Alevler, komplolar ve tercihli cehalet!
Haberlerde geçen “23 Ekim’deki Zirve’den bu yana haber alınamıyor” ifadesi bile başlı başına “eyvahlar olsun, yine Suudiler ne yaptı” iması taşıyor. Düşündürücü olan küçük bir araştırma yapıldığında Bongo’nun neden ülkesine dönmediği, neler olduğunun kolaylıkla anlaşılıyor olması.
Dünyanın gündeminde bu hafta Kaşıkçı cinayeti sonrasında kimin ne yapacağı en fazla merak edilen konuların başında geldi. ABD’nin Suudi Arabistan ile müttefiklik ilişkisi düşünüldüğünde Washington Riyad hattında nasıl bir ilişki kurulacağı, ABD’nin bir dizi yaptırım için düğmeye basıp basmayacağı en büyük soru işaretiydi. Nihayetinde değeri kendinden menkul, geleneksel şükran gününde "kendime şükranlarımı sunuyorum" diyen Donald Trump konuya dönük duruşunu ortaya koydu. Kaşıkçı cinayetinde sorumluluğu olsun ya da olmasın Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’a dokunulmayacağını açıkça ifade etti. Gerekçe ticaret ve savunma ilişkileri, kasalar dolusu dolardan olmama istediğiydi.
Avrupa da benzer biçimde Kaşıkçı olayı sonrasında kendi pozisyonuna dönük sorgulamalara girişti. "Yaptırım hazırlıklarının sürdüğü" ifade edildi. Avrupa’nın özellikle Avrupa Birliği’nin kafası bu ara ne olacağı tam anlaşılmayan İngiltere’nin AB’den ayrılma süreciyle dolu. Her gün konuya dönük bir gelişme haber bültenlerinde kendine yer buluyor.
Avrupa ve ABD’de Kaşıkçı olayı ana gündem olurken, Asya Pasifik’te APEC Zirvesi’nde mutabakat metninin çıkmaması gündemde üst sıradaydı. Çin, metnin çıkmamasını ABD’nin Başkan düzeyinde toplantıya katılmamasına bağladı. Trump’a "söyle o zaman neden katılmadın, toplantıyı bilerek sabote ettin" mesajı verildi.
Kaşıkçı cinayeti ve sonrasının küresel gündemi çalkalaması, Suudi Arabistan’ın yakından incelenmesine neden oluyor. Durum öyle bir noktaya vardı ki buluttan nem kapma tabiri sanki Riyad için söylenmiş. Bu hafta Suudi Arabistan’a dönük yeni bir suçlama özellikle Türkiye’de bir kısım medya tarafından önü arkası araştırılmadan “yine Suudi Arabistan yine karmaşa” başlığıyla verildi. Oysa küresel ve bölgesel medyaya bakıldığında ulusal basının aksine Suudi Arabistan’a dönük suçlama alt sıralardaydı. Konu Goban Başkanı Ali Bongo Ondimba’nın nerede olduğuna odaklanıyor. Hatta bazı sosyal medya platformlarında “Ali Bongo nerede?” sorusunu odağa alan başlıklar bile açıldı. Bu haftaki ilk konumuz, Ali Bongo Ondimba’ya ne olduğu ve Türkiye’de bir kısım medyanın neden bunu bir kriz gibi sunduğu olacak.
Üç kıtada bunlar gündemin üst sırasındaki konulardı. Ancak ABD gündeminde haftalardır süren bir yangın haberi var. Yer yer küresel gündemde de karşılık bulan Kaliforniya yangını ve etkileri yine de pek tartışılmıyor. Bu haftaki ikinci konumuz ise Kaliforniya’daki yangın.
Bir bardak suda fırtına koparmak: Ali Bongo nerede?
Gabon Devlet Başkanı Ali Bongo Ondimba, yaklaşık 40 yıl Gabon’u yöneten babasından 2009’da iktidarı devraldı. 2016’da seçimi yeniden kazanan Ali Bongo’nun seçilmesine dönük özellikle muhalefet şaibe şerhi düşüyor. 59 yaşındaki Gabon liderinin inme geçirdiği ve ayakta durmakta zorlandığı son dönemde gündeme geldi. Ancak hastalığın nedenleri hâlâ tam olarak bilinmiyor. Bir başka iddia Bongo’nun vertigo hastalığından muzdarip olduğu.
Suudi Arabistan’daki tedavi imkanlarını gözeterek, Bongo, 23-25 Ekim arasında Suudi Arabistan’da gerçekleştirilen Çölün Davosu Zirvesi’ne katıldı. Hastalığının durumu ve tedavi istediğinin daha önce Suudi makamlara bildirildiğini Gabon yetkilileri açıkladı. Zirvenin hemen ardından Suudi Arabistan’ın açıklamasına göre Bongo, Kral Faysal Hastanesi'ne yatırıldı. Söz konusu tedavi süreci boyunca Bongo’nun eşi Silvia Bongo, eşinin Suudi Arabistan’da tedavi gördüğünü ve durumunun iyi gittiğini ifade etmişti. Ancak özellikle Kaşıkçı cinayeti sonrası olağan şüpheli haline gelen Suudi Arabistan bu konuda da çeşitli spekülasyonların odağında oldu.
Gabon Başkanlık Sözcüsü, 11 Kasım’da Bongo’nun Suudi Arabistan’da tedavi altında olduğunu ifade etti. Hatta durumuna dönük yeterli bilgi aktarılabilmesi için Afrika Birliği yetkilerinin Suudi Arabistan’a gideceklerini belirtti. Açıklamadan dört gün sonra Gabon Yüksek Mahkemesi, Gabon’un yerine geçici olarak başkan yardımcısını atadı.
Arada gelen bilgilerde Fas ve Londra’nın Bongo’nun tedavisi konusunda düşünülen ülkeler olduğu, Suudi doktorların da bu tavsiyede bulunduğu duyuruldu. Bu çerçevede Bongo’nun şu anda Londra’da tedavi altında olduğu ifade ediliyor.
Gabon, Suudi Arabistan ve İngiltere arasında tedavi için görüşme trafiği sürerken Türkiye’de büyük bazı medya kuruluşları haberi ve durumu adeta bir 'komplo' olarak verdi. Haber dilinde sanki Bongo’nun Riyad tarafından rehin alındığı ya da akıbetinin ne olduğu bilinmiyor izlenimi veriliyordu.
Üst düzey siyasette liderlerin hastalıkları, hangi ülke olursa olsun kamuoyuna hemen açıklanmaz, genellikle tedavi süreci de saklanır. Ta ki beklenen son kesinleşene kadar. Bunu bilmiyor olabilirsiniz. Ancak Kaşıkçı cinayetinin İstanbul’da işlendiği düşünüldüğünde İstanbul merkezli medyanın cinayeti ya da geçen yıl Suudi Arabistan tarafından rehin alınan Lübnan Başbakanı Hariri’yi hiç gündeme getirmeyip, bu konuyu çarpıtması dikkat çekici. Komplo kavramının hafif kaldığı bu durum ilk defa da olmuyor. Şimdi yanıtlanması gereken bir bardak suda fırtına koparanların bu kadar bilgiye rağmen neden komploya sarıldıkları ve bunun zamanlaması...
Kaliforniya'nın alevleri ve Trump'ın cehaleti
Kaliforniya’da 8 Kasım’dan bu yana ABD’deki en ölümcül yangınlardan birisi yaşanıyor. Plumas Ulusal Ormanı’nda başlayan yangın kısa sürede rüzgarın da etkisiyle yayıldı. Uluslararası medyaya göre şu ana kadar yangında 42 kişi hayatını kaybetti ve 7 bine yakın ev hasar gördü. Üstelik 200’den fazla kişi hâlâ kayıp. 'Kamp Ateşi' adı verilen Kaliforniya yangınında 4 binden fazla itfaiye görevlisi ve 2 bin kadar gönüllü çalışıyor. İtfaiye yetkilileri yangının ancak yüzde 20'sini kontrol altına alabildi ve tamamının kontrol altına alınması için en az üç haftaya ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Kaliforniya’daki en büyük yangın Kamp Ateşi olsa da yalnızca 2018’de eyalette irili ufaklı 8 bine yakın yangın meydana geldi. Peki bu yangınların nedeni ne?
Öncelikle konuya dönük araştırmalar yapan uzmanlar, özellikle zengin sınıfa ormanlık bölgelerin açılmasını ve buraların kontrolsüzce yerleşim yeri haline getirilmesini en etkili faktör olarak gösteriyor. Ancak sebepler bununla sınırlı değil. Genel olarak bölgede yaşanan kuraklık, bitki örtüsüne etki ediyor. Bunun yanına ardı arkası kesilmeyen ve haftalara yayılan sert rüzgar dalgaları yangınların en önemli sıçrama nedeni.
Konuya kapsamlı yaklaşan uzmanlar, aslında bu kadar sık ve yaygın biçimde yangınların çıkmasını iklim değişikliğine bağlıyor. Kaliforniya iklim değişikliği konusunda en duyarlı eyaletlerden birisiyken son dönemde bu çaba özellikle Donald Trump’ın akla mantığa sığmayan açıklamalarıyla sekteye uğradı. Son olarak Trump 22 Kasım’da Twitter'dan küresel iklim değişikliği konusunda şunları söyledi: Acımasız ve genişlemiş soğuk dalgası tüm kayıtları alt üst edebilir. Küresel ısınmaya ne oldu?
Bu tweet'i atan insan eğer ABD Başkanı olmasaydı, 'aman ya' der geçerdiniz ancak öyle değil. Trump öncelikle belli ki küresel iklim değişikliği kavramını bilmiyor ya da bilmezden geliyor. Küresel iklim değişikliği olağandışı seller, aşırı soğuk, aşırı sıcak gibi unsurları dikkate alarak bundaki insan faktörünü ortaya koyar. Trump’ın sandığının aksine küresel ısınma dünyanın her yerinin ısınması değil. Örneğin geçtiğimiz kış, Moskova’ya doğru dürüst kar yağmazken Teksas’ta insanların kar altında kalması büyük bir şaşkınlığa neden oldu. Böylesi bir kar yağışını beklemeyen Teksaslılar adeta bot ve montlara hücum etmişti.
Trump tüm bunlara sırtını dönerken, onlarca ölümün olduğu ve can pazarına dönen Kaliforniya’ya ancak bu hafta gitti. Ancak ne uzmanlar ne de en ölümcül yangının alevleri, iklim değişikliği konusunda Trump’ı ikna edeceğe benzemiyor. İklim değişikliği konusunda 'Trumplaşmak' diye bir kavram var mı bilmiyorum ancak bilim bir yana gerçek öte yana 'ben yok diyorsam yok, akıl neymiş, mantık kimmiş' cümlelerinin özeti bence Trumplaşmak!
Trumplaşmamanız dileğiyle...
Mühdan Sağlam Kimdir?
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.
'Türkiye Kürtlerin aynı zamanda Ortadoğu realitesi olduğunu göremiyor' 20 Kasım 2024
'Ortadoğu’da Kürt meselesinin çözümü Türkiye'siz düşünülemez' 13 Kasım 2024
'Erdoğan Kürt Sorununu çözmeye değil stabilize etmeye çalışıyor' 04 Kasım 2024
Yapay zekanın açıldığı kapı: Nükleerin yeniden keşfi 30 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI