Hz Muhammed’in mescidinden esinlenerek tasarladığı proje, kubbeli görkemli Sinan camilerinden çok farklı görünüyor. Eğimli araziye uyumlu, mihrabın önünde cam bir duvar bulunan, önündeki nilüfer havuzu ve geniş avlusuyla farklı bir atmosfer sunan caminin, tıpkı Mescid-i Nebi gibi minaresi de bulunmuyor. Caminin modern, başka hiçbir camiye benzemeyen yapısı belli ki bir uzlaşı da barındırıyor. Çok büyük olmayan, dinsel referanslarını Osmanlı’dan değil İslam’ın ilk döneminden alan bir yapı. Laik ve modern Türkiye’ye özgü yenilikçi bir cami projesi. İslamcı değil ama muhafazakar, inançlı ama laik aynı zamanda Atatürkçü merkez sağın da merkez sol siyasetçilerin de kabul edebileceği bir fikir. Müslüman milletvekillerinin görev yaptığı laik ve modern TBMM’ye uygun bir proje... Minaresiz ve kubbesiz olması da onun İslami bir imgeye dönüşmesini önlüyor. Ama bir caminin mutlaka İslami geleneklere sahip olması gerektiğini düşüncesi de bir türlü ikna olmuyor. Bitmek bilmez tartışmalar minarede odaklanıyor ve nasılsa simgesel bir çözüm bulunuyor. Minare yerine bir selvi ağacı dikilmesine karar veriliyor.
Cami 13 Ocak 1990 yılında açıldı. Açılışta ilk Cuma namazını kılan tanınmış siyasetçiler arasında bazılarını yakın zamana kadar AK Parti saflarında gördüğümüz Cemil Çiçek, İsmet Özarslan, Abdülkadir Aksu ve Vehbi Dinçerler de vardı. Ama caminin varlığına tamamen karşı olan görüş de hala kendini koruyordu. Mesela SHP’li Fikri Sağlar “Bugün Türkiye İran’ın Humeyni Devriminin üç yıl öncesindeki durumu yaşamaktadır. 70 yıl sonra TBMM’de açılan cami, açıkça Atatürk ilkelerinin Meclis içinde katlidir” açıklamasını yaptı…
Selvi ağacı yerine nedense, belki de hızlı büyür diye, kavak dikilmişti. Ama yine de olmadı. Minare meselesi kapanmadı. 1994 yılında Meclis Camii’ne lazer ışığıyla sembolik bir minare yapılması fikri gündeme getiriliyor. Taş minare yerine ‘nur çubuğu’ denilen bu minare için Diyanet’ten de olumlu görüş alınıyor. Konuyla ilgili enteresan bir detay da bu işi ‘tamamlandığında herkesin gözleri kamaşacak’ diyen şarkıcı Neco’nun firmasının üstlenmesi…
1995’te Meclis Camisi, bugün içinden otobanlar geçen ODTÜ Ormanı ile birlikte Ağa Han Mimarlık Ödülü alıyor. Bu da caminin bugüne kadar genel kabul görmesine önemli bir katkı yapıyor.
Sonra günümüze geliyoruz. Meclis’teki tadilatlar sırasında caminin minaresini temsil eden kavak ağacı kesiliyor. 15 Temmuz saldırılarında hasar gördüğü için bir süre kapalı kalıyor. Bu arada milletvekili sayısı artacağı ve Meclis kalabalıklaşacağı için yeni bir cami yapılması gerektiği görüşünü atıyor ortaya İsmail Kahraman. O arada Ankara’daki koruma kurulu, caminin tescilini de kaldırıyor ve böyle bir müdahale için yasal ortam tamamlanmış oluyor.
Meclis Camisi, Türkiye mimarlık kültürü için önemli bir yapı. Nedenini Prof Uğur Tanyeli şöyle anlatıyor: ‘TBMM Camisi ibadet yapısı tasarımı alanında Türkiye'nin yaratıcı olabildiğini kanıtlayan az sayıdaki ürün arasında. 1980'lerin sonunda, yepyeni bir mimari dille güncel bir İslami yapı tasarlamanın mümkün olduğunu kanıtlıyor. Türkiye'de bunu başarıyla yapan ilk yapılardan biri. Modernite ile İslam'ın çelişmesinin gerekmediğini, tam aksine, çağdaş bir İslami duyuşun ve dinsel estetiğin üretilebileceğini ortaya koyuyor. Öyle ki, Emre Arolat'ın iki yıl önce hizmete açılan Sancaklar Camisi'ne gelinene kadar Meclis Camisi düzeyinde başarılı başka bir cami tasarımından söz edilemez burada.’
Bambaşka cenahtan biri, Dücane Cündioğlu da Meclis Camisi’ni mimari ve İslami açıdan önemsiyor. Neredeyse hayranlıkla anlatıyor bu yapıyı: “Ankara’da her geldiğimde ziyaret etmekten gurur duyduğum peygamber mescidinin bir kopyası var. Cahil milletvekillerinin ve dindar siyasetçilerin kıymetini bilmediği küçük bir mescit. İslam dünyasında belki Süleymaniye’ye denk bir başyapıttır. Behruz Çinici, bu mescidi yaparken Peygamber mescidini örnek almıştır ve bizim çok imanlı milletvekillerimiz, minaresi ve kubbesi olmadığı için onu hiçbir şeye benzetememektedirler ve ‘böyle mescit mi olur’ demektedirler. Bu başyapıt modern dönemde bu ülkenin insanlarının evrensel değerde, kendi inanç köklerinden hareketle yapmaya çalıştıkları bir mabet.”
Yarım asır önce başlayan o tartışma aslında Türkiye’ye yenilikçi ve özgün bir cami fikri kazandırmış görünüyor. Bu durum mimarlık profesörü Uğur Tanyeli için de böyle, tanınmış ilahiyatçı Düccane Cündioğlu’na göre de böyle. Ama anlaşılan AK Partili siyasetçilere göre böyle değil… Ama bunda şaşırtıcı bir şey yok.
Meclis Camisi kültürün siyasete, sanatın ideolojiye yenik düştüğü zamanların onlarca meselesinden sadece biri.