Merdivenden düşen lubunya: Onur Haftası'nda 'Sınırsız' sergi
Onur Haftası süresince görülebilecek SINIR/SIZ sergisi ana akım siyasetin kısıtlayıcılığına karşı yeni bir dilin olanaklarını açıyor.
Her şeyin değişeceği umudunun yayıldığı, ancak hiçbir şeyin değişmediği bir seçim süreci yaşadık. Yeni iktidar taliplileri, gelecek politikaları ve yeni söylem arayışları seçim meydanlarını ve sosyal medyayı kapladı. Sonuçsa eski usül ittifaklarla sonuçlandı. Ama mücadele ve arayışlar tabii ki bitmiyor. Ancak ana akım siyasette değil, ana akım siyasetin pek de bulaşmak istemediği alanlarda.
Türkiye'deki LGBTİ+ hareketinin coğrafyadaki diğer ülkelere göre uzun ve tutarlı bir tarihi var. 80'li yılların başında ortaya çıkan ilk birliktelikler 90'larda ilk dernekleşme girişimlerine, 2000'li yıllarda kurumsallaşmaya ve 2010'lu yıllarda da kitleselleşmeye evrildi. Gezi sonrasında görünürlüğü artan LGBTİ+ hareketi ülkenin muhalif yapısı içinde kendine alan açtı. Ancak son yıllardaki tersine dönüşün en çok vurduğu alanlardan biri de LGBTİ+ hareketi oldu. Onur Yürüyüşleri polis müdahalesiyle engellendi, Ankara'da ve Beyoğlu'nda LGBTİ+ temalı etkinliklerin tümü yasaklandı, dernekler kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya geldi.
Bu sene sınır temasıyla gerçekleştirilen Onur Haftası da seçimlerin yakıcı atmosferi ve siyasal çekişmeler içinde kendine yer açmaya çalışıyor. Bir grup LGBTİ+ sanatçı da bu atmosferde queer feminist dile alan açmak için SINIR/SIZ sergisini gerçekleştirdi. Bu sergi muhalif hareketin tekrardan öteye geçmeyen söylemler içinde kaldığı, aktivizmin sınırlarının daraldığı ve sansürün artık norma dönüştüğü bir dönemde yeni bir yolun, alternatif bir yolun halen aranması gerektiğini gösteriyor. Serginin yeriyse manidar: Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi. Ekim ayında programına başlayacak olan Kıraathane absürt kıraathane vaatleri arasında kıraathanenin asıl anlamının nasıl bir şey olduğunu bize gösteriyor.
SINIR/SIZ sergisinde yer alan işler kimliklerin, aidiyetlerin, formların ve figürlerin akışkanlığına, atanmışlığa karşı geçişkenliğe, sınırlara karşı sınırsızlığa vurgu yapıyor. Elif KK, Gözde Gürel, Şafak Şule Kemancı, Nisa Şenol, Jaleh Nezamdoust, Nazım Ünal, Makhism, Özgür Can Taşcı gibi uzun bir sanatçı listesi var. SINIR/SIZ sergisi daha önce ismini duymadığımız ve işlerini görmediğimiz sanatçılara alan açarak "yeni bir dilin olanaklarını" yeni isimlerle açmaya çalışıyor.
"Yaygın bir kanıya göre günümüzde eşcinsellik, daha önce hiç olmadığı kadar özgürdür. Sokakta, gazetelerde, televizyonda, sinemada her yerde vardır ve görünürdür." Homofobi Sözlüğü'nün editörü Louis-Georges Tin sözlüğün giriş bölümüne bu cümleyle başlıyor. Ancak devamında şunları ekliyor: "Belki de hayır, çünkü biraz daha dikkatli bir gözlemci için durum bütünüyle daha farklıdır ve doğruyu söylemek gerekirse 20'nci yüzyılın tamamı tarihin en şiddetli homofobik dönemlerinden biri olmuştur. Nazi rejimi altında toplama kamplarına sürgün, Sovyetler Birliği'nde gulag, McCarthy döneminde Birleşik Devletler'deki şantajlar ve zulümler..." Bütün bunlar uzakta kalmış gibi görünebilir, ancak Tin günümüzde birçok ülkede eşcinsel pratiklerine ölüme varan cezai yaptırımların olduğunu da ekliyor.
Sel Yayıncılık tarafından Okan Ürün ve Melis Tezkan'ın çevirisiyle yayımlanan geniş bir yazar kadrosuna sahip Homofobi Sözlüğü ülkenin içinden geçtiği baskı ortamında halen üretilmeye devam edildiğinin en güzel işaretlerinden biri. Ve 2018 Onur Haftası'nda karşılaştığımız en güzel sürprizlerden.
SINIR/SIZ sergisi, Homofobi Sözlüğü ve Onur Haftası boyunca yapılacak tüm etkinlikler son iki ayın yakıcı gündeminden sonra artık başka şeylerin de tartışılması gerektiğini önümüze getiriyor. Ana akım siyaset dilimizi, söylemimizi, bedenimizi, hareket alanımızı ve politikamıza sınırlar çizerken, Onur Haftası bu sınırların nasıl aşılabileceğine dair soruları soruyor.
SINIR/SIZ sergisiyle ilgili ayrıntılı bilgi için: https://www.facebook.com/events/181501585868657/