Rusya bu işi yarım bırakmaz
Rusya özet ile “biz Suriye ve İran ile çıktığımız Suriye hedefi yolunda ilerliyoruz, ABD, Batı ve Türkiye kendilerince hesaplar ile karşı çıkıp geciktirseler de bu hedefe ulaşacağız” dedi. Hem “tam da işin sonuna gelmişken”. Rusya niye bıraksın?
Başlık “Rusya-İran-Suriye yarım bırakmaz” şeklinde okunmalı.
Suriye’deki isyan/savaş sürecinde onlarca kez siyasi pazarlıklar yapıldı, masalar kuruldu, kendisini “uluslararası toplum” sayan ittifaklar devreye girdi. Bu girişimlerin sonuçlarının ne olacağı çokça tartışıldı. Hemen her seferinde “Rusya’nın Suriye’yi kaderine terk edeceği, Moskova’nın Esad’dan desteğini çekeceği” tahminleri yapıldı.
Siyasi pazarlıklar, uzaktan yakından müdahil devletlerin arasındaki çekişmeler, iş birlikleri elbette etkilidir ama Suriye sürecini yakından ve çıplak gözle takip edenler için değişmeyen yalın gerçekler var. Bu gerçekler görülmediği sürece Suriye’deki sürecin “hariçten de” yönetildiği yanılsaması sürecek.
Bu yalın gerçekler şunlar:
- Suriye yönetimi sekiz yıldır devletler ve örgütlere karşı amansız bir savaş veriyor. Bu savaşın belirli aşamalarında devreye giren Rusya, İran, Hizbullah gibi müttefikler de Suriye ile birlikte savaşıyor.
- Suriye ve müttefikleri savaş sürecinde revize ederek de olsa uzun vadeli stratejik bir mücadele planı ile hareket ediyor.
- Suriye ve müttefiklerinin savaşta kaçınılmaz zaferi dış müdahaleler sonucunda yaşanan “hesaplanamayan kazalar” ile gecikiyor. Ama bu müdahaleler sahadaki “sonu” değiştirmeyecek ve Suriye yönetimi ve müttefikleri bu savaşı kazanana kadar mücadele edecek.
İdlib’e de bu gözle bakmak lazım. Genel itibari ile Suriye’de, özelde bugünlerde operasyon yapılması beklenen İdlib’te hâlâ Türkiye ve diğer müdahil ülkelerin söz hakkının, manevra kabiliyetinin olduğunu düşünüp bunu ciddi ciddi tartışanlara hayret etmemek elde değil.
Giriş cümlerinde aktardığımız gibi, onlarca pazarlığın sahadaki gerçeği değiştirmediği ve bizim gibi yazarlık iddiasında olanlara malzeme sağlaması dışında bir işe yaramadığı görüldü. Ama buna rağmen bugün İdlib için de aynı pazarlık tavrının sürdüğü görülüyor.
İdlib, ABD’de, Fransa’da, Türkiye’nin değil Suriye Arap Cumhuriyeti’nin bir vilayeti. Buraya operasyon yapacak olan(lar) da Suriye ordusu ile resmi davetli müttefiki Rusya ve diğer unsurlar. Suriye, İdlib’te bulunan silahlı grupları “terörist” olarak tanımlıyor ki bunların en büyüğü terörist olduğu bütün taraflarca kabul edilmiş olan El Nusra.
Topraklarının önemli bölümünü örgütlerin hakimiyetinden kurtaran Suriye şimdilerde İdlib’e yönelme niyetinde ve işte bu Suriye vilayeti üzerinde neredeyse herkes hak iddia ediyor.
Rusya’nın süreç içinde Suriye ve şimdilerde İdlib konusunda Türkiye’ye söz hakkı vermiş gibi yapması da Türk basını sayesinde yanlış anlaşılıyor. Rusya’nın bu tavrını ABD-Türkiye krizi çerçevesi dışında yorumlamamak lazım. Suriye konusunda ise ne konuşulursa konuşulsun, ne söylenirse söylensin müttefiklerin yukarıda çizdiğimiz stratejisi değişmedi/değişmeyecek. Türkiye ABD ile sorunlar yaşamasına ve yakın gelecekte “yeni tercihlerde” bulunabileceği mesajları vermesine rağmen bu stratejiye karşı açıklamalar yapmayı sürdürüyor.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Çavuşoğlu-Lavrov görüşmesi sonrası Çavuşoğlu’nun yaptığı “askeri müdahale felaket olur” açıklaması Türk basını tarafından sanki bir uyarıymış, gerçekten felaket olacakmış gibi veriliyor.
Oysa gerçek şu: Şartlara, uluslararası müdahalenin hacmine göre gecikebilecek, uzayabilecek olan bu operasyon örgütlerin imhası ile sona erecek. Sivil halkın zarar görmemesi mümkün değil ancak Suriye yönetimi bu operasyonu sivil halkın kurtarılması için gerekli görüyor. Yönetimin askeri bakış açısı kendi topraklarının işgal edilmiş olduğu ve kurtarılması gerektiği.
Bu operasyona “bizim taraftan” baktığımızda ise görülmesi gereken şudur: Bu operasyon sadece Suriye halkının değil, Türkiye halkının gelecekte yaşaması olası bazı korkunç senaryoların tamamen ortadan kalkması için de elzemdir. Sınır illerimizde, köylerimizde yaşanan tedirginliği hiçbir gazeteci arkadaşımız gidip yerinde gözlemledi mi? Gelen haberler hiç de iyi değil. Böyle bir potansiyel tehlike varken iktidarın yapması gereken cihatçılara karşı verilecek olan bu savaşta Suriye ordusu ve Rusya ile yardımlaşmaktır. Ancak “Kürdofobi” Türkiye yönetiminin gözlerini kör etmiş durumda.
Batı ise Suriye’deki savaşta yenildi ancak vuruşarak çekilmeyi tercih ediyor. Trump “İran’ın Suriye’den tamamen çekilmesini ve Kürt kazanımlarını” garantiye almaya çalışıyor. İkincisinde (Suriye ve Rusya açısından da) sorun yok. Zaten Trump bundan sonra olsa da olmasa da Kürtler kazanımlarını önemli ölçüde koruyacak. Ancak İran ve devamında “direniş ekseni” konusunda Trump ne yaparsa yapsın kazanım elde edemeyecek.
Suudi Arabistan’ın Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’a “İran ile ilişkileri kesin, ülkenizin yeniden imarının maliyetini biz karşılayalım, size de ömür boyu iktidar garantisi verelim” teklifinde bulunduğu Arap basınında yer aldı.
İyi ama bu savaşın en önemli nedeni Suriye’nin daha önce de onlarca kez ABD, Fransa, İngiltere, Suudi Arabistan ve İsrail tarafından dile getirilen “İran’dan (Hizbullah’tan, Hamas’tan) uzaklaş teklifine karşı çıkması değil miydi?
Esad kendisine karşı açılan ölümcül savaşı göze alıp bunca yıl mücadele ettikten sonra bu savaş sırasında kendisi ile kader birliği yapan İran’dan niye vazgeçsin? Hele hele bu savaş büyük tahribatına rağmen “direniş eksenini” daha da güçlendirmişken?
Esad, Suudi Arabistan’a ve Batı’ya cevabı İran Savunma Bakanı Emir Hatemi’yi kabul ederek verdi. Bu ziyarette verilen fotoğrafın okunması çok basit: Suriye tercihini uzun yıllar önce yaptı ve bu tercih değişmeyecek.
Rusya savunma bakanlığı geçtiğimiz günlerde “Suriye’de kendileri gelmeden önce ve sonraki durumu anlatan” bir açıklama yaptı. Ne oldu da Rusya bu açıklamayı yaptı sorusuna neden olan açıklama en başta Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’a cevaptı. Bolton hangi verilere dayandırdığı anlaşılamayan açıklamasında “Rusya’nın Suriye’de işin içinden çıkamadığını” iddia etmişti.
Rusya savunma bakanlığının açıklamasındaki “Suriye yönetimi biz geldikten sonra topraklarının yüzde 95’ini geri aldı” ifadesi “biz Suriye topraklarının yüzde 95’ine hakimiz” olarak okunmalı.
İdlib operasyonu öncesinde yapılan “Esad kimyasal silah kullanırsa cevabımız çok sert olur” açıklaması ise kimlerin zor durumda olduğunu ve bu durumdan kurtulmak için çare aradığını gösteriyor. Belli ki daha önce olduğu gibi kimyasal bahanesi yaratılmaya çalışılacak. Nitekim Rusya kimyasalın nerelere ve kimler tarafından götürüldüğü konusunda açıklama yaptı. Ardından Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov’un “ABD’liler hep aynı nakaratı kullanıyor, belli ki yakın geçmişten dahi ders almadılar” minvalindeki açıklaması geldi.
Ryabkov’un aynı açıklamada sarf ettiği “ABD’nin ültimatomları, Suriye’deki terör hücrelerinin tamamen ortadan kaldırılması ve bu ülkenin normal hayatına geri dönmesine olan bağlılığımızı etkilemiyor” ifadesini ise sadece ABD’nin değil Türkiye’nin de iyi okuması lazım.
Rusya özet ile “biz Suriye ve İran ile çıktığımız Suriye hedefi yolunda ilerliyoruz, ABD, Batı ve Türkiye kendilerince hesaplar ile karşı çıkıp geciktirseler de bu hedefe ulaşacağız” dedi. Hem “tam da işin sonuna gelmişken”. Rusya niye bıraksın?