Post-neoliberalizm ya da maço erkek iktidarda
Ortak özellikleri var post-neoliberallerin, en tipik özellikleri maço olmaları. Bu maçoluk ölçüsü, sadece otomobil kullanırken herkesin yakalandığı iktidar-erkek hissiyatının çok üstünde hatta tecavüz-erkek merhalesine oldukça yakın.
Post-neoliberalizm dünyanın her yerinde iktidara gelmeye devam ediyor. Brezilya seçimlerinin ilk turunda yüzde 46 ile seçilemese bile ikinci turda çok büyük bir ihtimalle seçilecek olan Bolsonaro da tipik bir post neoliberal devlet başkanı. Sırasını karıştırarak saydığımızda Trump, Duarte, Orban, Macri’den -üçü bir arada olan başkanı saymıyorum- sonra, şimdi de Bolsonaro yeni model kategorize başkan rafına diziliyor.
Ortak özellikleri var post-neoliberallerin, en tipik özellikleri maço olmaları. Bu maçoluk ölçüsü, sadece otomobil kullanırken herkesin yakalandığı iktidar-erkek hissiyatının çok üstünde hatta tecavüz-erkek merhalesine oldukça yakın. Bunlardan Filipin Devlet Başkanı Duarte, tecavüze uğrayan rahibeler için “keşke önce ben yapsaydım” demişti. Seçildiği ülke açısından hemen baş post-neoliberal seviyesine tırmanan Trump da kendi yüksek mahkeme adayı Kavanaugh’a arka çıkıp, cinsel tacize uğradığını söyleyen kadın profesör için “hangi katta olduğunu bile hatırlamıyor” diyordu. Son post-neoliberal Bolsonaro da Brezilya’da büyük bir keyifle bu kervana katılmıştı zaten, PT'li kadın kongre üyesi Mario Do Rosario'ya "Sana tecavüz etmezdim, çünkü hak etmiyorsun" diyerek.
Burada iyice vahim olan, bu maço tavrın sadece başkanların karakterlerinden sızan, katran zifti gibi bir şey olmaması. Bazen üstünkörü özür dilense de, bu kitlesel bir propaganda aracı olarak kullanılıyor aslında; yani post-neoliberal ideolojinin temel taşı erkek-iktidar. Bu şekilde açıkça -sanki bugünkü durum yetmezmiş gibi- bundan sonra dünya daha da erkek diyorlar. Neoliberalizm çağında iktidarlar karşısında kadın mücadelesi nasıl öne çıktıysa, post-neoliberal dönemde iktidarlar daha da ‘erkek’ oldular.
Bu durum her zerresine erkek cinselliği bulaşmış post-neoliberal uluslararası ilişkiler durumu ortaya çıkardı. Trump’ın her an savaş açabileceği İran’ın Devlet Başkanı Ruhani’ye “çok şeker adam” demesi ya da henüz iki ay önce bombalar yağdıracağı Kuzey Kore’nin Devlet Başkanı Kim Jong-Un için yaptığı “birbirimize aşığız” açıklamaları da, dünyayı yok edebilecek savaşların bile, erkek-ergen diyalogları üzerinden yürüdüğünü gösteriyor.
Aynı zamanda post-neoliberal politikalar çoğunlukla tam kendine uygun ‘tweet atma’ gibi yeni bir siyasal araç üzerinden yürüyor. Tweet'in manası, erkek başkanın başka hiçbir şeyi takmadan, mesela kongre, senato, mesela dışişleri bakanlığı, müsteşarları, ceketler, kravatları filan hiç bir şeyi takmadığının da bir göstergesi. Bu ‘elimdeki bir telefonla kafama eseni yaparım’ durumu, post-neoliberlizme oy veren kitleler için de çok uygun. Böylece ülkenin bu duruma gelişinin sorumluları, mesela bu aşırı demokrasi, yumuşaklar, göçmenler, hak hukuk dedikleri bir sürü şey artık bizim başkanın önüne engel olamayacaktır. Bir tweetle çocuklar gibi şendir başkan ve oyları.
Brezilya seçimleri, Bolsonaro ve yek vücutta ‘üçü bir arada’ başkanda post-neoliberlizm etkileri filan bir başka yazıya kaldı. Bu her geçen gün daha da korkunç olan dünya için bugün söyleyebileceğim tek şey -bilmiyorum sevinir misiniz üzülür müsünüz- bütün bu post-neoliberallerin en en fazla 12 yıl daha iktidarda kalabilecekleri.
BM’ler iklim değişikliği panelindeki açıklamalara göre, sadece 12 yılı kalmış dünyanın çünkü…