Yeni kahraman, eski hikaye
“Zombieland” ve “Suç Çetesi” gibi ortalama filmler ve bolca televizyon işi yaptıktan sonra bu film için yönetmen koltuğuna oturtulan Ruben Fleischer’in de iyi bir sınav verdiği söylenemez. “Venom”un bağımsız bir karakter olarak sinema evrenine taşındığı bu ilk filmin beklentileri karşılamaktan uzak ama finalde ‘devam’ filmi için açtığı pencerenin vaatkâr olduğunu söyleyerek bitirelim.
Marvel evreninin ‘ikincil’ karakterlerinden Venom, Sam Raimi’nin “Örümcek Adam” üçlemesinin son filminde karşılaşmıştık. 2007 tarihli bu filmde (yeri gelmişken bu üçlemenin hala en iyi Örümcek Adam filmleri olduğunu belirtelim) Peter Parker, uzaydan gelen ve ancak bir bedene girdiğinde dünyada yaşayabilen bir tür organizma tarafından ele geçiriliyordu. Kendisine Venom adını veren bu organizma, bütün enerjisini adrenalinden alıyor ve girdiği bedenin duygularını da ele geçirmeye başlıyordu. Peter Parker, bir süre Venom’un kendisine sağladığı gücün tadını çıkardıktan sonra ondan kurtulmaya karar veriyordu. Ancak, Peter’dan sonra azılı düşmanı gazeteci Eddie Brock’un bedenine giren Venom, onun kişiliğini de ele geçirerek katıksız bir kötü karaktere dönüşüyordu.
Bugün gösterime giren “Venom: Zehirli Öfke” ise Örümcek Adam evrenine birkaç gönderme ve finaldeki bağlantı dışında kendi hikayesini yazmak derdinde. Venom’un taşıyıcısı olan Eddie Brock, “Örümcek Adam” filmindeki gibi öfkeli değil, daha çok beceriksiz. New York’ta işleri batırdıktan sonra San Francisco’da gazetecilik kariyerine devam etmekte ve hatırı sayılır bir mesafe kat etmiş bulunmaktadır. Hatta evlenmek üzeredir. Yine işleri yüzüne gözüne bulaştırır. Sevgilisi Anne’nin bilgisayarından çalıştığı firmanın özel bilgilerini alır. Bu ikisinin de işten atılmasıyla sonuçlanır. Söz konusu firma ise Carlton Drake isimli genç ve hırslı bir bilim/iş adamına aittir. Amacı da uzaya açılıp oradaki yaşam formlarını bulmak ve insan ile birleştirmektir. (Yeri gelmişken Carlton Drake karakterinin Elon Musk’tan esinlendiğini söylesek abartmış mı oluruz?) İşte Drake’nin şirketinin uzayda bulup dünyaya getirdiği Venom, dönüp dolaşıp Brock’u buluyor. Böylece dibe vuran karakterimiz yeniden yükselişe geçiyor.
“Venom”, seyri kolay bir film ama hikaye ve kast açısından ciddi sıkıntılar yaşıyor. Drake’nin bu kadar karikatür bir kötü olmasının, hayatını biline adamış, her şeyi adım adım gerçekleştiren bir adamın durup dururken her şeyi bir anda istemeye başlamasının iler tutar tarafı yok kuşku yok ki. Marvel evreninde, Örümcek Adam ile Venom arasında bir tür ‘düşman kardeşler’ durumu söz konusu. Kimi zaman birbirleriyle, kimi zaman ise birlikte ortak düşmana karşı savaşıyorlar. Yazının girişinde bahsettiğimiz filmde Venom, insanların içindeki kötü tarafı ortaya çıkaran ya da büyüten ‘kötü’ karakter olarak çizilmişti. Burada ise, ilk başlarda kötü gibi görünse de Brock ile karşılıklı birbirlerine bağlandıktan sonra daha makul bir karakter haline geliyor. Hatta komik olduğunu bile söyleyebiliriz.
Ama açıkçası çok iyi bir oyuncu olmasına rağmen Tom Hardy’nin Brock karakterinde komik olmayı başarmaktan uzak olduğunun altını çizmek lazım. Dolayısıyla zaman zaman “Yenilmezler”de ama esas olarak “Deadpool”da karşımıza çıkan ‘eğlenceli’ süper kahramanı burada bulmak burada biraz zor. Bunda Venom karakterinin özellikleri de belirleyici hiç kuşku yok ki. Öte yandan, hikayenin klişe tarafları. Çok tanıdık ve artık bugün Hollywood için bile eskimiş duran karikatür ‘kötü adam’ın da filmi aşağılara çektiğini belirtmeden geçmeyelim.
“Zombieland” ve “Suç Çetesi” gibi ortalama filmler ve bolca televizyon işi yaptıktan sonra bu film için yönetmen koltuğuna oturtulan Ruben Fleischer’in de iyi bir sınav verdiği söylenemez. “Venom”un bağımsız bir karakter olarak sinema evrenine taşındığı bu ilk filmin beklentileri karşılamaktan uzak ama finalde ‘devam’ filmi için açtığı pencerenin vaatkâr olduğunu söyleyerek bitirelim.
ORİJİNAL ADI: Venom
YÖNETMEN: Ruben Fleischer
OYUNCULAR: Tom Hardy, Michelle Williams, Riz Ahmed, Reid Scott, Scott Haze, Jenny Slate
YAPIM: 2018 ABD
SÜRE: 112 dk.