Rus basınında geçen hafta (18-24 Ağustos): 10 papaz iade edilse bile problemler bitmez
Carnegie.ru sitesinden Timur Ahmetov Ankara ile Washington arasındaki çekişmenin devam edeceğini iddia etti. "Bir değil, on papaz ABD’ye iade edilse bile uzun zaman içinde 'birikmiş' ekonomik problemler ortadan kalkmayacak" ifadesini kullanan Ahmetov'a göre Türkiye, “daha temkinli ve profesyonel” ekonomik politikayı benimsemeye hazır değil.
Carnegie.ru sitesinde yayımlanan yazıda Timur Ahmetov, TL’nin düşüşünün Erdoğan’ın düşüşüne sebep olup olmayacağını araştırdı.
Yazarın anlatımıyla son zamanlarda adeta “milli spor” durumuna gelen “hainler” arayışı, ekonomik kriz ile beraber ivme kazandı. Bununla birlikte Cumhurbaşkanına göre ülkenin ekonomisi istikrarlı gidiyor, bankacılık sisteminin iflas ettiğini iddia edenler ise “ekonomik teröristlerden” başka bir şey değiller.
Büyük dış borcu dikkate alırsak 90’larda gördüğümüz mali sarsıntıların benzerlerinin meydana geldiğini öne süren Ahmetov, hükümetin, zamları Kurban bayramı ile bağlamaya çalıştığını yazdı.
Ankara ile Washington arasındaki çekişmenin devam edeceğini iddia eden yazar, "Bir değil, on papaz ABD’ye iade edilse bile uzun zaman içinde 'birikmiş' ekonomik problemler ortadan kalkmayacak" ifadesini kullandı. Kendisine göre Türkiye, “daha temkinli ve profesyonel” ekonomik politikayı benimsemeye hazır değil.
Ülkenin içinde bulunduğu krizin, Erdoğan’ın geleceğini de sorgulattığını öne süren Ahmetov, Türk liderinin popülaritesini on yıllık ekonomik gelişmeye borçlu olduğunu vurguladı. Ne var ki söz konusu gelişme büyük oranda dış borcun artışına bağlı idi.
Yazara göre ekonomik gelişme artık sona ermekle beraber Türk liderinin durumu hâlâ sorunsuz görünüyor. Bunun sebebi ise ekonomide istikrarsızlık patlak verince milletin “en azından siyasi istikrar devam etsin” havasında olması. Ve de resmi görüş uyarınca “dış güçlerden kaynaklanan” ekonomik kriz Erdoğan’ın yandaşlarını kendisine daha sıkı bağlayacak. Üstelik yazarın dediği gibi ülkede “muhalefet çekiciliğini kaybetmiş durumda” ve herhangi bir “krizden çıkma programı” ortaya koyamadı.
Yazıyı bitirirken Ahmetov, “15 yıl içinde liderlerine alışan Türkler, Erdoğan dışında kimsenin ülkeyi tekrar ekonomik istikrara kavuşturamadığına inanıyor” diyerek nokta koydu.
Regnum ajansı yazarı Vladimir Vasilyev, Suriye’de Türkiye yanlısı gruplar saldırıya maruz kalırsa Ankara’nın ne gibi karşılık vereceğini tahmin etmeye çalıştı. Yazarın deyişiyle Esad’ın hazırladığı ve Rus jetleri ile İranlı danışmanların katıldığı Halep, İdlib ve Humus bölgesinde taarruz, savaşın en geniş çaplı operasyonu olacağa benziyor.
Bilindiği gibi TSK temsilcileri, Suriye ordusunun Hama ve İdlib bölgesinde olası operasyonuna karşılık verileceğini açıklamıştı. Kısa süre önce TSK’nin İdlib’deki gözetleme noktalarına zırhlı araç, asker koruma kapsülleri ve taşınabilen uçaksavar füzeleri sevk edildiğini öne süren Vasilyev, Ankara’nın desteğiyle Türkiye yanlısı grupların “Milli Kurtuluş Cephesi” çatısında birleştiğine de dikkat çekti. Yazar ayrıca bu “cephe”nin Kürt militanlarına karşı savaşırken Suriye ordusunun olası saldırısına karşı da kullanılacağını ifade etti.
“Türkiye, işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmek niyetinde değil. En azından Kürt militanları silah bırakıncaya dek" diyen Vasilyev, bölgedeki durumun çok karışık olduğunu ve çözülmesinin büyük oranda Rusya’ya bağlı olduğunu vurguladı. Yazarın deyişiyle ne de olsa kimi zaman farklı çıkarlar peşinde olan Rusya, Türkiye ve İran, Suriye’de “birçok somut problem” çözme konusunda görüş birliği sağlayabildi.
Rambler.ru sitesi Washington’un baskısı ile Rus-Türk ilişkilerinin geleceği konulu yazısında "ABD ile arası bozulan Türkiye, AB ile ilişkileri geliştirmeye hazır görünüyor. Bununla beraber kimi uzmanlara göre bunu açıklayan Ankara istediğini gerçek olarak göstermeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Siteye konuşan Türkolog Yevgeniy Bahrevskiy Türkiye’nin AB adayı statüsü ile yetineceğini öne sürdü. Kendisine göre her iki taraf yıllar boyunca “birbirine ilgisini kaybetti”. Öte yandan Uygarlıklar Arası Diyalog Araştırma Merkezi Bilim Müdürü Aleksey Malaşenko’ya göre Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği şimdiden kestirilemez.
Sitenin röportaj yaptığı uzmanların çoğu mevcut şartlarda Türkiye’nin Avrupa ile değil Rusya, Çin ve İran ile yakınlaşma ihtimalini daha gerçekçi buldu.
Şarkiyat Araştırma Merkezi Müdürü Vladimir Avatkov’a göre Türkiye’deki kriz sadece TL’nin değer kaybedişi ile sınırlı kalmadı, bütün milli ekonomi düşüşe geçti. Bu da Ankara’yı yeni partner arayışına itti. Bu arada Rusya ile “mükemmel” ekonomik ilişki kuran Türkiye, Rusya için de önemli bir partner. Avatkov, Rusya’nın gözünde Türkiye’nin “istikrarlı, krizlerden kaçınan, yavaş yavaş Amerika yanlısı politikadan vazgeçen ve bağımsız jeostratejik politikayı yürütmeye başlayan bir partner” olduğunu vurguladı.
Pravda.ru online gazetesi muhabiri Lyubov Stepuşova, Kanal İstanbul projesini yorumladı.
Yazarın deyişiyle bugüne kadar birçok “süper proje” hayata geçiren ve 2029’a kadar iktidarda kalmayı planlayan Erdoğan, büyük ihtimalle ekonomik krize rağmen bu projeyi de gerçekleştirmek niyetinde.
Stepuşova, Binali Yıldırım’ın dediği gibi Kanal İstanbul, Montrö Anlaşması'nın dışında olduğu için Karadeniz’de NATO gemi sayısının artmasından endişeli.
Kendisine göre bu proje ile Erdoğan hem Rusya'yı hem ABD’yi kontrol edebilecek. Rusya’nın çıkarlarına aykırı gelen proje, Karadeniz’de aktivitesini artırmak isteyen Washington’u, Erdoğan ile iyi geçinmeye zorlayacak.
Üstelik Stepuşova’nın deyişiyle “ikinci Osmanlı İmparatorluğu kurucusu” lakabıyla tarihe geçmek için Erdoğan her zaman Kırım Tatarlarının yanında olacak. Yazar, “Kırım Tatar Meclisi” Erdoğan’dan “Rus işgalcilerine” karşı yardım isterse Türkiye’nin yardımının Montrö dışındaki Kanal İstanbul yoluyla geleceğini iddia etti.
Kommersant gazetesi yazarı Marianna Belenkaya, İran’ın Suriye’yi kalkındırma konusunda iddialı olduğunu, hatta bu konuda “bir numara” olmak istediğini yazdı. Savaş yıllarında Suriye’de büyük para harcayan İran, şimdi “yatırımlarını korumakla” meşgul. Tahran’ın korkusu, Rusya dahil başka ülkelerce Suriye’den “kenara itilmiş” olmak.
Yazara göre Şam ile Tahran “stratejik partnerlik” anlaşmasını imzalamaya hazırlanıyor. Bugüne kadar bankacılık, gümrük, sanayi, sanal teknoloji, KOBİ ve yatırım alanlarında imzalanan sözleşmelerin yerine geçecek bu anlaşma “kalkındırması öncelikli sektörleri” kapsayacak.
Arap basınına atıfta bulunan Kommersant’ın deyişiyle “Şam’ın tek sponsoru” konumuna gelen Tahran, Suriye’de savaş başladığından beri senede 12.7 milyar dolar harcıyor. Artık İran yönetimi bu paranın boşa gitmediğini ispatlamak zorunda.
Andrey İsaev Kimdir?
Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.
'Kırım'da işgal açıklaması kabul edilemez' 24 Ağustos 2019
'Suriye Kürdistanı projesi şimdilik rafa kaldırıldı' 17 Ağustos 2019
ABD Kürtler ve Türkler arasında manevra yapıyor 10 Ağustos 2019
Basit bir silah ticareti jeostratejik boyut kazandı 03 Ağustos 2019 YAZARIN TÜM YAZILARI