YAZARLAR

İki yağmur iki Márquez

Yağmur biz dağlardayken hep yağdı. Kolombiya’da barış oldu ama savaş pek bitmiş gibi görünmüyor. İki Márquez’den biri öldü, yazar ve harika olan -ve sakın ha! Hiç akrabalıkları yok- Diğeri ise devlet başkanı, eşini geniş şemsiyeler altında yağmurdan koruyor.

Bir haftadan fazladır yağmur yağıyordu. 20 yıl kadar yıl önce Kolombiya dağlarında gerillayla dolaşıyorduk. Márquez'in ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ romanı gibiydi. Onlarca yıl sürecek gibiydi yağmur. Belki de o kadar sürdü. - Márquez yine ödüllü yazar ve o zamanlar arkadaşlarından biri olan Mario Vargas Llosa ile tartışıyordu. "Hayır" diyordu Márquez: "Ben fantastik yazmıyorum. Zorla beni buna ikna etmeye çalışıyorsunuz. Ben gerçeği yazıyorum." Onun gerçekliğiydi yazdığı ama yine de, 'büyülü gerçekçilik' diye kategorize edip, bir rafa koydular Gabriel Garcia Márquez’i

Sonra tepemizde savaş uçakları uçtu. Kulakları sağır etti. Görmediler hiç kimseyi ve bombalarını karınlarında geri götürdüler. Kimse pek aldırmadı. Gerillalar biraz ilerde sıkı ağaçların altında, o gece için bir kalacak yer inşa etmeye başladılar, biz bir haftadır olduğu gibi ıslanmaya devam ettik ve yağmur yağmayı sürdürdü en az bir hafta daha ya da yüzyıl kadar… Sizin gerçekliğinize bağlı…

İkinci Márquez ise başka. Yeni Kolombiya Devlet Başkanı Iván Duque Márquez. Hiçbir parlak tarafı yok. Sıradan bir devlet başkanı. Çoğu devlet başkanları gibi barış düşmanı, muhteris ve alçak. Yeni yemin etti ve yine Kolombiya yağmuru başladı tören sırasında. First Leydi yani eşi, herkesten daha geniş bir şemsiyenin altında ve bir üst düzey görevli polis tarafından yağmurdan korununca, herkes gözleri ile oldukça yadırgadı ikinci Márquez’i. Kürsüden, "yolsuzlukları ve ayrıcalıkları kaldıracağım" filan diye konuşurken, geniş bir polis şemsiyesi altında dinliyordu First Leydi.

-Şu First Leydi’lik de ilginç bir makam. İktidara papaz, imam ya da resmi bir nikah memuru gibi bir ilişiklendirme ile dahil oluyorsun. Etkili bir makam. Bu yüzden başbakanlık sisteminden başkanlık sistemine geçen ülkeler biliyorum ben. Yazacağım ama her şey, sınıf açısından filan bakıyoruz ya saçma geliyor bize. Fakat mesela ‘Eşlerin üst yapıda ideolojik etkisi’ diye Kleopatra, Hürrem Sultan, Prenses Teodora, Çariçe Katerina üzerinden bir tez yapılabilir bence. Mesela 21'inci yüzyılda eş çatışmasından başkanlık rejimine geçen bir ya da birkaç ülke eklenebilir buna. Bir sürü arkadaş var, işsizim dememek için master ya da doktora çalışması yapan, onlardan biri açıklayabilir bu durumu. Eskiden askere gidilmemek için yapılıyordu şimdi de işsizliğin böyle bir katkısı oldu. Bir de neoliberalizm eğitim sistemini yıktı diyorlar, tam aksi aslında. Herkesin okumasını teşvik ediyor. Bir sürü insan işsiz ‘serseri’ durumundan, okumuş işsiz ‘aylak’ durumuna geçiyor. Şaka yapmıyorum bir statüdür aylaklık.-

Yağmur biz dağlardayken hep yağdı. Kolombiya’da barış oldu ama savaş pek bitmiş gibi görünmüyor. İki Márquez’den biri öldü, yazar ve harika olan -ve sakın ha! Hiç akrabalıkları yok- Diğeri ise devlet başkanı, eşini geniş şemsiyeler altında yağmurdan koruyor.

En fazla 20 yıl sonra kim hatırlar bu ikincisini ya da benzerlerini? Kaç kişi hatırlıyor Türkiyenin üçüncü, hele dördüncü ya da beşinci cumhurbaşkanını? Ne yaparsan yap seni de unutacaklar yani…

Sana diyorum Iván Duque Márquez… İkinci Márquez…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...