Kahraman kitapçı e-ticarete karşı
İngiltere’nin en saygın kitapçılarından Foyles, en büyük zincir Waterstones tarafından satın alındı. Yapılan açıklamada bunun Amazon’a karşı bir işbirliği olduğunu duyurdular.
Londra’nın efsane kitapçısı Foyles satılmış. Yeni sahibi, ülkenin en büyük zinciri Waterstones. Bu haber İngiltere için iş dünyasına dair bir gelişmeden çok daha fazlasını ifade ediyor. Çünkü İngiliz kitapseverler için 100 yılı aşkın süredir aynı aile tarafından yönetilen bu kitapçı kültürel bir alışkanlık. İyi kitabın adresi, okuruyla diyalog kuran, okuyucunun aradığı kitabı mutlaka tedarik eden adeta bir kültür kurumu.
Başka kentlerde birkaç şubesi olan Foyles bir zincir kitapçı kabul edilebilir. Ama ününü, 1930’lardan bu yana aynı yerde olan çok katlı mağazasına borçlu. Birkaç yıl önce 100 metre ilerideki bir başka binaya taşınması bile olay olmuştu. Çünkü içinde 500 bin adet kitap barındırıyor. Tabii ki en çok satan ve okunan kitapların hepsi var ve burada da ön saflarda yer alıyorlar. Ama bağımsız yayıncıların, popüler olmayan edebi türlerin ve yazarların, farklı ilgi alanlarına hitap eden nitelikli edebiyat dışı kitapların kendine yer bulabildiği nadir kitapçılardan biri. Diğer bir özelliği de kitabı ve kitap okurunu iyi tanıyan çalışanları… Dolayısıyla edebiyatseverlerin, kitap kurtlarının kalbinde özel bir yer edinmiş. Nitekim, sosyal medyada pek çok İngiliz, bağımsız yayınlar ve yazarlar için endişelerini dile getirmişler.
Gerek kitapçının eski sahibi Foyle ailesi gerekse Waterstones yöneticileri ise bu satın alma, ya da ‘birleşme’yi Amazon’a karşı bir güç birliği olarak deklare etti.
İnternet kitapçısı Amazon gittikçe artan pazar payıyla, kitap mağazalarının korkulu rüyası halini almaya başladı. Anlaşılan Foyles buna direnmekte güçlük çekiyordu. Waterstones içinse hayat şimdilik gayet iyi gözüküyor. Çünkü daha geçen yıl büyük bir karlılık açıkladılar ve hatta bunu kutladılar. 2011 yılında zincirin başına gelen eski bankacı James Daunt’un Waterstones’u batmanın eşiğinden çevirdiği yazılıyor. Biraz kitaba ve kitap okuruna sadakat, biraz kendi yıldızlarını yaratma biraz da akademik kitaplardan vaz geçip yerine kırtasiye ve oyuncak koyma gibi ticari hamlelerle bu işi başarmış…
Bu satışın zamanlaması da manidar oldu. İngiliz Yayıncılar Birliği (BA) daha birkaç gün önce, parlamentoyu Amazon’a karşı önlem almaya çağırmıştı. Amazon’un bu ülkede faaliyette olduğu yirmi yıl içinde kitapçı sayısının yarı yarıya azaldığını ve 854’e düştüğünü belirten açıklamada sokaktaki ticaretin sürebilmesi için internet ticaret sitelerine ek vergiler getirilmesi gerektiği savunuluyor.
Amazon’un bir süredir Türkiye’de de faaliyete geçmeye hazırlandığını biliyoruz. Son haberlere göre kırılgan ekonomimiz biraz gözlerini korkutmuş olmalı ki ‘erteleme’ kararı almışlar. Ama kitapçılar için mesele sona ermiş değil. Türkiyeli kitap okuru da her gün daha fazla kitabı internet sitelerinden alıyor. Tabii ki bunda en önemli etken internetteki indirimler. İkincisi ise çeşitlilik. Neticede her yıl 40 bin çeşit kitabın basıldığı Türkiye’de aradığınız bütün kitapları kitapçıda bulmak zor. O kitabın yeni çıkmış, hatta popüler bir kitap olması bile kitapçının onu bulundurmasını garanti etmiyor. Çünkü belli büyüklükteki bir dükkan belli sayıda kitap alabiliyor ve kendilerince en hızlı satanları bulundurmayı tercih ediyorlar. Tüm Türkiye’de büyük, birkaç katlı ve binlerce çeşit kitap bulundurabilen kitapçıların sayısı son derece sınırlı. Arslan payını bu nedenle AVM’lere odaklanan kitapçı zincirleri alıyor. Ben kendi adıma İstanbul’da, ortalama bir Waterstones kadar büyük çok sayıda kitabı bir arada bulabildiğim, üstelik biraz Foyles havasında farklı yayınevi ve yazarlara da yer veren Beşiktaş kitapçılarını seviyorum. Beşiktaş çarşıdaki en son isimleriyle Kırmızı Kedi ve Rebooklica kitapçıları kitap karıştırmak, yeni kitaplarla karşılaşmak ve aklınızdaki bir kitabı bulabilmek için iki ideal mekan.
Kitapçılara ihtiyaç duymamızın temel sebebi de bu. Onlara dokunup karıştırıp, sonra hoşumuza giderse almayı seviyoruz. Basılı kitabın e-kitap karşısında varlığını koruyabilmesi de bununla alakalı. Nesne olarak kitabın değerli ve tercih edilen bir şey olması. Fakat her istediğimiz kitabı alıp karıştıracak fiziksel kitapçıları bulamadığımız için pek çoğumuz alış verişimizi sık sık internet kitapçılarından yapıyoruz.
Türkiye’de de internet kitapçılığı büyüyor. Rekabet halinde pek çok iyi site var. Aynı rekabetin kitap satışlarının çoğunu kontrol eden, çok satan listelerini belirleyen kitapçı dükkanları arasında yaşandığını ise söylemek zor. Tek bir zincir epey önemli bir paya sahip.
Aslında İngiltere’deki durum da bundan çok farklı değil. Foyles’u satın alan Waterstone’un tüm İngiltere’de 250 dükkanı var. Diğer bir büyük zincir HMSmith ile birlikte toplam kitap satışlarının yüzde 65’ini elinde tuttuğu söyleniyor. Dolayısıyla Foyles kapanmayacağı için memnun olan ama eskisi gibi bağımsız olmayacağını bilerek buruk bir sevinç yaşayan İngiliz kitap kurtları haksız sayılmaz.
Türkiye’de yayıncılık tarihinin en önemli krizlerinden biriyle karşı karşıyayken bunlar iki kat anlam kazanıyor. Uzunca bir süre dünyanın en büyük 15 yayıncılık sektöründen birine sahip olan Türkiye bunu biraz da popüler yayıncılığa yönelmesinde ve okuyucuya kolayca ulaştığı AVM kitapçılarına borçlu. Bu üretim ve satış yöntemleri birlikte gelişip bugünlere geldi. Şimdi krizin etkilerini azaltmak için daha ucuz kağıt bulmak kadar, basılan kitapları da satabilmek gerekiyor ki burada büyüklü küçüklü kitapçıların, internet satış sitelerinin önemi artıyor. Belli ki biraz da bu konuda kafa yormak, bu meseleyi tartışmak gerekiyor…
MERAKLISINA LİNKLER
https://www.theguardian.com/books/2017/feb/03/balancing-the-books-how-waterstones-returned-to-profit