Brunson, İdlip ve köşeden çıkmak
II. Dünya Savaşı’na Türkiye’yi sokmayan da bir “tekadam” rejimiydi. Bugün ise İkinci Hamit olmak üzere çıkıldığı öyküleştirilen yola, Enver olarak devam edilebilir... Brunson’u ilk uçakla göndermek de, Idlip’ten tek taraflı çekilmek de ancak Erdoğan’ın siyasal sorumluluğunu hasarsız atlatabileceği hamleler.
ABD ile ilişkilerde üst üste yığılan dosyalar çok. Amerikan düşmanlığı tarihin en yaygın, derin ve müzmin noktasında. Dolayısıyla ABD ile itişmenin hiç bir iç siyasi faturası yok. ABD halen en büyük küresel güç. Türkiye’nin yalnızca üyesi değil ait bulunduğu demokrasi blokunun da lideri. Türkiye orta sıklet bir devlet. Ekonomide olduğu gibi, uluslararası ilişkilerde de “girdi” kabul etmesi gereken temel verileri oldukları gibi kabul edip, dış politikasını bu gerçeklere göre kurmak akılcılık gereği.
ABD’nin elinde ne var? Halkbank’a gelecek cezanın büyüklüğünü yönetim belirleyecek, yargıdan çıktı. Hakan Atila cezasının kalan kısmını Türkiye’de çekmek üzere iade edil(mey)ebilir. Zarrab’ın ifadelerinden ikinci bir dava biçimlenebilir. S-400 alımında ısrar edilirse F-35’ler transfer edilmeyebilir, Türkiye F-35 programından topyekun çıkarılabilir de. Fethullah Gülen ABD’de kalabilir. ABD askeri varlığı da Fırat’ın doğusunda, Suriye’de. İran’a yaptırımlar kapıda, istisna yok, petrol/doğalgaz alımı kapsam dahilinde.
Türkiye’nin elinde ne var? Protestan evanjelist papaz Brunson. Neyle itham ediliyor? Gizli tanıklara göre Kürtleri Hristiyan yapıp YPG’ye kaydettirerek darbe yaptıracakmış galiba. Karıştırmış olabilirim, bağışlayın. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu çok sert: “Hukukun üstünlüğü herkes için” diye çıkıştı. Nerede? Mesela hakkında dokuz aydır iddianame düzenlenmeyen Osman Kavala’nın, mesela anayasal milletvekilliği dokunulmazlıkları tanınmayan Enis Berberoğlu ve Leyla Güven’in, mesela 4.37 milyon yurttaşın oyuyla üçüncü olan cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın, mesela gazeteci/yazar Ahmet Altan’ın hapiste olduğu ülkede.
Vaşington Büyükelçisi Kılıç da sert: “Uyarılarım dikkate alınmadı” diyor. Demek Sayın Büyükelçi Vaşington’da bir oyun kurucu. Adeta bir BAE Büyükelçisi Otaiba gibi belki. BAE ile Türkiye’yi karşılıklı iki kefeye koyun, “güldürme beni” dersiniz muhtemelen. Ama diplomasi böyle işte. 1934-44 yılları arasında Münir Ertegün idi Vaşington Büyükelçisi. O onyılın Türkiye’si mi daha güçlü idi, bu son onyılınki mi? Karşılaştırma saçma geldiyse, tarihsel bağlama, yahut sevilen terimle “konjonktüre” bakmalı.
Türkiye II.Dünya Savaşı’nda tarafsız kalabildiyse dönemin “tekadamı” İnönü’nün yanı sıra meslekten büyükelçi Hariciye Vekili Menemencioğlu’nun da katkısı yadsınamaz. Menemencioğlu ve benzerlerinin heykelleri mi dikildi, sokaklara adları mı verildi? Yoo. İşin doğası gölgede kalmak. Ama resimleri gerekli duvarlarda asılı durur. Dileyen o portreler galerisinin önünden gözlerini yere indirerek geçer, dileyen sırıtarak, dileyen kendi itikadınca içinden bir hayır duası okuyarak. Necatigil’in dizesindeki gibi: “Oysa kimler büyümüş, kimler nerde küçülmüştür.”
Geçen yazımda değindiğim üzere Türkiye’nin Suriye siyaseti kendi bulunmadığı masada ABD ve Rusya nihai siyasi çözüm üzerine uzlaşıya varırsa ve Rusya’nın Türkiye’ye duyduğu gereksinim azaldıkça zora girer. Trump ile Putin o uzlaşı zeminine Helsinki’de yaklaşmışa benzer. Güneybatı Suriye’nin akıbeti, Idlip’te Fua ve Kefraya’nın tahliyeleri, SDG’ye Şam ile müzakereye başlamasını teminen ABD’nin onayı bu doğrultudaki göstergeler. Keza daha önce pek çok kez belirttiğim üzere hem Türkiye’nin hem Suriye’nin temel alerjisi Fırat’ın doğusundaki ABD askeri mevcudiyetine. Ayrıca hem Şam hem Ankara Kuzey Suriye’nin özerklik talebinden huzursuz.
Şimdi yarım milyon kişinin öldüğü Suriye İç Savaşı’nın tuhaf bir cilvesiyle Şam’ı ve Ankara’yı ABD’den “kurtaracak” olan ülkenin Kürtleri. Afrin’de kendi çıkarlarınca hamle yapmakta gecikmişlerdi. Verili durumda da, ABD çekilirken yerini Suriye devletine bırakması Bab, Afrin ve İdlip’te Ankara’nın ileri çıkma hamlesini boşa düşürecek. Zira, gerek Astana Süreci’nde gerek Koalisyon’da “Esat gitsin” diyen tek Ankara kaldı. Türkiye’nin Astana ortakları Rusya ve İran, Suriye’de, Esat’ın davetiyle, “Esat ayakta kalsın” diye varlar. Koalisyon ortağı ABD’nin IŞİD’i yok etme misyonu ise tamamlanmak üzere. Dahası, Trump’ın Suriye’de kalma iştahı Obama’dan da az.
Sözün özü, bence başlangıç noktaları belli: ABD ile ilişkilerin tamiri için Pastör Brunson’u ilk uçakla ülkesine göndermek, Suriye siyasetinde olası hasarın önlenmesi için Şam’la doğrudan, dolaylı veya örtülü temasa girmek. Eşzamanlı olarak, sekansı değiştirip önce Fırat’ın doğusuyla başlayarak, dolaylı olarak SDG üzerinden PYD ve Kandil’le istihbarat kanalından temas da mümkün. Böylelikle, Idlip üzerinden yaklaşmakta olan Suriye ordusuyla çatışma riski minimize edilmiş olur. Batı İdlip, Afrin ve Bab ceplerinin sahada denetimi, o koşulda masaya güçlü oturmaya da olanak tanır. ABD ile ilişkileri tamir de keza en geç Ekim ayında tüm yakıcılığını duyumsatacak ekonomi yangınına hazırlık sağlar.
II. Dünya Savaşı’na Türkiye’yi sokmayan da bir “tekadam” rejimiydi. Bugün ise İkinci Hamit olmak üzere çıkıldığı öyküleştirilen yola, Enver olarak devam edilebilir. Malum, tarih sırasında ikisinin ardından da Kemal geliyor. Ama arada Balkan Savaşı, I.Dünya Savaşı, Ermeni Soykırımı, İstiklal Savaşı var. Tarihin ilk önce trajedi, sonra “fars” olarak tekrar yaşanması kural değil. Brunson’u ilk uçakla göndermek de, Idlip’ten tek taraflı çekilmek de ancak Erdoğan’ın siyasal sorumluluğunu hasarsız atlatabileceği hamleler. Üstelik, artık Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı, MSB de diğer “sekreterliklerin” üzerinde değil. Umalım, Menemencioğlu’ların da soyu tükenmemiş olsun.
Aydın Selcen Kimdir?
1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.
Kürt yurttaşların derdine Diyarbakır'dan bir bakış 06 Ekim 2021
Soçi'nin ardından dış politikada dağınıklık sürüyor 03 Ekim 2021
Almanya seçimlerinden bize bakan sonuçlar 29 Eylül 2021
Erdoğan'ın görkemli New York seferi 26 Eylül 2021 YAZARIN TÜM YAZILARI