Amazon canavarı şimdi de Fransa’da görüldü
Hiç kimsenin basmadığı kitap, Fransa’nın en prestijli ödüllerinden birine aday gösterilince kıyamet koptu. Fransız kitapçılar, romanını kendi kendine yayınlayıp e-kitap olarak Amazon’da satan yazarı neredeyse tehdit etti…
Geçen hafta İngiltere’de kültürel bir mesele olarak gündeme gelen Amazon, bu hafta da Fransa’yı karıştırdı… Ülkenin en önemli edebiyat ödüllerinden birine, Amazon’un ‘self-publishing’, Türkçe söylenişiyle ‘özyayıncılık’ kanallarında üretilip sadece bu site üstünden satılan bir kitap aday gösterildi. Ve Fransız kitap dünyası, kıyameti kopardı.
Söz konusu kitap hem Fransız hem İsrail vatandaşı olan Marco Koskas’ın romanı ‘Bande de Français’. Romanı aday ilan edense Renaudot Jürisi. Hikayeyi daha da güzelleştiren şeyse, yayımlanmış bir çok kitabı olan Marco’nun bu kitabını kimsenin basmak istememiş olması. Bunun üstüne yazar kitabını Amazon’un CreateSpace platformundan kendisi yayımlayıvermiş.
Kitabın Renaudot adayı olmasına en sert tepkiyi verense Fransız kitapçılarının birliği ‘Syndicat de la librairie française’ oldu. Birlik, jüriyi kendilerini çaresiz bırakmak, kitapçılara ve yazara kötülük etmekle suçladı. Hiçbir yayıncıya kitabını kabul ettiremeyen Koskas ise “Bu duruma boyun eğmek istemedim. Sonunda kitabı kendim yayımlamaya karar verdim. Aksi takdirde görmezden gelinip kaybolup gidecektim” diyor.
Roman sadece Amazon’da satılan bir e-kitap olduğu için geleneksel kitapçıların raflarında yerini alması imkansız görünüyor. Kitapçılar ise ‘kurdun ağzına atlamaya direndiklerini’ söylüyorlar. Amazon’u bir kurt olarak görüyorlar, çünkü onun ‘piyasanın tümünü kendine isteyen, adil olmayan rekabet koşullarıyla rakiplerini elemeye çalışan’ bir şirket olduğunu savunuyorlar. Syndicat, tarafından yapılan açıklamada Renaudot jürisi hem yazara hem yayıncılara kitap yayımlayıp dağıtma sisteminin geleceği açısından büyük zarar vermekle suçlanıyor. Koskas ise bu tepkilere pek aldırıyor gibi değil. Ödül adaylığından gayet keyif aldığını ve gurur duyduğunu açıkladı. Kitapçılar birliğinin kendisinin adaylıktan çıkartılması için çaba göstermesini ise ‘şantaj değil ama çok büyük haksızlık’ diye nitelemekle yetindi. Kitapçıların kendisine ya da jüriye kızmasına gerek olmadığını söyleyen Koska, aynı hoş görüyü kitabını reddeden yayıncılara göstermiyor ve bu durumu “Fransa’da hâlâ güçlü olan İsrail karşıtlığına” bağlıyor. “Kitapçıların beni reddeden yayıncılara karşı tavır alamayacaklarını biliyorum, çünkü o kadar çoklar ki… Ama beni yayınlayan Amazon’a tavır alıyorlar, bu da çok anlamsız. Amazon yazarlara bildik yayıncılardan çok daha esnek bir anlaşma öneriyor, hepsinden önemlisi Amazon’un bir edebi fikri yok. Ne yazdığıma hiç karışmıyorlar. Kitabımı basmak için para istemiyorlar, her tür arabulucu gibi onlar da ancak ürün satarsa karşılığını alıyorlar. Bunun nesinden şikayet edebilirim ki…”
Renaudot’un jüri üyelerinden Patrick Besson ise Le Point dergisine yaptığı açıklamada İsrail’e göç eden Fransız Yahudilerinin hayatını anlatan Bande Français’in sonbaharda yayımlanan en ilginç, en heyecan verici, yenilikçi ve zeki romanlardan biri olduğunu söylüyor. Besson, sorunun yayıncılık sisteminde olduğunu düşünüyor. Proust’un ‘Swanlar’ın Tarafı’ romanının vaktiyle Grasset tarafından yazarın hesabına yayımlandığını hatırlatıyor. Yayıncıların düşük telif ödediğini savunuyor ve ‘bazı yazarların bu sistemden memnun olmayıp direnmesi gayet anlaşılır’ diyor.
Fansa’da 3 bin kadar bağımsız kitapçı var. Bugün hala e-ticaret Fransa’daki kitap satışının küçük bir bölümünü oluşturuyor. Ama kitapçılar bu düzeni gayet kırılgan buluyorlar ve o kırılmanın Amazon’dan başlayacağını biliyorlar. Kitapların belli bir fiyatın altında satılmasını engelleyen ‘sabit fiyat’ yasal düzenlemesi, bu ülkedeki kitapçı ve yayıncıların ölümcül rekabete karşı en büyük koruyucusu. Ama Amazon’un bunu bir şekilde deldiğinden şikayet ediyorlar. Yani tıpkı İngiltere’de olduğu gibi Fransa’da da e-ticaret, kahraman kitapçıların en büyük kabusu halini almış durumda.
Ödüller de bu ülkenin hassas mevzusu. Çünkü aslında Fransa’da iki bin kadar edebiyat ödülü veriliyor her yıl. Ancak başta Goncourt ve Renaudot olmak üzere çok az ödül gerçekten etkili oluyor. Her yıl bu ödülleri alan kitaplar yüz binler satıyor ve eğer bu yıl Renaudot’yu ‘Bande Français’ alırsa bu satışın tamamını kitabın tek satıcısı olan Amazon yapacak… Bu da Fransız kitapçıları çileden çıkartıyor.
Tabii sistemi sarsan bu çıkışın Renaudot’dan gelmesinde şaşırtıcı bir şey yok. Ne de olsa bu ödül, 1926’da Goncourt sonuçlarının açıklanmasını bekleyen gazeteciler tarafından verilmeye başlandı. Yani yerleşik sisteme bir tepki, bir Goncourt eleştirisini daha ilk günden bu yana taşıyor. On yedi adaydan biri olan ‘Bande Français’in seçilmesi ne kadar mümkün bilinmez, ama zaten artık fark etmez. Kitap, yazarı ve ödül jürisi sayesinde çok sıkı bir fırtına kopartmış oldu.
Yayıncılar belli ki biraz da bu sansasyonel kitabı kaçırmış olmanın verdiği mahcubiyetle şimdilik tartışmaya girmemiş görünüyor. Ama aslında işin ‘özyayıncılık’ tarafı başlı başına bir mesele. Dünyada her yıl yüz binlerce dosya, internet sitelerinde kitaba dönüşüyor ve e-kitap ya da basılı kitap olarak okuyucusunu arıyor. Kimilerine göre bu bir devrim. Müzikte nasıl ev stüdyoları ve internet üstünden dinleyiciye ulaşma imkanı büyük müzik firmalarını yok ettiyse, yayıncıları da böyle bir gelecek bekliyor. Kimileri ise kitapta durumu çok farklı buluyor. Gerçek editör, tasarımcı gibi hizmetler olmadan iyi kitap üretmenin şansa kaldığını, okuyucunun da bu maceraya fazla kapılmayacağını söyleyenler var. Hatta bunun büyük yayıncıların bir oyunu olduğu görüşü de yaygın. Bu görüş, yayıncıların hiç masraf etmeden kitapları piyasaya sunarak tutup tutmadığını yokladıklarını, sonra iş yapacak kitapları standart anlaşmalarla bağladıklarını savunuyor. Efsane örnek, dünyada milyonlar satan Grinin Elli Tonu serisi. EL James, kitabı önce kendisi e-kitap olarak yayımlamış sonra ‘keşfedilmişti’. O da bugünün tüm diğer yazarları gibi büyük bir yayıncıdan gelen teklife ‘hayır’ demedi. Sonuçta her yazar okuyucunun bilip tanıdığı, hayranı olduğu yazarların kitaplarını basmış olan ve ödüller, kitapçılar dahil kitap dünyasının tüm kurumlarıyla iyi ilişkileri olan bildik yayınevleri tarafından yayımlanmayı tercih ediyor. En azından şimdilik durum bu.
Ama işte, Marco Koskas gibi en umutsuz durumda ‘self publishing/özyayıncılık’ bir çıkış yolu olabiliyor. Ya da geleneksel yayıncılar için bir kötü rüyanın gerçekleşmesi de diyebiliriz bu duruma…
Geçen haftanın Amazon macerası için: Kahraman kitapçı e-ticarete karşı
Kaynak: