Seçimle ilgili bezgin bir yazı
Uzayla, atomlarla, Frigyalılarla, buğday üreticiliğiyle ilgili konularda, karşılıklı, zevkle konuşabilseniz de; örneğin, Kürtlerle ilgili nesnel bir konuşma yapamazsınız.
Partilerin seçim beyannamelerinde odaklandıkları konuların, kelime bulutu olarak değerlendirildiği bir çalışmaya* denk geldim, sonuçlar şöyle:
AKP: Proje
CHP: Hak, Eğitim, Hizmet
HDP: Hak, Kadın
İYİ: Kamu, Sistem
SAADET: Saadet, İktidar
VATAN: Türkiye, Eğitim
Hakkında birkaç kitap yazılabilecek ‘kelime sonuçlar’ ile ilgili kısmi yorum yapacağım. Kendisine tanınan ayrıcalıklı süreyi ve yetkileri değerlendirememiş bir partinin ötekileştirdiklerinden oluşan ortak paydanın geniş kapsamından olsa gerek, bu kez “düşman” tekti. Ülkemiz, gerçeküstü öğelerle bezenmiş bir Buñuel film seti gibi âdeta, hangi birine yetişelim!
AKP’nin sonucunu, Erdoğan’ın, İnce’nin anlattığı projeleri proje olarak görmeyip, bir projesi olmamakla suçladığını hatırlayarak değerlendirelim. Proje dediğin; kanal olur yüzülür, köprü olur geçilir, bina olur dikilir. Duyu algılarına indiremediği projeleri anlayamayan yandaşın, aleni yalanı yok sayışı bu belki de yüzdendir; bir yalanı elleyemezsiniz zira. Yalnızca, AKP yandaşlarının değil; dokunabildiğinin gerçek olduğuna inanan herkesin ortak ve birikmiş bir ayıbıdır bu.
Sorunlu bölge: Tamamı. İktidarda kalmasının bir sorun olacağı kesin. Kalamaz, seçim sonuçları gitmelerini gerektirirse nasıl gidecekleri ayrı bir sorun olabilir. Derin bir bulantı içindeyiz. Projeler bakımındansa: AKP bizi projeye boğdu, nefes alamıyoruz. Et bedenin en alt ilgilerinin, gerek fallik binalar olarak gerekse de “en büyük” “en uzun” olmaya takıntılı bir üslupla yansıtıldığı ucube mimari anlayışınızı; yeşilin, ormanın acımasızca yarıldığı, yırtıldığı, tecavüze uğramış boşluklar gibi bırakıldığı projelerinizi alıp gidin ve lütfen dönmeyin. Maçizm kaynaklı eyleminiz, kadını bedene indirgeyerek aşağılayan söyleminiz nedeniyle cinsellikten soğuttunuz!
CHP bu seçimde, çağımızda eksikliği, global olarak derinden hissedilen bir şeyle; sahicilikle, samimiyet ile ivme kazandı. Cumhurbaşkanı adayı Sayın İnce, söyleminde hakikiydi. Ülkenin, acil eylem gerektiren iki konusu olan, eğitim ve kadın sorunlarında ciddi bir yaklaşım içinde olacaklarını tahmin ediyorum.
Sorunlu bölge: Kendisini “sol” tandanslı olarak tanımlayan eğitimli bazı partililerin, tıpkı AKP yandaşlarında görülen “her yeri tek renge boyayalım, kendi anlayışımızı dayatalım” eğilimi göz ardı edilmemeli. Bu, ne yazık ki seçmen kitlesinde de karşılığını bulan bir eğilim. Ülkemizde kendisini eleştirmeye en son ikna olacak bir kesimden söz ediyorum. Onca eğitimlerine rağmen, bu kitle ne diyalektikten ne bir sürecin zorunlu uğraklarından haberdardır. Bu nedenle, sıkışınca askeri tercih eder, dönüşümün zorunlu uğrağı diyalektiği göremediklerinden, “yetmez ama evetçiler” “kapalılar” “Kürtler” gibi tepeden baktıkları grup sayısını artırırlar. Her daim tek taraflı fikirlerini, bilge bir edayla “biz olacakları biliyorduk” söylemiyle savunurlar. Zihin kalıpları köşeli ve sabittir, iletişime kapalıdırlar.
İYİ Parti’nin, MHP’den ayrılarak, demokratik mücadeleyi daha dinamik götürebilecek bir muhalif grup tarafından kurulması umut vericiydi, lâkin seçim çalışmaları çok zayıf kaldı. Kamu ve sistem olan önceliklerini yetersiz bulsam da şaşırmadım. Kamu nedir? Sistem nedir? Bunlar hakkında millet olarak fazla fikrimiz bulunmayınca, altlarının doldurulma biçimlerine de karşı koyamıyoruz; boşluk “otoriter baba” “tanrısal lider” benzeri figürler yaratıyor. Cumhurbaşkanı adayının bir kadın olması sevindirici bir gelişmeydi. İçişleri Bakanı olduğu dönemi hatırlıyor, faili meçhulleri sahiplenmesini unutamıyor olsam da bir “züğürt tesellisi”ydi benimki.
Sorunlu bölge: Sayın Akşener’in Amasya Mitingi’nde dile getirdiklerine bakılırsa partinin demokrasi ile imtihanından fazla umutlu olmamak gerek. Fanatik milliyetçilik ürkütücüdür, cahili kolayca yönlendirilir; eğitimli olanı ise bir türlü çözülemeyen “bir düğümü” ilk fırsatta hissettirir. Uzayla, atomlarla, Frigyalılarla, buğday üreticiliğiyle ilgili konularda, karşılıklı, zevkle konuşabilseniz de; örneğin, Kürtlerle ilgili nesnel bir konuşma yapamazsınız.
SAADET Partisi “uygulamalarıyla AKP’den pek de farklı olmaz zaten onların ilk etapta yakaladıkları ivmeyi yakalayamaz” diye düşünenlerle hemfikirim. AKP de bu iç dinamiğin eksikliği nedeniyle kurulmamış mıydı?
Sorunlu bölge: Siyasal İslâm temalı her oluşum bende huzursuzluk yaratıyor, samimi bulmuyorum. Ön plana çıkan kelimelerin kadın, adalet, eğitim vb olmaması şaşırtmadı. Emmare dini sevmez bu kavramları. Boş sözcükler, sloganlar uçuşur durur.
HDP’de ciddi bir samimiyet ve dahi samimiyetsizlik sorunu var. Sayın Demirtaş samimi bir insan. Bu samimiyetin bir sonucu olarak elde edilen avantaj, “7 Haziran” iyi değerlendirilemedi. Kadın konusunda söylemlerini en inandırıcı bulduğum parti, eylemleri ile bütünlük içinde.
Sorunlu bölge: Arkasında mazlum bir kitle olduğu kadar PKK yandaşları da var. PKK ile organik bağları kesilmediği sürece bir Türkiye partisi olarak ortaya çıkmalarının inandırıcı olmadığı çok açık. Kürt milliyetçisi de Türkler ile ilgili nesnel bir konuşma yapamaz. Nesnel olmakta fevkalade zorlanmak en köklü eksiğimiz değil mi zaten? Kendisi denli mazlum başkası katiyen yoktur: Alevi’nin, kadının acısını kendisininkine denk göremez. Ön plana çıkan Hak sözcüğünün hakkını verebilecek bir donanıma sahip olunduğunu düşünmüyorum. Doğruyu, yanlış yerde söylemenin haksızlık olduğu unutulmamalı.
VATAN Partisi ile ilgili yorum yapmayacağım. Marjinallik demokrasinin olmazsa olmazıdır.
**TEPAV için yapılan bu analiz, analist tarafından @aysegultasoz adresinde paylaşıldı.