YAZARLAR

Seçimden önce yardımcısını, ekibini tanıtan kazansın

Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin adayları, çekirdek ekiplerine ittifakı oluşturan partilere mensup isimleri dahil ederek kamuoyuna açıklamalı. Ki lider sultasından bıkmış, tek adam iktidarının getirdiği otoriterliğe alternatif arayan seçmen, cumhurbaşkanı adaylarının ekibinde, alanında uzman ve farklı kesimlerden isimlerin yer almasıyla, kamplaşma siyasetinin dışına çıkılacağına güvenebilsin.

“En büyük parti gri alandakiler” demişti, yaklaşık iki ay önce, Bekir Ağırdır. Bu tespit doğruysa, siyasi tercih yönünden sağlıklı bir toplum olduğumuz söylenebilir. Kör partizanlıkla kullanılan oyların değil, seçimin kaderini, partileri performans değerlendirmesine tabi tutan oyların belirleyeceğini gösterdiğinden. Siyasi partilerin gönlünü kazanabileceği bu geniş alan seçime giderken ülkedeki mevcut durum ile partilerin gelecek vizyonu ve ekiplerini tartarak karar veriyor demektir.

Baskın seçim tarihinin açıklandığı günden bu yana iktidarıyla, muhalefetiyle partilerin, partizan olmayan seçmeni kazanmak adına önemli mesafeler kaydettiğini söylemek zor. Çünkü kampanya sürecini yine kutuplaşma siyasetine kurban vermiş haldeyiz. Kutuplardan birinde yer almayan, almak istemeyen, iki kutuplu toplum cenderesinden sıyrılmak gereğine inanan seçmenin, değerlendirme yapmasını mümkün kılacak alanlar boş kaldı. Seçimin baskınlığı, kampanya sürecinin kısalığı, OHAL şartları, seçim yarışındaki adaletsizlik ve eşitsizlik gibi pek çok nedene bağlı olmakla birlikte, seçime katılmayı kabul ettikten sonra hiçbir parti bu mazeretlerin arkasına saklanamaz.

Geçmiş seçimlerin aksine AKP de yeni bir şey üretemedi bu kampanya sürecinde. Demokrasiye, hukuka aykırı biçimde ve yıllardır her iktidarın yaptığı gibi kamu gücünü kendi lehine rahatlıkla kullandığı halde, kendini tekrar etmekten bir adım öteye geçemedi. Terör kartıyla seçmenin güvenlik endişesini öncelemeyi, kazanmak için yeterli görüyor. Partizan seçmeni bağlı tutan bu tekrarlar ve provakatif kampanya yöntemleri, gri alandakilerin en çok sorguladıklarından elbette. Ve arife günü Sincar’ın bombalanması da AKP dindarlığınca partide kenetlenmeye hizmet edecek gibi görülüyor olmalı. Ancak partizan olmayan dindarların zihnindeki soru işaretlerini arttırdığı kesin.

Evet iktidar kanadı 1 Kasım öncesi atmosferin yarattığı oy potansiyelini yeniden yakalamak umudunda. Suruç olaylarında takınılan tavır bunun ispatı gibi. İktidarın söylemi ve iktidar medyasının olayları haberleştirme biçimi, yargının ise babası ve iki kardeşi olaylarda hayatını kaybetmiş yaralıyı tutuklaması, hakikat adına vahim tablo yaratırken AKP seçmenini de düşündürmeli normal şartlar altında. Aday adayı Hüseyin Şeyhanlıoğlu'na ait sözler olarak sosyal medyaya yansıyan ve dört kişinin hayatını kaybettiği Suruç olayını, Roboski’ye benzeten açıklama kıymetliydi bu açıdan: “Tefeci zalimlerin pisliğini temizlemek AK Parti'ye yakışmaz ve mutlaka suçlular cezalandırılmalılar… Olay seçimden önce aydınlatılmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır... Bu olay Şanlıurfa'da ciddi infiale ve oy kaybına yol açacaktır.” Partisine inanmış samimi bir kişinin uyarıları olarak yorumlanan bu sözler yazık ki sonradan inkar edildi. İktidarın eleştiriye tahammülü yok. HDP’li olduğunu söyleyen Şenyaşar ailesinin sözlerinin, “biz PKK'liyiz dediler” şeklinde çarpıtılmasını da normal görecek halde.

Hem körleşme hem yaratıcılığın eksilmesi söz konusu Cumhur İttifakı'nda. Öylesine bir yoksunluk ki bu son günlerde Hakan Albayrak’ın 7 Haziran seçimleri döneminde yani üç yıl önce, iktidarı destekleyen yazısını yeniden dolaşıma sokacak propaganda acziyeti hakim iktidara. Hakan Albayrak durumdan rahatsızlığını da not olarak beyan ettiği son yazısıyla aynı zamanda sorunun nedenlerini de tespit etmiş.

“AK Parti bu noktaya nasıl geldi? Herhalde, Erdoğan’ın 14 Ağustos 2001’de (AK Parti’nin kurulduğu gün) söylediği şu sözdeki ‘tılsım’ı kaybederek geldi: “Bugün Türk siyaset hayatına lider oligarşisinin çöktüğü gün olarak, tekelci bir anlayışa dayanan liderlik anlayışının yerine kolektif aklın temsilcisi olan bir anlayışın yerleştiği gün olarak geçecek.”

AKP kendi içindeki farklı yorumları duymaya tahammül edemez hale gelmeden çok önce tabandan gelen eleştirileri düşmanlıkla ve giderek dışarıdan gelenleri de vatan hainliğiyle itham ettiğinde kaybetmişti aslında o tılsımı. Tüm bunlar o gri alanı kazanabilmek için muhalefetin eline muazzam güç verecek zaaflar. Ancak kampanya sürecinde muhalefetin bu gücü kullandığı söylenemez. Erdoğan’ın kutuplaştırıcı kampanya söylemine teslim olup laf yarışına girmek yerine sistem eleştirisi gerekirdi bunun için. Sistem eleştirisi ve kutuplaşmış siyasete alternatif sunan Millet İttifakı'nın ilkeleri layıkıyla anlatılabilirdi seçmene. Gri alanda kalan seçmen nezdinde Millet İttifakı, demokratik ölçütlerle bir araya gelen farklı partilerden oluştuğu için avantajlı. Kağıt üzerindeki ilkeleri hayata geçireceklerine dair güven sunmaları şartıyla tabii.

Tek adam yerine çoğulculuk dile getirilirken halka çoğulculuğun nasıl sağlanacağı da gösterilmeli.

Örneğin cumhurbaşkanı yardımcıları, adaylar tarafından seçimden önce ilan edilip halka tanıtılmalı. Daha önce de yazmıştım ama gerçekleşmediği için tekrarda fayda gördüğümden bir kere daha yazayım. Seçimi tek başına adayların kazanmaya çalışmasından çok daha demokratik bir görüntü sunar yardımcıların güven telkin etmesi. Yardımcılar dışında da kilit mevkilerde sorumluluk alacak kişilerden oluşan bir ekip halinde çıkılmalıydı seçmenin karşısına. Mitinglerde tanıtılmalı ve halkla, basınla muhatap olmalarını sağlamak gerekirdi. Sadece dört gün kalmış olmasına rağmen hâlâ yapılabilir ve yapılmalı da.

Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin adayları, çekirdek ekiplerine ittifakı oluşturan partilere mensup isimleri dahil ederek kamuoyuna açıklamalı. Ki lider sultasından bıkmış, tek adam iktidarının getirdiği otoriterliğe alternatif arayan seçmen, cumhurbaşkanı adaylarının ekibinde, alanında uzman ve farklı kesimlerden isimlerin yer almasıyla, kamplaşma siyasetinin dışına çıkılacağına güvenebilsin. Muharrem İnce’nin ekibinde İYİ parti ve Saadet Partisi'nden isimler görmek, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu’nun ekibinde CHP’den isimler görmek iyi gelirdi seçmene. Ekonomi, içişleri, dış politika, eğitim gibi belli başlı alanlarda seçim sonrası kurulacak hükümette kimlerin yer alacağına dair seçmene fikir vermek muhalefetin kampanyasını güçlendirirdi. Cumhur İttifakı'nın karşısında hayli fark yaratılmış olurdu. Hâlâ da mümkün bu…

En iyi çalışan parti tüm engellere rağmen HDP ve barajı bir kere daha yıkıp geçecek gibi.. Fakat Millet İttifakı hâlâ dağınık, ev ödevini hâlâ tamamlamadı. Seçime sadece dört gün kalmışken bile yapılabilir bu yenilikler ve yapılmalı da. Siyasette bir gün çok uzun bir süre madem, öyleyse verimli kullanılmalı bu çok uzun süre.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.