YAZARLAR

Soykırımın ayak sesi: Assam yeni Arakan mı?

Bangladeş, “daha da yoksullaşırız” gerekçesiyle bağımsızlık karşıtı tavır alan Cemaati İslami liderlerini idam ettiği bu günlerde dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Bangladeş-Pakistan iç savaşına müdahale edip, Pakistan ordusunu yenerek Bangladeş’e bağımsızlığını hediye eden Hindistan ise bu kez ırkçı politikayla Bangladeş’in karşısında.

Bengal Körfezinde insani dram sona ermek şöyle dursun yeni krizlerle yükselmekte. Körfez kıyısında yer alan Arakan (Rohingya/Rachine) eyaleti, ırkçı vahşetin adresi olmuştu. Bitmedi o kıyım. Hâlâ Bangladeş mülteci kamplarına ulaşmaya çalışıyor kaçabilen Arakanlılar. Dünyanın en yoksul ülkelerinden Bangladeş ve kamplarda hayatını sürdürmeye çalışanlar dünyanın yardımına muhtaç. Rohingyalı Müslümanların vatandaş sayılmamasıyla sistematize edilmişti soykırım, 21 Ekim 2012'de Sittwe katliamı yaşanırken orada olan gazeteci-yazar İbrahim Sediyani, eyalet başkenti çevresindeki katliamın, polisler ve Budist rahipler tarafından ortaklaşa gerçekleştirildiğini söyler.

Rohingyaların, BM tarafından “dünyanın en mazlum halkı” olarak nitelenmesine yol açan zulmü Sediyani, “yenidünyada beş yüzyıl önce yaşanmış Kızılderili soykırımına” benzetir. Son yıllarda Bengal Körfezinde bir başka yönetim aynı politikayı uygulamaya başladı. Kopya kimliksizleştirme politikası benzer soykırıma yol açabilir. Bu kez adres Hindistan ve Assam Eyalet Yönetimi…

Bengal Körfezi

Assam (Asom) yaklaşık üçte biri Müslüman olan 32 milyon nüfuslu bir eyalet. Hindistan’ın kuzey doğusunda yer alan Assam eyaleti Bangladeş’i, kuzey ve doğusundan çevrelemiş halde. Assam Eyaletinin güneyinde ise Arakanlı Müslümanlara yaşam hakkı tanımayan Myanmar devleti yer alıyor. Birmanya, Burma ve son olarak Myanmar ismiyle anılan ülke, Budistlerin yönetimi ele geçirmesinden itibaren etnik ve dini soykırımı sistematik biçimde sürdürmüştü. Irkçılığın gerekçesine dönüşmüştü bu ülkede Budizm. Hindistan’ın Assam eyaletinde ise Hindu ırkçılığın iktidara gelmesiyle başladı Müslümanlara yönelik baskı politikası.

Yönetim, vatandaşlar ön listesi yayınlanmadan önce eyalete kırk binden fazla polis memuru ve paramiliter sevk ettiğini açıkladı. Gerekçe 1971’den önce ailesinin Assam eyaletinde yaşadığına dair resmi belge sunma şartı. 1971’den önce Assam’da yaşadığını belgeleyemeyen, yaklaşık yedi milyon Müslüman, vatandaş statüsünü kaybedecek. İnşa edilen toplama kampı ve yakınlarında askeri birliklerin konuşlandırıldığı ise basına yansıyan bilgilerden. Kimliksiz, vatansız bırakılacak insanlar, eyaleti terk etmeye zorlanacak. Yakında gündeme yeni bir toplu göç faciası düşmek üzerek. Göç etmeyenler içinse hayati tehlike, soykırım ihtimali söz konusu. Ya da toplama kamplarına sürülmek.

“Hindistan: Müslümanları Silmekten Vaz Geç!” sloganıyla sosyal medya imza kampanyası, soykırımı başlamadan önlemek için tehlikeye dikkat çekiyor. “Yanlış dili konuştukları ve yanlış Tanrıya ibadet ettikleri için” Irkçı Hindu iktidarının soykırım başlatma tehlikesine dikkat çekiliyor. Vatandaşlık ana listesinden silme politikasını durdurması isteniyor, Hindistan ve Assam eyalet yöneticilerinden. BM genel sekreteri, Assam Eyaletindeki Müslümanlara verdiği sözü tutmaya, Dünya liderleri, hükümetleri Hindistan’a bu konuda baskı yapmaya çağrılıyor.

Daha önce böyle bir belge sunmaları hiç gerekmediği için resmi evrak sunabilecek durumda olmayan eşlerin birbirlerinden çocuklarından koparılması muhtemel politikanın durdurulması için bütün ülkeler harekete geçmeli. Hukukçular, Hindistan yüksek yargısı dur demeli bu ırkçı politikaya. Fakat bu sorun uzun geçmişe sahip olduğu halde ülke iç hukuku bertaraf edemediğine göre evrensel insan hakları hukuku çerçevesinde çözülmesi için hak savunucularının devreye girmeli. Çünkü sorun eski ve çok katmanlı. Üstelik etnik ve dini boyutları olduğu kadar ekonomik gerekçelere de dayanıyor. Bu karmaşık sorun öbeği ancak insan hakları hukuku ölçütleriyle aşılabilir.

Hindistan vatandaşlık listesinin güncellenmesi uzun yıllardır süren bir çalışma. Assam eyaletince kriter olarak getirilen 1971 tarihi ise Bangladeş’in bağımsızlık ilanıyla ilişkili. Bangladeş, Pakistan’a karşı bağımsızlık mücadelesi verirken yaşanan iç savaş sürecinde pek çok Müslüman ve Hindu, Assam’a göç etmişti. Takip eden yıllarda yoksulluk ve işsizlik yüzenden Bangladeş’ten göçler devam etti. 1980’lerde de Assam’da göçmen karşıtı eylemlerde çıkan çatışmalarda pek çok kişi ölmüştü. Çatışmalara ve toplumsal tepkilere rağmen göç sürmüş, 2016 yılında eyalet yönetimine seçilen Hindu milliyetçi parti seçmene, göçmenleri sınır dışı etme sözü vermişti. Günümüzde ise Hindistan ve Assam yöneticileri mevcut vatandaşlık politikasından vazgeçirilemediği takdirde göçün tersine dönmesi kaçınılmaz görünüyor.

Bangladeş, “daha da yoksullaşırız” gerekçesiyle bağımsızlık karşıtı tavır alan Cemaati İslami liderlerini idam ettiği bu günlerde dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Bangladeş-Pakistan iç savaşına müdahale edip, Pakistan ordusunu yenerek Bangladeş’e bağımsızlığını hediye eden Hindistan ise bu kez ırkçı politikayla Bangladeş’in karşısında. Bir yandan Keşmir’deki Müslümanlara uyguladığı baskılar yüzünden Pakistan’la sorun yaşarken diğer yandan Assam krizi yüzünden Bangladeş sınırında yeni sorun yaratmaktan çekinmiyor. Hint Müslümanları, bağımsızlıklarının bedelini, aynı yıllarda İngiliz sömürge yönetiminden kurtulmuş olan Hindistan’a daha kaç nesil boyu ödeyecek acaba? Bağımsızlıklarına düşkün Müslümanlar, halklarını mutlu etmeye de aynı derecede niyet ettikleri zaman mı? Adaletle hükmedecek yönetim sistemleri kurabildikleri zaman mı? Peki ya dünya yine seyredecek mi bir insani dramı daha?

Bugünkü sorunların arka planı ne olursa olsun dünya, göz göre göre gelen bu faciayı önlemek için harekete geçecek mi?


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.