Kriz yoksa maç neden yok?
Kulüpler döviz kurunun dalgalanmasından en çok etkilenenler olarak öne çıkıyor futbol dünyasında. Fakat etkilenen sadece onlar değil. Yayıncılar ülke futbolu adına önemli olan maçların yayın haklarını satın almakta zorlanıyor. Bundan futbolseverler de etkileniyor. Çizilen imaj ise hiç iyi değil.
Çarşamba günü Avrupa Süper Kupası Finali maçı oynandı Estonya'nın başkenti Tallinn'de. Atletico Madrid–Real Madrid mücadelesini Türkiye'de yayınlayan kanal yoktu. Gerekçe, ani artan döviz kuru nedeniyle yayıncı kuruluştan yayın haklarının alınamamış olmasıydı. İnatçı futbolseverler olarak internet teknolojilerinin bize vermiş olduğu yetkiye ve özgürlüğe dayanarak Azerbaycan Kanalı olan CBC Sport'tan maçı 120 dakika boyunca takip edebildik. Bu sayede Azerbaycan Türkçesiyle Türkiye Türkçesi arasındaki benzerlikleri hoş telaffuzları öğrendik. Yayın hakkının alınamamış olması sayesinde"kaytarmak" kelimesinin topu uzaklaştırmak anlamında kullanıldığı, "öttürmek" kelimesinin pas vermek manasında kullanıldığı, meydanın saha, kapının kale olduğu bilgisini başka türlü de edinebilirdik pek tabii; fakat Avrupa Süper Kupası Finali'nin seneye İstanbul'da olduğunu biliyor muydunuz?
Bu finale ev sahipliği yapacak olan ülke bir önceki final maçını, üstelik Real Madrid ve Atletico Madrid arasında oynanan mücadeleyi canlı olarak yayınlayamadı. Önümüzdeki sene oynanacak final maçının heyecanını bugünden hissettiremediğin taraftarın, ülkenin, futbolseverin, günü geldiğinde bu final mücadelesi oynanırken şehirde yaşanacak 1-2 günlük festival havasını nasıl heyecanla karşılamasını bekleyebilirsin ki? UEFA Başkanı Ceferin, her ne kadar kusursuz bir organizasyonun gerçekleşeceği mesajını verse de kusur ilk günden işlendi. Bunun tabii ki tek sorumlusu TRT değil; ülkeyi ekonomik dar boğaza sokanlardır da. Ancak her ne olursa olsun TRT bu maçı ülkeyi önümüzdeki sezonun finaline hazırlayabilmek açısından yayınlamalıydı.
BEŞİKTAŞ'I SON ANDA, BAŞAKŞEHİR'İ HİÇ
Benzer bir durum perşembe akşamı da yaşandı. Beşiktaş, Avusturya deplasmanında LASK Linz takımıyla karşılaştı. Maçın başlamasının son dakikasına kadar müsabakanın hangi kanal tarafından yayınlanacağı belli değildi. Muhabir arkadaşlarımızdan öğrendiğimize göre kur sabitleme pazarlığına oturulmuş ancak Avusturya kanalı buna pek yanaşmamış. Maçın başlamasına dakikalar kala yayın hakkını satın alan TRT müsabakayı başlamasından 10 dakika sonra yayınlamaya başlayabildi. Sadece 1.5 sene önce Avrupa Ligi'nde yarı finalin kapısından dönen, Şampiyonlar Ligi'nde Türk takımları arasında grupta en çok puanı toplayan takımın maçını izleyemiyorduk az kalsın. Son dakikada TRT'ye bu maçı satın alarak yayınladığı için kendisine teşekkürü borç bilenler var; ancak her faturamdan kesinti yapan TRT bu maçı 10 dakika geç yayınladığı için ben kendisinden bir özür bekliyorum.
Başakşehir'in Burnley ile oynadığı mücadeleyi ise 'Teletext' yöntemiyle maç skoru yayınlayan internet sitelerine düşen haberler sayesinde takip edebildik. Düşünün ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın takımı olmaktan gurur duyan, sırtında 3. Havaalanı , önünde Türk Hava Yolları'nın forma reklamını barındıran, başkanı Erdoğan'ın uzaktan akrabası, damadı, olan Göksel Gümüşdağ'ın takımının maçını bile yayınlayacak kanal bulunamadı. Türkiye Ligi 3.'sü, 2 sene önce yani 2016'da Premier Lig'e çıkabilen ve son sezonunda Premier Lig'in 7.'si olabilen Burnley'e elendi Başakşehir. İki lig arasındaki farkı ortaya koyan maç sonunda şapkayı önümüze alıp düşünmemiz gerekenlerin olduğu bu müsabakayı izleyen olmadı.
Ekonomik krizin yaşanmadığını söyleyenler varsa hâlâ neden biz futbolseverler çarşamba ve perşembe günleri bu saydığım 3 maçı da eskisi gibi rahatça izleyemedik diye bir kez daha düşünsünler.