Osmanlı’ya anayasa yazan Yunan, Rigas...
Rigas Fransız Anayasası’nı Osmanlı koşullarına uyarlamış gibi. Millas’a göre, Rigas, anayasa metninin dili ve kavramsallaştırma konusunda son derece başarılı. Ayrıca, gerektiğinde alışılmış hukuk dilinin dışına çıkarak ‘açıklayıcı’ paragraflar yazmaktan geri durmamış Rigas.
Osmanlı-Türk anayasa gelişmeleri, 19'uncu yüzyıl ile başlatılır ve II. Mahmut’un âyanlar ile imzalamak zorunda kaldığı 1808 tarihli Sened-i İttifak, ilk ‘anayasal belge’ kabul edilir. İlk anayasa ise 1876 tarihli Kanun-u Esasi’dir. Buna mukabil, biraz daha geriye gidersek, trenin kaçtığını ve ‘yenilenmenin’ bir zorunluluk olduğunu, askeri alanda Nizam-ı Cedit'i (Yeni Düzen) oluşturma ve yönetim alanında ise Meşveret (Danışma) yöntemini başlatma işlerine girişen III. Selim tarafından açıklıkla fark edildiğini görürüz. III. Selim tahta, Fransa’da devrim yılında oturmuştu. Fransız Devrimi, bütün kıta üzerinde etki yapmıştır. İlkeleriyle, halk egemenliği ideolojisiyle ve sonrasında Napoléon ordularının zaferleriyle... Uluslaşma sürecinin fitilini ateşleyerek...
Çok uluslu bir imparatorluk olan Osmanlı’nın da bu gelişmelerden etkilenmemesi mümkün değildi ve 1821-1829 Yunan isyanından başlayarak bütün bir yüzyıl, imparatorluğun hızla toprak kaybetmesine sahne oldu. Kuşkusuz imparatorluğu sömürgeleştirmeyi kafalarına koymuş yabancı devletlerin büyük desteği ve katkısıyla.
İşte 1821’den başlayarak bağımsızlık mücadelesini veren Yunan bağımsızlıkçıları ve bugün Yunan milliyetçileri açısından sembol olmuş bir devrimci, kendi tercih ettiği isimle, Velestinli Rigas’tır (ölümünden sonra Yunan aydınlar tarafından, ‘daha Yunan’ olan bir isim, ‘Feraios’ olarak adlandırılmış ve günümüzde Rigas Fereos olarak biliniyor). Fransız Devrimi’nin etkisinde kalıp kapsayıcı bir anayasa yazma ve devrim başlatmaya niyetlenen cesur biri. Herkül Millas’ın sözcükleriyle, ‘erken’ değil, ‘ilk’ öten horozdu Rigas.
Bugün size, bu ayrıksı Osmanlı uyruğundan, onu anlatan bir makaleden söz edeceğim. Kapsamlı makalenin yazarı Herkül Millas. Bilindiği gibi, Ankara’da doğan, eğitimini Türkiye’de gören, TİP üyesi, Yunan ulusu ve tarihi hakkında önemli çalışmaları olan ve halihazırda Atina’da yaşayan önemli bir araştırmacı, akademisyen ve entelektüel, Herkül Millas. Tarih Vakfı Yurt Yayınları’ndan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e başlığıyla yayımlanan bir ‘sempozyum’ kitabının içinde yer alan makalesinin başlığı, Velestinli Rigas’ın Anayasası.
Türkiye’de anayasa tarihiyle ilgilenmeye başlayan genç akademisyenler, fazlaca kaynakta yer almayan Velestinli Rigas ile henüz karşılaşmamış olabilir. Oysa, Osmanlı uyruğu olup Fransız Devrimi sonrasında bir ‘anayasa’ yazan devrimciden haberdar olmalarında büyük yarar var. Burada, kısaca Velestinli Rigas’tan ve makalenin özellikle anayasa ile ilgili kısımlarından söz etmek istiyorum.
Herkül Millas’a göre Velestinli Rigas, Yunanistan’da adı hâlâ anılan, şiirleri okunup adına dergiler yayınlanan bir devrimci. Osmanlı-Türk tarihçiliği açısından ise pek bilinmeyen bir rolü var: “Rigas, Osmanlı İmparatorluğu içinde demokratik bir devrim gerçekleştirmek için çalışanların, herhalde ilkidir... Rigas, Osmanlı Devleti’nde cumhuriyet ve halk idaresi (demokrasi) istediği için devlet tarafından öldürülen ilk kurban da sayılabilir.”
1757 yılında Teselya’nın Velestino köyünde dünyaya gelen Rigas, Osmanlı’yı, ‘Dünyanın en güzel devleti’ olarak niteler ve hayalini kurduğu ülkenin önündeki engelin ‘tiran’ yani ‘sultan’ olduğu düşüncesindedir. Hayal ettiği ise, dil ve din farkı gözetmeden ‘bütün ulusların’ bir arada yaşayabileceği, hiçbir ulusun diğerleri üzerinde egemen olamayacağı bir düzendir. Bunun yolu, tiranın bir halk ayaklanması ile devrilmesidir. Epeyce hareketli ve çok dil öğrendiği (Yunanca, Fransızca, Türkçe, Arapça, İtalyanca, Almanca) bir gençlik sürer Rigas. Haziran 1790’da, o esnada çok sayıda Helen’in yaşadığı (kuşkusuz Devrim’den etkilendiği) Viyana’ya gider ve kısa süre kaldığı şehirde, o yılların devrimciliğinden esinlenmiş iki kitap yazar. Yayınlamayacağı ikinci kitaptaki bir cümlesi, sonrasında popüler olur: “Özgür düşünen, iyi düşünür.” Viyana’daki ortam Rigas’ın düşüncelerini geliştirmesi için uygun koşulları sağlar. Bu esnada, Helen dünyasının yüzünü ‘Tiran düşmanı’ Fransızlara çevirmesinde, Avusturya ve Rusya’nın Osmanlı ile barış anlaşmaları (Ziştovi ve Yaş) imzalamasının da etkisi olur. Rigas 1797’de ikinci kez Viyana’ya gittiğinde ise artık ‘kuşku duyulan’ liberallerden biridir; çünkü Fransa ile savaşan Avusturya’da siyasi iklim değişmiştir. Bu tarihlerde Rigas, arka arkaya yayın yapmaktadır ve ‘haritaları’ da bunlardandır. En bilineni, üçüncüsü, ‘Hellas’ın Haritası’dır.
1790 sonlarından itibaren Rigas, etkisinde olduğu Fransız Devrimi’nin ilkelerini içeren siyasal eylemliliğini ortaya koyar. Napoléon savaşları sayesinde Fransız ideolojisi yurt içini çok aşan etkiler yapar ve ‘dünya halklarını özgürleştiren bir ideoloji’ olarak algılanmaya başlanırken, Osmanlı egemenliğindeki Helenler’in bir kısmı da söz konusu heyecanı paylaşıyordu. Millas’a göre, Rigas’ın siyasal amaçları bağlamında hangi yollara başvurduğu çok açık değil. Napoléon’a bir mektup yazarak iletişim kurduğu ve Helen’ler adına yardım talep ettiği de biliniyor.
Anayasa metnine geçmeden önce, Rigas’ın, devrimci manifesto olarak benimsenecek meşhur bir ‘şiiri’ olduğunu da hatırlatmalı. Herkül Millas’a göre, “İdeolojik içerik açısından incelendiğinde, şiirin, etnik değil, sınıfsal ağırlıklı bir anlayış ile kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Temel anlayış, ‘Tiranlığın’ yıkılması gerekliliğidir. Bunun sağlanması için, herkes, din ya da etnik özellikleri bir engel oluşturmadan bir araya gelip devrim için çalışmalıdır.” Amacı, devrim yolunda ‘herkesi’ bir araya getirmektir ve Rigas’a göre başarının yolu ‘reaya’ (köylü) ile birleşmekten geçiyor.
Fransız Devrimi’nin kavramlarıyla (vatan, özgürlük, tiranlık, vatanseverlik, yasa, adalet, kardeşlik...) bezenmiş, şiirden:
“Ne güne dek arkadaşlar, darda yaşayacağız,/ aslanlar misali, yalnız, bayırlarda dağlarda.../ Bir saatlik özgür yaşam yeğdir bize/ Kırk yıllık köleliğe, hapise. ... /Köleysen eğer, neye yarar yaşaman?/ Düşün, ateştesin her an./ İster vezir ol, efendi ya da tercüman/ Hep boşa harcar seni tiran./ Yiğit kapetasyonlar, papazlar, siviller/ Ve ağalar, öldü hepsi haksız kılıç altında/ Öylesine çoktur bunlar, Türkler ve Rumlar/ Yitirdiler yaşamla servetlerini, nedensiz.”
Gelelim Anayasa’ya...
Herkül Millas’ın tanımıyla: “Rigas, Ekim 1797’de bir ayaklanmayı ve Fransa’daki rejime benzer bir gelişmeyi hedefleyen eylemlerini, her zaman gizliliğe dikkat ederek hızlandırır; ‘İnsan Hakları Bildirgesi’ni ve ‘Anayasa İlkeleri’ni hazırlar ve bastırır. Bu iki metin bir arada, ‘Rigas’ın Anayasası’ olarak bilinir.”
1793 Fransız Anayasası’nı ‘izleyen’ Anayasa, üç bin nüsha bastırılmış. İlk bölüm 35, ikinci bölüm 124 madde. Rigas Fransız Anayasası’nı Osmanlı koşullarına uyarlamış gibi. Millas’a göre, Rigas, anayasa metninin dili ve kavramsallaştırma konusunda son derece başarılı. Ayrıca, gerektiğinde alışılmış hukuk dilinin dışına çıkarak ‘açıklayıcı’ paragraflar yazmaktan geri durmamış Rigas.
Anayasa’nın Giriş’inde ‘Helen’ demokrasisinden söz edilir, ancak burada bir etnisiteyi değil, Eski Yunan demokrasi biçimini belirtir. Zira tüm metne hakim olan, bir kimliğin egemenliğinden çok, tümünün birlikteliği. Ezcümle, “Arnavutça konuşan Müslüman da Helen’dir.” Bir süre sonra Yunan milliyetçiliğinin unsurları görülecek olsa da, Rigas’ta yurttaşlık için önemli olanın ırk, dil, din değil; yasalara duyulan sadakat olduğu söylenebilir. Devletin resmi dili ‘Helence’ olacaktır. Gerekçesi, Helence’nin en basit ve tüm ulusların en kolay öğreneceği dil oluşudur. Kuşkusuz her ne kadar bağımsız bir ulus devlet amacı olmasa da, Rigas’ın Yunan ‘kültürünün’ egemenliği düşlediği de gerçek. Niyeti, Osmanlı’yı yıkmak değil, Fransa’daki gibi demokratik yapıya sahip olmasını sağlamaktı. Düşman olan ‘uluslar’ değil, tirandı.
İnsan hakları kısmı, yine Fransız Devrimi etkisinde. Temel yurttaş hakları (mülkiyet, kanuni hakim, müsadere yasağı...), kişi güvenliği tanınıyor. Hatta ‘sosyal hak’ olarak kabul edilebilecek ilkeler mevcut: Çalışanlara yardım sağlanması, herkese okuma yazma öğretilmesi, yoksulların vergi vermemesi vs. Anayasa’nın 35'inci maddesi direnme hakkını da tanıyor: “İdare, halkın ya da halkın bir kesiminin şikâyetlerini dinlemediği ve halletmediği durumda halkın ayaklanması en kutsal haktır.”
Seçimlere yalnızca mülk sahipleri değil halkın tümü katılır ve seçilenler ülkenin temsilcisidir. Yasa karşısında herkes eşittir, vergi ise zenginlikle orantılı şekilde alınır. Yönetim ilkeleri ardından, anayasa önerisi şu ifadelerle sona eriyor: “Anayasa Helenlere, Türklere, Ermenilere, Yahudilere ve başka bütün uluslara... eşitliği, özgürlüğü ve mal güvenliğini, din özgürlüğünü, sonsuz basın özgürlüğünü... toplantı özgürlüğünü ve insan haklarını garanti eder.”
Herkül Millas’ın, Rigas’ın metni hakkındaki genel değerlendirmesi şöyle: “Düşünürün istedikleri, ortaya çıkmasını düşlediği yeni durumlar, çevresinde var olmayan durumlardı. Anayasa’nın hedefleri, Osmanlı toplumunun o yıllarda sunamadığı ortamdır. Gelişmekte olan dinamik kentli bir cemaatin içinde hareket eden Rigas’ın isteklerinin Batı Avrupa burjuvazisinin istekleri doğrultusunda olmaları, Osmanlı toplumunun çelişen iki gücünü de sergiliyor olabilir: Bir yanda, hukuk alanında hareket serbestliği ve mal güvencesi arayan yeni bir sınıfın yeni gereksinimleri, öte yanda eski düzenin devamında kendi çıkarlarının devamlılığını gören tutucu güçler. Her metin gibi Rigas’ın yazdıkları da, dönemin gereksinimlerini ve tanıklığını yansıtır.”
Herkül Millas, makalesinin devamında; Yunan resmi tarihinin, klasik ve modern tarihçilerin ve Türk araştırmacıların (pek az) Rigas’a nasıl yaklaştıklarına değindikten sonra, büyük ölçüde Taner Timur’dan alıntılarla, Osmanlı ve kendi dönemi/koşulları bağlamında Rigas hakkında derli toplu bir genel değerlendirme yapıyor. Okumanızı öneririm...
Devrimci Rigas, yayınlarına da el koyan Viyana polisi tarafından tutuklanır. İntihar etmeyi dener, başaramaz. Burada anlatılması gereksiz gelişmelerin ardından, aralarında Rigas’ın da bulunduğu sekiz ‘suçlu,’ 10 Mayıs 1798’de Belgrad’da Osmanlı idaresine teslim edilir. Rivayet odur ki, kırk gün işkence edilir, İstanbul’dan gelen ferman uyarınca kementle boğularak öldürülerek Tuna’ya atılmışlardır.
Herkül Millas’ın teşhisini, yineleyelim: Velestinli Rigas, erken öten değil, ilk öten horozdu...
Murat Sevinç Kimdir?
İstanbul'da doğdu. 1988'de Mülkiye'ye girdi. 1995 yılında aynı kurumda Siyaset Bilimi yüksek lisansına başladı ve 1995 Aralık ayında Anayasa Kürsüsü asistanı oldu. Anayasa hukuku ve tarihi konusunda makaleler ve bir iki kitap yayınladı. Radikal İki ve Diken'de çok sayıda yazı kaleme aldı. 7 Şubat 2017 gecesi yüzlerce meslektaşıyla birlikte OHAL KHK'si ile Anayasa ve hukukun bilinen ilkelerine aykırı bir biçimde kamu görevinden atıldı.
Amaan geçecek geçecek, vallahi en güzel günleriniz! 12 Ekim 2021
O muhafazakâr aynaya bakıp biraz da kendi haline dertlensin... 05 Ekim 2021
Endişeli muhafazakâr, geçenlerde Validebağ'a moloz döktü! 28 Eylül 2021
Yurtsuz öğrencilik ve av olmaması gereken yurttaş... 23 Eylül 2021 YAZARIN TÜM YAZILARI