YAZARLAR

Hanımlar beyleri ikna edecek, marş marş!

Şimdi ev içi emeğin tüm yükü yanı sıra seçim emeğinin tüm yükü de partili partisiz her kadının sırtına vs. gibi kafa karışıklığına lüzum yok. Başkan bizi hesaba kattı, var mı ötesi? Artık andımız belli. Her sabah gözümüzü açar açmaz ağzımızdan çıkacak ilk söz belli. Ne mutlu başkanla muhatap olan kadına!

Törenle kıraathane açılınca üniversitede kahvehane ağzıyla kadın karşıtlığına şaşıracak halimiz yok. Tarihinin en özgür(!) dönemini yaşayan üniversitelerden biri olarak Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi akademisyenlerinin alkışlama özgürlüğünü kullanması da şaşırtıcı değil. Dile kolay hem üniversitenin kurucusu hem TBMM başkanı konuşuyor, bahşedilen özgürlüğü kullanmanın tam sırası. Üstelik konuşma yapılan programın adı “2023 vizyonu” sözcükleriyle başlıyor. Kaçarı yok vereceksin coşkuyu.

2023 Vizyonunda Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinin Rolü Çalıştayı'nda sosyal yardımların önemi dile getirilmiş Yıldırım tarafından. Sosyal devlet niteliğinin yükselmesine örnek olarak da verilen sosyal yardımların artan oranları/rakamları teker teker sayılmış. Sosyal devletin verilen desteklerden daha çok toplumu yardıma muhtaç olmaktan çıkaracak düzenlemeler içermesi gerektiğine filan hiç girmeyelim. Girmeyelim zira yapılan desteklerin göze çok göründüğü de aşikar oldu bu çalıştay konuşmasında. Hem yardımlarla övünülüp hem sosyal destek ölçüsünün kaçırıldığı görüşünün ortaya atılması hayli tuhaf ama kadın söz konusu olduğu için gayet de normal. Kadınlara verilen sosyal desteklerin kısıtlanması girmiş oldu böylece 2023 vizyonuna.

Ahir ömründe kendisine can yoldaşı değil sadece itaatkar köle arayan erkekler hoşnut olsun yeter. Evlenmek istediği adının gönlünü kazanma çabası filan uzun iş. Devlet parasını kesiversin en kolayı. Evinin ve kendisinin bakım yükünü sırtına saracağı kadının, kendi parasına muhtaç olmasını istiyor gençler gibi erkeklerin yaşlıları da. Bir grup nafaka ödememek için kıyameti koparırken “kadın çalışsın, kendi ayakları üstünde dursun” der. Veya “nafaka yükümlülüğümü devlet üstlensin” der. Nafakayı devlet ödeyecekse, sosyal yardım fonlarında yer açmak için kadınlara verilen desteği kısmak da tam cin fikirlilik. Diğer yandan İhsan Şenocak gibi beşik uleması “kadınların erkeklerle kariyer yarışına girmesi aile uyumunu bozuyor” minvalindeki vaazlarıyla kadını eve gönderir. Meclis Başkanı “kadınlar çaresiz bırakılıp evlenmeye zorlansın, erkeklere muhtaç hale getirilsin” garabetini destekler. Kamusal alanda dondurma yemek, sakız çiğnemek, gülmek, pantolon giymek, kaş almak, hamileyken dışarı çıkmak gibi nafaka almak da sosyal yardım almak da hepsi kadına zül. Hele bir de hem başörtülü hem açık alanda sigara içiyorsan işin bitik, kim bilir kimlere ne mesajlar veriyorsun? Ha delirmek mi, o bedava.

Okumasın, çalışmasın, gezmesin de ne yapsın mesela nefes alsın mı bu kadın diye düşünürken şükür imdada Başkan yetişti. Kadınların yapamayacaklarını düşünür dertlenirken eksik olmasın kadınların yapabileceklerini sayıverdi de içime su serpildi. Erdoğan AK Parti Kadın Kolları Eğitim Programı'nda konuşmaya başladı. Tabii ki ana akım medyamız sayesinde her kelimesini duymakla onurlandığım konuşmasında muhteşem bir hedef sundu kadınlara. Pardon hanım kardeşlere seçim çalışmalarında inanılmaz görevler yükledi. Kadın kollarında, partide görevli olmayanlar bu vazifeden kurtulduklarını sanmasınlar. Çünkü teşkilattaki kadınlar ev ev gezerek hanımları ikna edecekler. “Siz hanımları ikna edin yeter onlar nasılsa beylerini ikna eder” talimatıyla vazife herkese düştü. İnanır mısınız, siyasi tercihi farklı olanlara da ev ziyareti yapılacağı belirtilirken partiler arasında HDP bile sayıldı. Terör örgütünün siyasi uzantısı tanımı konuşmanın bu kısmında kullanılmadan takısız, sıfatsız HDP sayıldı partiler arasında. Ama vazife de mühim tabii. Hanımlar beyleri ikna edecek, marş marş.

Nafaka karşıtlığı gibi tehlikeli sulara hiç girmeden “biz kadınları hayal kırıklığına uğratacak hiçbir adım atmadık, atmayız” mesajından âlâ güvence olacak değil ya? Üstelik Türkiye’de kadınları görmezden gelen hiçbir siyasetin başarı şansı olmadığını söylemesi, tüm kadınları muhatap alması, umutların tavan yapmasına yetti bile. Yetti ama bitmedi. Eşitlikten söz etmeden “nüfusa oranlı siyasi temsil, ekonomi, eğitim, çalışma hayatı” hedefiyle (üç vakte kadar mı artık neyse karıştırmayalım), eşitliği ima ediş becerisiyle Başkan yukarıdaki eski yeni bütün kötü hatıraları siliverdi.

Şimdi ev içi emeğin tüm yükü yanı sıra seçim emeğinin tüm yükü de partili partisiz her kadının sırtına vs. gibi kafa karışıklığına lüzum yok. Başkan bizi hesaba kattı, var mı ötesi? Artık andımız belli. Her sabah gözümüzü açar açmaz ağzımızdan çıkacak ilk söz belli. Ne mutlu başkanla muhatap olan kadına!


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.