YAZARLAR

Cilalı OHAL devri

AKP-MHP’in, iktidarı 24 Haziran’da sandıkta değil, 25 Haziran’dan itibaren CHP-İYİ Parti’nin siyaseti sayesinde elde ettiği açıkken, belki de artık İYİ Parti kadar CHP yönetimini ve hatta yeni yönetim namzetlerini de iktidar karşıtı muhalefetin unsuru olarak görmekten vazgeçmeli. Böylece batmaya başlayan sahte muhalefet, hakiki bir muhalefete olan ihtiyacı daha da görünür hale getirebilir.

24 Haziran sonrası liderlik kavgasına tutuşan CHP ve nihayet İYİ Parti, böylece kendi tabanlarındaki toplumsal muhalefeti de yavaş yavaş dağıtıp eriteceğe benziyor. Odaklanılması gereken esas unsur, Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun yerine kimin gelip gelmeyeceği değil, koltuk kavgalarının tabanda yarattığı ve yaratacağı etki. AKP-MHP açısından da meselenin aslolan yönü başta İYİ Parti olmak üzere iki partinin tabanlarının, yönetim kavgaları bittikten sonra nasıl bir tavır izleyeceği.

Meral Akşener’in parti içi ihtilaflar dolayısıyla çekilecek olmasıyla birlikte İYİ Parti’de hızlı bir çözülme ve giderek bölünme yaşanması bekleniyor. Akşener’in bugünkü çekilme kararı açıklamasının arkasında durması ve kurduğu partiyi terk etmesi halinde İYİ Parti’den MHP’ye ve hatta AKP’ye doğru kopuşların yaşanması işten bile değil.

Devlet Bahçeli, seçim öncesinde (26 Mayıs) “Pişmanlık yaşayan, samimi bir şekilde özeleştiri yapan, hatasını anlayan her kardeşimle, her ülküdaşımla kucaklaşmaya hazırım” diyerek İYİ Partililere kucak açmıştı.

7 Temmuz’da TBMM’deki yemin töreni sırasında İYİ Parti İstanbul milletvekili Hayati Arkaz Bahçeli’nin elini öperek, açılan kucağı boş bırakmamış, ardından da pek çok İYİ Partili, AKP’ye destek verebileceklerini açıklamıştı.

Akşener’in çekilmesiyle, MHP ve İYİ Parti arasında bölünmüş olan Türkçü taban tekrar yakınlaşabilir, hatta bütünleşebilir. CHP sayesinde TBMM’ye girmiş olan bu partinin tabanı, “somut kazanımlar elde etmeleri için” milletvekillerini iktidarla iltisaklı olmaya ve hatta AKP veya MHP’ye geçiş yapmaya teşvik de edebilir. Dolayısıyla AKP-MHP iktidarının yeni hegemonyasının eksik halkası bu şekilde tamamlanabilir. Kaldı ki, AKP-MHP açısından esas kazanım İYİ Parti’den vekil devşirmek değil, bu partinin tabanını orta vadede yanlarına çekmek olur.

Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde HDP ve solu “Millet İttifakı”nın dışında tutup sağcılarla ittifak kuran Kılıçdaroğlu, muhalefete attığı bir kazıkla daha anılır olacak.

Ayrıca çatırdamaya başlayan CHP yönetiminin olağanüstü kurultaya gitmesi ve Kılıçdaroğlu’nun mağlup veya galip olması AKP-MHP’ye hem zaman hem de güç kazandıracak. Zira AKP-MHP’nin TBMM çoğunluğundan ziyade, CHP ve İYİ Parti tabanlarının ayrışıp dağılmasını arzuladığı açık. Çünkü bu cenahtaki toplumsal muhalefetin dağıldığı bir karmaşada, başta da söylediğimiz gibi CHP veya İYİ Parti’nin başında kimin olduğunun AKP-MHP açısından hiçbir ehemmiyeti yok.

Bununla birlikte artık Türkiye’yi epey uzun ömürlü olacağı anlaşılan “cilalı OHAL devri” bekliyor. İktidar, OHAL’i kalıcılaştırma yasasını muhalefet partilerinin tabanlarındaki direngen unsurların sindirilerek dağıtılması için de işlevselleştirilecek.

Akşener, İnce ve Kılıçdaroğlu 24 Haziran’da kaybettirdiklerinin mislini 25 Haziran’dan sonraki tutumlarıyla, örneğin “Millet İttifakı'nı” can havliyle dağıtarak ilave ettikleri gibi, bugün itibariyle TBMM’de görüşülecek olan bu yasa tasarısına karşı toplumsal bir tepki örmeyerek de AKP-MHP’ye sınırsız alan açtı.

AKP-MHP’in, iktidarı 24 Haziran’da sandıkta değil, 25 Haziran’dan itibaren CHP-İYİ Parti’nin siyaseti sayesinde elde ettiği açıkken, belki de artık İYİ Parti kadar CHP yönetimini ve hatta yeni yönetim namzetlerini de iktidar karşıtı muhalefetin unsuru olarak görmekten vazgeçmeli. Böylece batmaya başlayan sahte muhalefet, hakiki bir muhalefete olan ihtiyacı daha da görünür hale getirebilir. Fakat bunun gerçekleşmesi için de HDP dahil sol muhalefetin ciddi bir etkinlik göstermesi gerekiyor ki, şu ana kadar böylesi bir kıpırdanma söz konusu olmadı.

Oysa gerek CHP içindeki hakiki muhalif unsurların gerekse HDP’nin iktidarın noteri haline getirilen TBMM’ye ve onun yapay gündemine odaklanmak yerine yeni bir toplumsal muhalefet inşasına yönelmeleri, topallayan toplumsal hareketlerle omuz omuza vererek ilerlemeye çalışmaları, yönetim kavgalarının yan etkilerini azaltabileceği gibi, uzun süreceği anlaşılan “cilalı OHAL devrinin” yaratacağı derin sessizliği de yarabilir. Aksi halde sahte muhalefetin yarattığı boş beklentilerin ve hareketsizliğin de etkisiyle AKP-MHP hegemonyasının kalıcılaşmasının önünde neredeyse hiçbir engel görünmüyor.


İrfan Aktan Kimdir?

Gazeteciliğe 2000 yılında Bianet’te başladı. Sırasıyla Express, BirGün, Nokta, Yeni Aktüel, Newsweek Türkiye, Birikim, Radikal ve birdirbir.org ile zete.com web sitelerinde muhabirlik, editörlük veya yazarlık yaptı. Bir süre İMC TV Ankara Temsilciliği’ni yürüttü. "Nazê/Bir Göçüş Öyküsü" ile "Zehir ve Panzehir: Kürt Sorunu" isimli kitapların yazarı. Halen Express, Al Monitor ve Duvar'da yazıyor.