Sarı Yelekliler, Yeşil Yelekliler ve Kara Yelekliler
Sarı Yelekliler derken geçen hafta başımıza Yeşil Yelekliler çıktı, güzel oldu. Sarı Yelekliler ve Yeşil Yeleklilerin karşısında çok açık ki bir de Kara Yelekliler var. Kara Yelekliler öyle böyle değiller; aralarında Suudi Arabistan, ABD, Rusya gibi fosil yakıt tüccarları ve yanlarında nedense Türkiye de var.
Geçen haftaki yazımızda Sarı Yeleklilerin ilk kazanımından sonra hareketlerinin nasıl evrileceğini zaman ve mücadele edenlerin göstereceğini belirtmiştik. Ayrıca yönetici sınıfa verdikleri korkuyu da değinmiştik. Tarih böyle dönemlerde hızla ilerler, değişir, genişler. Öyle ki yazıyı hafta ortası yazmama rağmen hafta sonu Paris’te çok önemli dört şey oldu: Birincisi kazanımlara rağmen hareket geri çekilmedi. Medyanın şiddet propagandasına rağmen haklılıklarının verdiği güvenle iyi bir eylem inşa edildi. İkincisi aynı gün başta Paris’te olmak üzere pek çok kentte oldukça kalabalık iklim eylemleri oldu. Üçüncü önemli olay ise kentin her yerinde eylemlilik halinde olan Sarı Yeleklilerin iklim eylemine de katılarak meselenin iki farklı kutbu olmadıklarını göstermesiydi. Böylece Sarı Yelekliler ve Yeşil Yelekliler yan yana yürüdü. Eylemcilerin de dediği gibi sosyal adalet ile ekolojik adaletin aynı mücadele olduğu cümle aleme gösterilmiş oldu. Dördüncüsü ise Katowice’de Sarı Yeleklilerin hayaleti dolaşmaya başladı! Basın Fransa’nın elinin müzakerelerde zayıfladığını ifade ederken katılımcılar Sarı Yeleklileri önce telaffuz etmeye, sonra da konuşmaya başladı. Gerçekten tarih böyle dönemlerde hızla ilerliyor, değişiyor ve de genişliyor.
[embed]https://www.youtube.com/watch?time_continue=99&v=6jGmICUrDjI[/embed]
O ESNADA KATOWICE’DE
Tüm bunlar olurken Katowice’de basit bir kavga vardı. IPCC’nin hazırlamış olduğu 1,5°C Özel Raporu zirvenin tartışma konusu oldu. Başını Rusya, Kuveyt ve Suudi Arabistan’ın çektiği ve yanlarında da ABD’nin olduğu bu dörtlü 1,5°C raporunun müzakereyi etkilemesini engellemek için her türlü çirkefliği yaptılar. Çirkeflik diyorum, ülkelerin ortak kararı ile hazırlanan ve son hâline onay verilen böylesi bilimsel bir raporun zirve kararlarında daha etkili bir şekilde ifade edilmesini bloke ettiler.
Tabii bu ülkeler de kendince haklı. Petrolden kazandıkları paranın azalması ne demek? Zaten bütün bu tartışmalar iklim için mi yoksa para için mi yapılıyor o kadar net ki. Ama Sarı Yelekliler ruhu COP24’de demiştik ya, basın toplantısında ABD temsilcisini rezil ettiler. İçinizin yağlarını eritecek görüntüleri aşağıda izleyebilirsiniz:
[embed]https://www.youtube.com/watch?time_continue=1&v=CyOZmxPPYew[/embed]
Zirvede iklim için “light” kalan Paris Anlaşması, altlarında kendi imzaları olan raporunu bile dikkate almayarak süreci daha “light” hâle getirmek isteyen fosil yakıt üreticileri ve ev sahibi kömürcü Polonya ile durum görüntüyü kurtarmıyor. İşin kötüsü görüntüyü kurtarmak için David Attenborough gibi belgeselcileri sahneye çıkardılar. Ancak Attenborough’un hazırladığı filmler ile ilgili The Guardian Çevre Editörü Monbiot’un 'Yaşanan çevresel krizi küçümseyerek kayıtsızlık, karmaşa ve cehalet yarattığına, tabiatı savunmamız için gerekli bilgileri bizlerden saklayarak kötülüğe hizmet ettiğine' dair eleştirisini unutmak mümkün değil. Görevlerini yerine getirmeyen dünya siyaseti yine de günü kurtaramıyor!
ÖNCÜ ÜLKE TÜRKİYE
Türkiye ise tarihi bir zirveye katılıyor. En başta finansmandan yararlanmak istemesi gündeme girmedi. Bu hafta başında ABD, Suudi Arabistan ve Rusya’nın aralarında olduğu listede iklim değişikliği ile mücadelede en kötüler arasında yer aldı. Son olarak Şehircilik ve Çevre Bakanı zirveye katıldı.
Bakan zaten poşet kirliliğinden kurtarma hayalini siyasete satarak ve yüzlerce milyon TL’lik kaynak yaratarak zirveye gitti. “Çevre Kanunu ve Bazı Kanunları Hoppadanak Değiştirdik Torba Kanunu” ile plastik poşet üreticilerini tahsildar duruma getirdi. Böylece en az 10 kuruş maliyeti kendileri için 15 kuruşu ise bakanlığın geliri olarak toplayacaklardı. Bu sayede milyarlarca poşet ile milyar TL’lik bir bütçe gelir olarak kaydedilecekti. Bu başarılı gelir modelini meclisten geçirip Resmî Gazete’de yayımladıktan sonra Bakan’ın Katowice’ye gelmesi yeni bir gelir sağlamak açısından umutları arttırdı. Poşet parası geri dönüşüme değil bakanlığa gelir olacak ise iklim için ayrılan paralar nereye gidecekti?
TÜRKİYE ZİRVEDE KONUŞTU!
Bakan, Türkiye’nin emisyonlarını katlayarak arttırmasını 2030’da yüzde 21’e kadar azaltmayı hedefledikleri şeklinde söyledi. Ben inanamadım. Haberleri görünce editör hatası dedim ve bakanlık sayfasına baktım. Evet öyle demiş! Halbuki Türkiye azaltmak bir yana, atmosfere saldığı sera gazlarını, yakacağı kömürü petrolü, gazı katlıyor.
Hatta Bakan, Enerji Verimliliği Eylem Planı’nın hazırlandığını ve son 15 yılda yaklaşık 41,5 milyon ton petrol eş değeri tasarruf sağlandığını aktarmış. Çok ilginç bir plan hazırlanmış ki daha hazırlanırken tasarruf sağlanmış gibi olmuş. Tabii daha geçen yıl enerji verimliliği ile ilgili mevzuatta erteleme yapıldığını bakan da bilmiyor olmalı.
Zirvede sıfır atık projesinden de bahsetti. Konuşmasında “2023 yılına kadar ulusal düzeyde sıfır atık sisteminin kurulumunun tamamlanmasını hedefliyoruz. Bu hedefimize ulaştığımızda yıllık 4 milyar dolar tasarruf edecek, 100 bin kişiye de doğrudan istihdam sağlamış olacağız.” demiş. Tabii beş yıl sonrası böyle bir başarıya ulaşmak için şu an nerede olduğumuza bir bakalım isterseniz. Daha geçenlerde bakan bütçe konuşmasında “Sıfır atık projesinin bakanlığımızda uygulanmaya başladığı 16 aylık süreçte 179 ton atık ayrı toplanarak ekonomiye kazandırılmıştır.” dedi. Yani beş yıl sonra sıfır atık diyen Türkiye şimdilerde 16 ayda 179 ton atık toplamış. Büyük başarı. Çünkü daha geçen hafta geçen mevzuata göre doğaya karışan 2,5 milyon ton plastiğin geri dönüşümüne dair hiçbir adım atılmadı. Ortada doğaya karışan 2,5 milyon ton plastik poşete değil de 179 ton atığın toplanmasına mı inanmamızı istiyorlar?
Tabii ki burada konu ne sıfır atık ne enerji verimliliği ne de azaltım. Tek dert para. Nitekim konuşmasında “Türkiye olarak, ulusal koşullarımız ve kabiliyetlerimiz doğrultusunda iklim değişikliği ile mücadele için ortak çabalara katılmayı taahhüt ediyoruz. Öncelikle iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uluslararası finans kaynaklarına ülkemizin erişiminin sağlanmasını talep etmekteyiz.” dedi.
KARA YELEKLİLER
Türkiye iklim değişikliği ile mücadele için para isterken aynı günlerde skandal bir haber düştü. Skandal diyorum ama bu bağlantıyı kurarsanız skandal.
İklim değişikliği ile mücadele etmek için kömür gibi fosil yakıt tüketen her türlü tesisi açmamanız, hatta IPCC’ye göre olanı bile kapatmanız gerekiyor. Yani bırakın ÇED olumlu raporu vermeyi, ÇED’i olan projeleri bile iptal etmeniz lazım. Böyle bir durumda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir kez değil, iki kez değil, üç kez mahkeme tarafından iptal edilen İzdemir Kömürlü Elektrik Santrali’ne dördüncü kez ÇED olumlu verdi. IPCC raporuna, COP24’deki açıklamasına ve mahkeme kararına rağmen!
Yani Türkiye dışarıda iklim değişikliği ile mücadele ediyorum diyerek dünyadan para isterken içeride üç kez iptal edilen bir KES projesine dördüncü kez ÇED olumlu kararı verdi. Ve bu bağlantıyı kimse kurmadı!
En başta, tarih böyle dönemlerde hızla ilerler, değişir ve genişler demiştik. Bir bakarsınız böyle olur ve bu soruların cevabını belki alırız, ülkenin gündeminde olan bir konunun bağlantısını kuran çıkar.
Sarı Yelekliler derken geçen hafta başımıza Yeşil Yelekliler çıktı, güzel oldu. Sarı Yelekliler ve Yeşil Yeleklilerin karşısında çok açık ki bir de Kara Yelekliler var. Kara Yelekliler öyle böyle değiller; aralarında Suudi Arabistan, ABD, Rusya gibi fosil yakıt tüccarları ve yanlarında nedense Türkiye de var. Türkiye'nin petrolü yok ama petrol yakan ulaşıma yatırım yapıyor. Kömürü kalitesiz ve berbat ama ithal kömüre yatırım yapıyor. Yetmiyor ithal kömür yakan santrale, bırakın bilimsel raporu bırakın Türkiye’nin de parçası olduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ni, mahkeme üç kez ÇED raporunu iptal ettiği halde dördüncü kez onay verebiliyor.
Türkiye Sarı Yeleklileri sevmiyor, Yeşil Yeleklileri de sevmiyor. Ama Kara Yeleklileri bilime ve mahkeme kararlarına rağmen seviyor.