YAZARLAR

Barzani bir kez daha Bağdat’a dönerken…

Bağımsızlığa giden özgüvenden Bağdat’a ortaklığa dönüşün boğazlarında düğümlenmeye yol açtığı kesimler az değil. Öfke, kızgınlık, küskünlük ve hayalkırıklığı hâlâ büyük. Üstelik Kürtler arasında kırılgan birlik darmadağın olmuş durumda. 

Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Mesud Barzani 22-23 Kasım’daki Bağdat-Necef seferinde hayli popülerdi. Bağdat’ta tek seferde neredeyse bütün siyasi aktörlerle görüşmenin sığdırıldığı ziyaret nadirdir.

Kak Mesud’un yolu ilk kez Bağdat’tan geçmiyor. Gençlik anıları bu kentin sokaklarında. Orta öğreniminin ardından 1961’de ayrıldığı Bağdat’a 10 yıl sonra babası Mele Mustafa’nın müzakerecilerinden biri olarak dönmüştü. Bir sonraki tur 1991’deydi. Bu kez KDP lideri olarak 182 bin Kürt’ün ölümünden sorumlu Saddam Hüseyin’in karşısındaydı. Karşılaşma anını “Saddam’ı gördüğümde beş dakika boyunca öfkeden konuşamadım, kalbim duracak gibi oldu” diye anlatacaktı.

Daha sonra 2003’teki Amerikan işgalinin ardından Irak’ın yeniden dizaynı sürecinde Bağdat’taydı. Artık ‘Yeni Irak’ın kurucu ortağıydı. Kürtlerin iktidarı paylaştığı Bağdat’a gitmeleri artık sıradandı. Son ziyaret Musul’u IŞİD’den kurtarma planının yapıldığı 2016’daydı. Koşullar değişti ve gündem rotasını bağımsızlığa kırdı. 25 Eylül 2017’de bağımsızlık referandumuna gidildi. Bundan sonra bir ziyaret düzenlenecekse artık komşu ülkenin başkenti Bağdat’a gidilmiş olacaktı. Bu bir düştü.

16-17 Ekim 2017’de çok yönlü müdahaleyle Kerkük’ün merkezin kontrolüne geçmesi Kürdistan için kayıp, bu hamle için bütün itibarını ortaya koyan Barzani adına da hezimetti. Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki başkanlık makamını feshedip yetkilerini başbakan ve meclise devrederek sahne gerisine çekildi. Bu şekilde doğal liderlik konumunun daha fazla yıpranmasını önledi. Hem Tahran hem de Ankara ile diyalog kanalları açık olan yeğeni ve damadı Başbakan Neçirvan Barzani’nin işleri toparlamasının önünü açtı. Bağdat’a ilk giden de Neçirvan Barzani’ydi.

Kürtlerin 12 Mayıs genel seçimlerinin ardından Irak siyasetinde yeniden anahtar konumuna gelmeleri işleri kolaylaştırdı. Tabii bu arada Irak Cumhurbaşkanlığı için KDP’den Fuat Hüseyin yerine KYB’nin adayı Berhem Salih’in seçtirilmesi Barzani’ye ödettirilen bir diğer siyasi bedeldi. Bağdat ve Tahran açısından bağımsızlık referandumu üzerine kopan fırtınada işbirliğine açık pozisyonu nedeniyle Süleymaniye kanadı ödüllendirilmiş oldu. Sonradan KDP’yi teskin için de Hüseyin, Irak Maliye Bakanlığı’na atandı. Elbette Kürdistan Yönetimi Başkanlığı’nın KDP’deyken Irak Cumhurbaşkanlığı’nın KYB’de olması 2003 sonrası yeni Irak siyasetinin bir teamülüydü. Bir nevi Mesut Barzani ile merhum Celal Talabani arasında iki liderin siyasal profillerine uygun bir güç dağılımıydı. Talabani’nin ölümü bu doğal dengeyi bozdu. Barzani’ye göre koşulların değişmesine bağlı olarak bu teamül geçerliliğini yitirmişti. KBY ile KDP arasında müzakere ve uzlaşma olmadan Salih’in öne çıkarılmasına öfkeliydi. Hatta oyuna getirildiğini düşünüyordu.

GÖRÜŞME TRAFİĞİNDEKİ EKSİK KARE

“Zararın neresinden dönülürse kârdır” hesabıyla, Barzani, kritik bir adım atarak Bağdat’ın yolunu tuttu. Önce Bağdat, ardından Necef’te Irak siyasetine yön veren aktörlerle referandum sonrası ilk yüz yüze temaslarını gerçekleştirdi. Kürdistan yönetiminde resmi sıfatı olmadığı halde en üst düzeyde ağırlanan Barzani ‘siyaseten öldüğünü’ düşünenleri yanılttı!

Kimlerle görüşmedi ki; Başbakan Adil Abdülmehdi ve Meclis Başkanı Muhammed el Helbusi dışında 2014’te, “Yeniden başbakan olursa bağımsızlık ilan ederim” dediği Kanun Devleti lideri Nuri Maliki, referandum sırasında kişiliğini hedef alan sözleri nedeniyle öfkeli olduğu sabık Başbakan Haydar el İbadi, özellikle KDP kanadının ‘terör örgütü’ ve ‘işgalci güç’ olarak nitelediği Haşd el Şaabi’nin komutanı Hadi el Ameri ile bir araya geldi. Havaalanında Barzani’yi karşılayanlar arasında Amiri de vardı. Irak’ın bütünlüğü ve milli vurgularla öne çıkan Mukteda el Sadr ile buluşmak için Necef’e gitti. Diğer Şii liderlerden Ammar el Hekim ve Falih el Feyyad ile de görüştü. Barzani, Sünni liderler Salim el Ceburi ve Salih el Mutlak’ın yanı sıra Türkmen Cephesi lideri Erşad Salihi ile de bir araya geldi. Türkmen liderin görüşmeden çıkardığı sonuç şuydu:

"Barzani, Peşmerge'nin Kerkük'e geri getirilmesi niyetlerinin olmadığını tarafımıza bildirdi. Bu durum bizi memnun etti."

Görüşme trafiğinde bir tek Süleymaniye kanadından Cumhurbaşkanı Berhem Salih yoktu. Barzani şimdilik Salih’in yüzünü görmek istemiyordu. Salih’in Akdeniz Diyalogu toplantısı için Roma’ya gitmesi günü kurtaran bir formüldü. Aynı gün Barzani Bağdat’a inerken Salih havalandı. Önceden ayarlanmış programlarda çakışma vardı ama görüşmek istenseydi biri azıcık erken gelir, diğeri de azıcık rötar yapardı.

Görüşmeler genelde sıcak geçti ama hassaten Barzani-Abdülmehdi buluşması pek samimiydi. İki lider birbirlerine “Ebu Mesrur” (Mesrur’un Babası) ve “Ebu Haşim” (Haşim’in Babası) diye seslenerek samimiyet protokolünü işletti. Abdülmehdi, Barzani’yi “Kürdistan Bölgesi’nin başkanı”, “Sadece Irak değil bölge ve bütün dünyada ilişkilerin mimarı” ve “Büyük lider” diye selamladı. Barzani de karşılıksız bırakmadı:

"Akıllı bir adama sormuşlar: ‘Kardeşini mi yoksa arkadaşını mı daha çok seviyorsun?’. O da yanıt vermiş: ‘Arkadaşım olsaydı kardeşimi.’ Sen, Ebu Haşim, benim hem kardeşim hem de arkadaşımsın. Burada kardeşim Dr. Adil Abdulmehdi’ye tam desteğimi ifade ediyorum.”

Net sonuç: Buzlar kırıldı. Iraklı liderler ‘kardeşliği tesis etme’ ve ‘hataları düzeltme’, Kürt tarafı ‘ilişkileri güçlendirme’ vurgusu yaptı. Barzani’ye Bağdat’ta ofis açıp sorunlarla yakından ilgilenmesi teklif edildi.

Irak liderlerinin ziyarete yükledikleri anlamın aksine Barzani’nin büyük bir nedametle yüzünü Bağdat’a döndüğü söylenemez. Barzani, 16 Ekim 2017’deki Kerkük’ü merkezin kontrolüne geçiren müdahalenin yıldönümünde şu mesajı yayımlamıştı:

“16 Ekim halkımızın tarihinde kara bir gündür. O gün mazlum bir halkın hayallerine ve umuduna namertçe ihanet edildi. İçten bir elin yardımı ile halkımızın kaderini değiştirecek vicdansızca bir oyun gerçekleştirildi. Binlerce evladımızın kanı pahasına savunulmuş bu topraklar bir komplo çerçevesinde işgal edildi, viraneye çevrildi ve Kürdistan halkının kutsallarına hakaret edildi… Bütün ihtimalleri öngörmüştük ama içerden bir elin bu şekilde Kürdistan halkını arkadan hançerleyeceğini tahmin edememiştik… Hiçbir zaman Kerkük’ün Kürdistani kimliğinden şüphe duymadık. Hiç kimsenin bu konuda şaibe yaratmasına müsaade etmeyiz.

Kürdistan halkından geleceğe güçlü ve umutlu bakmalarını istiyorum. Halkımızın davası meşrudur, savaş, komplo ve ihanetle bu dava yok edilemez.”

KDP’ye yakın kaynaklar, bir badireden sonra, Barzani’nin Bağdat’la işleri yoluna koyup ‘bağımsız Kürdistan’ gündemiyle uzun yolculuğuna kaldığı yerden devam edeceğini düşünüyor.

İRAN VE ABD ARASINDA İNCE BİR YOL

Maliki ve Amiri ile görüşme İran’ın desteğini alma çabası olarak da görülüyor. Hatta bu gezinin arkasında Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin olduğu, Barzani’nin de referandum sonrası müdahaleye sessiz kalan ABD’ye çalım atarak İran desteğine yöneldiğine dair spekülasyonlar yapılıyor. Fakat ziyaretin ABD’den habersiz ya da onaysız gerçekleştiği söylenemez. ABD’nin bölgedeki ‘gizli işler prensi’ Brett McGurk Twitter hesabından Barzani’nin temaslarını Irak hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki işbirliğinin güçlenmesi açısından önemli bulduklarını vurguladı.

İşin doğrusu, Kürtler hükümet oluşumunda öyle bir konuma geldi ki hem Iraklı rakip güçler hem de birbirine karşı nüfuz savaşı veren İran ve ABD, Barzani’yi bir an önce Bağdat’ta görmek istiyordu. Çözülmesi gereken bir sürü konu, ortaklığın tam teşekkülünü bekliyor. Sözün gelişi sahibini bulmamış 8 bakanlık koltuğu için pazarlıklar sürüyor. İran başbakan olmasını sağlayamadığı Falih el Feyyad’ın en azından İçişleri Bakanlığı’na getirilmesi için bastırıyor. Tahran, ABD’nin Haşd el Şaabi’nin dağıtılmasına yönelik olası girişimlerinin önünü şimdiden kesmek istiyor. Feyyad, Haşd’tan da sorumlu güvenlik konseyi genel sekreteriydi. İran’ın bir diğer önceliği Amerikan yaptırımlarına ortak olabilecek olası aktörlerin hükümette ağırlık kazanmaması. İran ve ABD’nin üzerinde mutabakat sağladığı Adil Abdülmehdi, Tahran ziyaretinde İranlıları rahatlatacak bir tutum içine girse de bu jest kâfi bulunmuyor.

FABRİKA AYARLARIYLA ÇÖZÜM ARAYIŞI

Kürtlerin Bağdat turundan ne umduklarına dönersek; Barzani’nin yardımcılarından Hemin Hawrami ziyarette hedefi “İki halkın azami iyiliği için Bağdat’ta sıfır problem” olarak ifade etti. Sıfır problem, hayalleri zorlayan bir hedef. Genel anlamda Barzani’nin temasları, Kürtlerin yazımında ciddi rol oynadıkları 2005 anayasasında çizilmiş fabrika ayarları üzerinden ilişkilere format atmaya yönelik.

Evvela güç dağılımındaki hassasiyetin korunması Kürtleri Bağdat’a taşıyan köprüydü. Mezhebi-etnik temelli bu bölüşüm merkezi güçler arasında zaten sorgulanmıyor.

İkinci mesele Irak bütçesinden yüzde 17 payın Kürdistan’a muntazaman ödenmesi. Burada karşılıklı suçlamalar olageldi. Bağdat bütçe kesintisine giderken Kürdistan’ı merkezi by-pass edip Türkiye ve İran’a petrol satmakla, gümrük gelirlerini tekeline almakla ve kamu harcamalarında şeffaf olmamakla suçluyordu.

Üçüncü ve en önemli mesele Kerkük gibi tartışmalı bölgelerin statüsünün çözümü için nüfus sayımı ve referandum öngören anayasanın 140’ıncı maddesinin uygulanması.

KDP-KBP çemberinin dışında kalan Kürt siyasi çevreleri, 140’ıncı maddenin yerine getirilmemesinde çuvaldızın kendilerine batırılması gerektiğini söylüyor. Bağdat’ta koltukları işgal eden Kürtlerin de görev süreleri boyunca bu meseleyi gündemleştirmedikleri vurgulanıyor. IŞİD’in yarattığı çöküş sırasında Kerkük’te tek kurşun atmadan kontrolü ele alan Kürtlerin durumu güç kullanarak tersine çevirmeleri zor. Geriye anayasanın öngördüğü planla Kerkük’ü yeniden Kürdistan’a bağlama seçeneği kalıyor.

Abdülmehdi göreve başlar başlamaz Cumhurbaşkanı Salih ile 140’ıncı maddenin gündeme alınması konusunda mutabık kaldı. 2002’den beri Kürtlerle ilgili gündemlerin içinde yer almış olan Abdülmehdi bu konuda yapıcı tutumuyla biliniyor. Abdülmehdi ayrıca İran’a yaptırım baskısının da etkisiyle 2017’de kesilen Kerkük petrolünün Ceyhan’a yeniden pompalanmasına ve Kürdistan bölgesinden çıkan kamyonlar için konulan gümrük noktalarının kaldırılmasına karar verdi. Fakat bunlar çok zor meseleler; iyi niyet beyanı yetmiyor, siyasi riskler almayı gerektiriyor.

KÜRDİSTAN CEPHESİ DAHA KARIŞIK

Ziyaretin Bağdat’a bakan tarafı böyle. Bir de Kürdistan boyutu var. Bağımsızlığa giden özgüvenden Bağdat’a ortaklığa dönüşün boğazlarında düğümlenmeye yol açtığı kesimler az değil. Öfke, kızgınlık, küskünlük ve hayalkırıklığı hâlâ büyük. Üstelik Kürtler arasında kırılgan birlik darmadağın olmuş durumda.

Barzani’nin Bağdat’la ilişkileri normal seyrine soktuktan sonra Kürdistan içinde ayarlamalara gideceği konuşuluyor. Başkanlık sistemini geri getireceğine dair senaryo iki başlı: Bazı kaynaklar Barzani’nin başkanlık koltuğuna yeniden geçeceği ve ipleri tamamen ele alacağını öne sürüyor. Barzani’nin ‘doğal lider’ sıfatıyla siyaseti dizayn edeceğini söyleyenler ise beklenen değişimi şöyle özetliyor:

Barzani oğlu Mesrur Barzani’yi başbakanlık koltuğuna, Neçirvan Barzani’yi de başkanlık koltuğuna oturtacak. Bunun için yasal düzenlemelere aralıkta başlayacak. Kürdistan Güvenlik Konseyi’ne başkanlık eden Mesrur Barzani’yi bekleyen yer, başbakanlık deneyiminden sonra başkanlık. Mesrur Barzani, Bağdat çıkarmasında babasının heyetindeydi.

Barzani, Bağdat’ta gördüğü sıcak karşılamayı Kürdistan’ın diğer yakasında henüz görebilmiş değil. Kürdistan’daki yerel seçim sonrası iktidar hâlâ şekillenemedi. Kürdistan’ın partilerini toparlamak zaman alacağa benziyor.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.