Rus basınında geçen hafta (27 Ekim-2 Kasım): Erdoğan ve Trump'ın Suudilerle ticareti tek taraflı
EADaily ajansı, ABD ve Türkiye’nin Suudi Arabistan’a Cemal Kaşıkçı cinayetinin hesabını soracağını yazdı. Trump ile Erdoğan’ın Suudi Arabistan’dan birçok şey isteyeceğini de öne süren ajans, bu “ticaretin” tek taraflı olacağını iddia etti.
İstanbul'daki dörtlü zirveye geniş yer ayıran Rus medyasından Kommersant gazetesi yazarı Maksim Yusin, toplantının her katılımcı ülkeye ayrı yarar sağladığını öne sürdü.
Yusin Almanya ve Fransa'nın yeni bir mülteci akınına neden olacak “rafa konan ama iptal edilmeyen” İdlib saldırısını Moskova'ya erteletme çabalarının bölgeyi kontrol altına tutmaya çalışan Türkiye’nin de işine yaradığını belirtti.
İdlib’de konaklayan silahlı grupların çoğunun Erdoğan’ın “müşterisi ve etki aracı” olduğunu iddia eden yazar, Putin'in ateşkesi uzatıp “mültecileri Avrupa’dan Suriye’ye geri çekmek” bahanesiyle ülkeyi kalkındırmak için gereken parayı Batı’dan almaya çalıştığını öne sürdü.
İstanbul zirvesinden izlenimlerini paylaşan aynı gazeteden Andrey Kolesnikov, toplantının Boğaz manzaralı bir Osmanlı sarayında yapıldığının altını çizdi. Kolesnikov, Recep Tayyip Erdoğan’ın karşıladığı her misafiri tek tek pencereye getirerek “denize sıfır, her şey dahil, hiç eksiğimiz yok” türünden bir prezantasyon yaptığını mizahi bir şekilde tasvir etti. Muhabir “İtiraz eden yoktu, çünkü henüz toplantı başlamamıştı” ifadelerini kullandı.
Kommersant muhabirinin izlenimlerine göre, basın toplantısında Türkiye’nin dünya çapında terörle mücadelesini anlatan ve Kürtlerle barışmak niyetinde olmadığını gösteren Erdoğan’a göre zirveden yeni bir format çıkmadı, sadece Astana platformu genişletildi.
Bu teze karşı çıkarak Astana platformu ile Batılı koalisyonunun çabalarını birleştirmesinden bahseden Vladimir Putin, İdlib’e saldırı konusunu yeniden açtı. Halbuki Soçi zirvesinde Erdoğan Rus lideri bu fikirden zar zor vazgeçirmişti.
“Astana sürecine katıldığını yeni öğrenen ve bundan hoşlanmayan” Emmanuel Macron, açıklamasına sinagog katliamı münasebetiyle ABD’ye başsağlığı dileğiyle başladı.
“Suriye’nin kaderini kararlaştıracak olan Suriye halkıdır” eski tezini tekrarlayan Putin, bu sefer Avrupa liderleriyle bu konuda mutabakat sağlamış gibiydi. Erdoğan ise, Esad’ı “bir milyon vatandaşının” ölümünden sorumlu tutarak Merkel ile Macron’un yanında görünüyordu.
Muhabirin akşam yemeğinden aktardığına göre Erdoğan ile Merkel sofraya oturduğunda Putin kapıda Macron’u durdurup bir şeyler anlatıyordu. Yazar, Macron’un Esad’ın seçime katılmasına olumlu bakan tek Batılı lider olduğunu dikkate alırsak neler konuştuklarını kestirebiliriz, dedi.
EADaily ajansı, ABD ve Türkiye’nin Suudi Arabistan’a Cemal Kaşıkçı cinayetinin hesabını soracağını yazdı.
Soruşturmanın başında “dengeli” davranmaya çalışan Donald Tump ilk somut sonuçlar çıkınca cinayeti örtmeye çalışan Riyad’ın açıklamalarını "fiyasko" olarak nitelendirdi. Dolayısıyla ABD Başkanı milyarlarca dolarlık silah kontratlarını yavaş yavaş zorunlu hale gelen yaptırımlardan kurtarmaya çalışsa da, bu açıklama ile ister istemez Veliaht Prens’e bir darbe indirdi.
Ajansa göre Erdoğan’ın Suudilere karşı en baştan aldığı sert tutum ise değişmedi. Hatta Türk lider “yurt dışındaki suçluların cezalandırılmasını” istedi. ABD'li mevkidaşı gibi Erdoğan’ın da veliaht prensin düştüğü “hassas” durumu sonuna kadar değerlendirmek niyetinde olduğu kesin. Trump ile Erdoğan’ın Suudi Arabistan’dan birçok şey isteyeceğini öne süren ajans, bu “ticaretin” tek taraflı olacağını iddia etti.
Ajans iddialarını şöyle sıraladı: İlk önce Riyad, Trump’ın çoktan beri istediği gibi ham petrol üretimini artırmak zorunda olacak. Ondan sonra Veliaht Prens büyük ihtimalle Türkiye’nin talebi üzerine İhvan ve Katar ile barışa zorlanacak, Fırat’ın doğusundaki Kürtlere desteğini kesecek, en sonunda da Ankara’nın Tahran ile arasına girmeyi bırakacak.
Moskovskiy Komsomolets gazetesine konuşan Rusya Bilim Akademisi Bio-Tıp Araştırma Enstitüsü uzmanlarından Yelena Tomilovskaya, Rus ve Belçikalı bilim insanlarının müşterek yaptığı keşfi anlattı.
Elde edilen bilgilere göre uzaya giden kozmonotların beyni değişime maruz kalıyor. Deneye gönüllü katılan on kozmonotun beyni uçuştan önce, uçuştan bir hafta ve altı ay sonra olmak üzere üç kere mikro X-ışını tomografisi ile tarandı. Tomilovskaya, uçuştan bir hafta sonra beyindeki beyaz ve gri maddenin yüzde 3 ila 3.3 oranında azaldığını ve bunun sebebinin meçhul olduğunu söyledi. Araştırmaya göre altı ay sonra beyin normale dönüyor.
Bunun dışında uçuştan yeni dönen kozmonotların beynindeki lokomotor sistem, hayal gücü ve mekanda yönlendirmeden sorumlu bölümler arası bağlar da belirli değişime uğrayıp altı ay sonra normale dönüyor.
Röportajı bitirirken Tomilovskaya, 1935’te vefat eden ve “uzayın babası” unvanına sahip Rus bilim insanı Konstantin Tsiolkovskiy’nin, uzaya giden insanların beyninin değişime uğrayacağını tahmin ettiğini hatırlattı.
Regnum ajansı yazarlarından Stanislav Stremidlovskiy, Türkiye’deki Ruslar açısından Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin Fener’in yerini alıp alamayacağını tartıştı.
Bilindiği gibi Rus Ortodoks Patrikhanesi, Rus cemaatine, Fener’e bağlı kiliselerde düzenlenen ayinlere katılmayı yasakladı. Öte yandan Türkiye’de Ortodokslar için birkaç Hıristiyan kilisesi faaliyet gösteriyor. Aralarında Atatürk zamanında kurulan ama “Ortodoks aleminin tanımadığı” Türk Ortodoks Kilisesi de bulunuyor. Geçmişte Fener Patriği'nin yurt dışına gönderilme ihtimali üzerine Türk Ortodokslarına ruhani “hizmet” verebilmek için kurulan Türk Ortodoks Patrikhanesi ile anlaşmaya varmak yazara göre mümkün. Mesela ona bağlı bazı kiliselere Rus papaz atanabilir. Bununla beraber Ankara’dan onay almadan söz konusu plan gerçekleşemez. Ne var ki bu gelişme Fener’i kızdıracak. Halbuki Fener kanalıyla Türkiye, Ukrayna üzerinde etkisini güçlendirdi. Bunun yanı sıra ABD’de etkili olan Fener, Ankara’nın Washington’a baskı araçlarından biridir.
Yazar, Ankara bu plana sıcak baksa bile Rus Ortodoks ve Türk Ortodoks patrikhaneleri arasındaki ilişkileri istediği zaman kesebilecek, dedi.
Andrey İsaev Kimdir?
Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.
'Kırım'da işgal açıklaması kabul edilemez' 24 Ağustos 2019
'Suriye Kürdistanı projesi şimdilik rafa kaldırıldı' 17 Ağustos 2019
ABD Kürtler ve Türkler arasında manevra yapıyor 10 Ağustos 2019
Basit bir silah ticareti jeostratejik boyut kazandı 03 Ağustos 2019 YAZARIN TÜM YAZILARI