Bahçeli başlattığı gibi bitirdi
Gelinen nokta, iki liderin siyasi öngörüleri hem partilerinin yakın dönem pozisyonları ve hem de Türkiye'nin siyasi yönü açısından hayli önemsediğini, kontrollü başlayan gerilimden aldıkları işaretlerin de yeni bir dengelenme noktası bulunmasını güçleştirdiğini gösteriyor. Ancak, pek çok kritik dönemeçte olduğu gibi, net kararı ve siyasi rotayı Bahçeli açıklamış oldu.
Bahçeli beş yıldır yaptığı gibi yine siyaset gündemini tamamen değiştiren ve Türkiye'nin siyasi rotasını belirleyen hamlelerden birini daha yaptı. Çok kısa bir süre önceye kadar, diğer tartışmalardan ayrı tutacağını söylediği ittifak meselesini güncel bir tartışma olan af meselesine bağlayarak ittifak arayışına ve devam kararlılığına son verdiğini açıkladı. Partisinin grup toplantısında alkışlarla desteklenen açıklaması, parti tabanında da muhtemelen benzer bir memnuniyet yaratacağının göstergesi sayılabilir.
Bilindiği gibi olay, 24 Haziran öncesinde başlayan ama geçtiğimiz günlerde Erdoğan tarafından dile getirilen "uyuşturucu suçlarını affeden iktidar mı olacağız" sözleriyle iyice tırmanan af tartışmasıyla ilişkilendiriliyor. İşin görünen yüzünde, Bahçeli'nin Erdoğan'ın sözlerine verdiği sert tepki ve AKP sözcüsü Ömer Çelik'in kontrollü tevil açıklamaları var. Daha önce Brunson olayı ve öğrenci andı meselesinde de, MHP sözcüleri AKP'lilerle karşı karşıya gelmişti.
Ancak, bizzat Devlet Bahçeli tarafından "af meselesi başka, ittifak başka" sözlerine rağmen olayın bu noktaya gelmesi, birkaç gündür süren bu tartışmayla açıklanabilir değil. Erdoğan'ın daha önce de yerel seçimlerde yapılacak ittifak konusunda isteksizlik göstermesi ve ikili görüşme sonrasında da MHP'yi tatmin edecek bir formülün oluşmadığının anlaşılması da, krizin biraz daha derine ve siyasi temsil meselesine kadar gittiğini gösteriyor.
24 Haziran seçimleri, iddiaların ve beklentilerin aksine Cumhur İttifakı içindeki dengenin MHP lehine bozulmaya başladığı ve AKP'nin kan kaybının blok değiştirmese bile, iktidar cephesinde MHP'ye doğru hızla kayma eğilimi gösterdiğine işaret ediyordu. Bundan siyasi olarak ciddi endişe duyan ve ittifak içinde MHP'nin ideolojik belirleyiciliği dolayısıyla başta ekonomik kriz olmak üzere dış politika hamlelerinde de eli kolu fazla bağlanan Erdoğan'ın bu süreci dengeleme ihtiyacı hissetmesinin anlaşılmaz bir tarafı yok.
Aynı eğilimi hisseden Bahçeli'nin de ekonomik kriz dolayısıyla hasar almaya başlayan iktidar blokundaki zarardan kendisini uzaklaştırmak istemesi de çok beklenen bir tavır. Yönetememe krizinde sürüklenen AKP'yle birlikte batmak istememek yanında, iktidarda kalabilmek için artık MHP desteğinden fazlasına ihtiyacı olduğunu anlayan Erdoğan'ın bunu fazla belli etmeye başlaması da bir başka rahatsızlık unsuru. Görünen ve görünmeyen işaretlerin bu konudaki kanaatleri değiştirdiği anlaşılıyor.
Gelinen nokta, iki liderin bu siyasi öngörüleri hem partilerinin yakın dönem pozisyonları ve hem de Türkiye'nin siyasi yönü açısından hayli önemsediğini, kontrollü başlayan gerilimden aldıkları işaretlerin de yeni bir dengelenme noktası bulunmasını güçleştirdiğini gösteriyor. Ancak, pek çok kritik dönemeçte olduğu gibi, net kararı ve siyasi rotayı Bahçeli açıklamış oldu. Elbette, bu yeni durum sadece yerel seçimlerin kaderini değil, iktidarın ve Türkiye'nin siyasi tablosunu da değiştirecek.