YAZARLAR

Günün tarihi: Hayvanlardan uzaylılara, Saint-Saëns’tan Alpay’a…

Hayvanlar Karnavalı’nın Mimaroğlu yorumunu bulmak zor ama en azından “Neptünlü Sevgilim” TRT arşivinde ulaşılabilir durumda. Günü, günleri güzelleştirmek için dinleyebilirsiniz. En azından yüzünüze küçük bir gülümseme çizerse, ne âlâ.

Zaman zaman bu sayfalarda günün tarihinde karşımıza çıkan kimi hadiselere değiniyorum. Her hafta yazıyı yazmaya başlamadan önce ilk baktığım, geçmişte yaşananlar… Bugün de öyle yaptım, iki hadiseden yola çıkarak günün yazısını kurguladım. İlki, dünyanın en önemli bestecilerinden Saint-Saëns’ın ölümü. Sonrasında bununla alakası olmayan ama güne denk geldiği için ilgimi çeken bir buluşma var –ki onu yazının sonuna saklayayım...

Dinlediğim en özel kayıtlardan biri, 1924 yılında yapılmış: Saint-Saëns’ın Hayvanlar Karnavalı, Alexander Siloti düzenlemesiyle plağa aktarılmış. Kaydı özel kılan, piyanoyu Rachmaninoff’un çalmış olması! Onun dokunuşuyla güzelleşen, başkalaşan Kuğu bölümü, bugün hâlâ en güzel kayıtlar arasında gösterilir.

Hayvanlar Karnavalı’nın yaratıcısı Fransız besteci Camille Saint-Saëns, 1921 yılında, bundan 97 yıl önce 86 yaşında hayatını kaybetti. Yukarıda andığım özel bir kayıt ancak en az onun kadar özel bir başka kayıt var elimizde… 1960’lı yılların başında, Aykut Sporel’in kurduğu plak şirketi Ezgi tarafından piyasaya verilen iki plaklık bir derleme bu. Ezgi kataloğunda, memlekette o güne dek yayımlanmamış tarzda plaklar var. Sözünü edeceğim kayıt, İlhan Mimaroğlu tarafından hazırlanan Hayvanlar Karnavalı. Plağın üzerinden aktarıyorum: Kurt Elyasberg yönetimindeki Senfoni Orkestrası, piyanistler Emil Gilels ve Yakov Zak’a eşlik ediyor. Anlatıcı rolünde, Mehmet Akter’in sözlerini okuyan, bizzat Mimaroğlu. Sözlerine şöyle başlıyor: “Işık ve renk cümbüşü bitkiler bahçesinde / Hayvanlar karnavalı bu akşam başlayacak / Bu akşam müzik ve dans bitkiler bahçesinde / Sevinci kucaklayıp acıyı taşlayacak…”

Hayvanlar Karnavalı’nın giriş bölümü Aslan’a bağlanıyor, sonrasında sırasıyla Kümes Hayvanları, Midilli, Kaplumbağa ve Fil geliyor… Akter, Aslan’ı şöyle anlatıyor: “Birdenbire kapıda bir kaynaşma başladı / Sessizlik ortasında nefesler yavaşladı / Ve gökleri doldurdu ‘yaşa kral’ sesleri / Köpürmüş yelesiyle aslan girdi içeri…” Fil derseniz, karnavalın belki de en eğlencelisi: “İri gövdelerine bakarak hiç kanmayın / Filleri pek o kadar ciddi hayvan sanmayın / Gülümser gözleriyle, beyaz süt dişleriyle / Durmadan dans ederler sevgili eşleriyle…” Sonrasındaki resmî geçitte karşımıza çıkanlar, yine sırasıyla Kanguru, Akvaryum, Uzun Kulaklı Kişiler, Kumru, Bütün Kuşlar, Piyanistler, Fosiller ve nihayet Kuğu…

Plağın üzerinde, çalan orkestrasının adı yazmıyor ama küçük bir araştırmayla, bunun Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Devlet Senfoni Orkestrası olduğunu bulmak mümkün. Mimaroğlu, şefin ismini (muhtemelen telif kaygılarıyla) kapağa Kurt Elyasberg olarak kaydetmiş ancak gerçek adı Karl Eliasberg. İki küçük boy 33’lükten oluşan bir set bu. 33 – 2 / 116 seri numarasıyla Ezgi Plakları’nın “çocuk plâkları” dizisinde 6 numaralı sıraya yerleşmiş. Dizinin diğer plakları da enteresan ama onları bir başka yazıya bırakayım ve plağın kapağından söz edeyim: Hayvanlar Karnavalı, o güne dek görülmemiş güzellikte bir kapak düzeniyle sunulmuş. Sonrasında böyle bir plağa rastlamıyoruz…

Kapakta kendine yer bulamamış bir bilgiyi burada vereyim: Çelloyu Danil Shafran çalıyor. Plakta, Saint-Saëns’ın Hayvanlar Karnavalı adlı eserinin dışında, Erik Satie’nin iki eseri de yer alıyor: Piyanist Joan Tower yorumuyla Görül Çocuklar ve Medusa’nın Tuzağı. Üstelik ikincisi (yine kapaktan aldığım bilgiye dayanarak söyleyeceğim) dünyada ilk kez plak üzerinde dinleyicinin karşısına çıkıyor. İlhan Mimaroğlu, Hayvanlar Karnavalı’nı şöyle tanıtıyor: “Camille Saint-Saëns, Hayvanlar Karnavalı’nı 1886 yılı Şubat’ında besteledi. Yapıtını viyolonselci [Charles] Lebouc’un bir dinletisine beklenmedik bir ek olarak katmak istemişti. Saint-Saëns bu dinletide kendisinin de piyanocu olarak kılgıya katılmasıyla ilk olarak sunulan Hayvanlar Karnavalı’nın ancak özel durumlarda çalınmasını istemiş, giderek çalınmasını bütün bütün yasak etmiş ama sonra bu yasağı kaldırmıştır. Bestecinin ölümünden sonra yapıt gerçekten özel bir durum içinde çocuk musikisi olarak dinletilerde ve çizitlerde yer almaya başlamıştır. Hayvanlar Karnavalı’nı kuran parçalardan biri, kuğu, kendi başına yaygın bir tanınmışlığa erişmiştir. Hayvanlar Karnavalı’nın sözlü olarak sunulması bestecisince öngörülmüş değildir. Bununla birlikte yapıtın özel kimliğini iyice belirtmek, hele çocukları ilgilendiren bir musiki olarak taşıdığı niteliği kesinleştirmek için bu yapıt çoğu kez türlü yazarların hazırladığı sözlerle sunulur. Bunların en ünlüsü yapıtın İngilizce konuşulan ülkelerdeki kılgılarında kullanılan [Frederic] Ogden Nash’ın şiirleridir. Bu çizitlerdeyse Hayvanlar Karnavalı’nın yapıtın yurdumuzda radyo yayınlarında sunulmak üzere tanınmış yazarlarımızdan Mehmet Akter’in hazırladığı radyofonik deyişlerin çizit koşulları gözetilerek kısaltılmış ve değiştirilmiş durumlarıyla birlikte yayınlıyoruz.”

Mimaroğlu’nun kılgı dediği icra, çizit dediği plak. Bir dönem önerilmiş ama kullanıma girmemiş öztürkçe sözcükler bunlar. Aynı dönemlerde önerilen bir başka sözcük olan yapıt –ki metinde ona da rastladık– dolaşıma girdi ama (sanat yerine önerilen dörüt gibi) diğerleri unutuldu. Besteci, bu sözcükleri ilk kez 1967 yılını değerlendirdiği yazısında kullanıyor. Yazıda, Hayvanlar Karnavalı’ndan da bahis açıyor: “Radyonun musiki eğitimindeki görevini yerine getirememesi üzerine, böyle bir eğitimi kendince yürütmeye kalkıyan, ya da yalnızca beğenilerini doyurmak istiyen birey çizitlere başvuracaktır. Geçen yıl boyunca Türkiye’de çizit yapımı önceki yılları aşan bir büyüklüğe ulaşmıştır. Bu büyüklüğün nitelikte değil, nicelikte olduğunu gecikmeden belirtmek gerekir. ‘Popüler’ musiki ve alaturka, çizit yapımcılarının baş uğraşıdır. Dörüt musikisi yayınları yok denecek kadar azdır. Saint-Saëns’ın Hayvanlar Karnavalı’nı Türkçe sözlerle yayımlamak, çıkardığı masal çizitlerinde çocukların musiki eğitimiyle ilgili kaygıları da gözetip Türk bestecilerine musiki ısmarlamak gibi bir tutumla tecimini yürütmeye çalışan Ezgi Plakları bu çabasında, nitekim, tek kalmaktadır.”

Plaktan yazıya aktaracağım son parça, varlığıyla insanlara ders olan uzun kulaklı kişiler: “Ömürleri boyunca alaya alınmaktan / En ağır yüklerle yokuşa salınmaktan / Bıkan uzun kulaklı kişileri görseniz / Onlara değil ancak bizlere gülerdiniz // Çünkü derin düşünen bu filozof mahlûkat / Zarif bir alay için düşünce böyle fırsat / İnsan kılıklarıyla gelmişler karnavala / Frakla, smokinle ciddileşiyor gala…”

Yazının başında, 16 Aralık tarihinin enteresan bir buluşmaya sahne olduğunu söylemiştim… İki bilim kurgu yazarı, dâhi İngiliz Arthur C. Clark ve “Uzayda Suikast”ten “Gökteki Göz”e uzanan kitaplarıyla tanıdığımız Amerikalı Philip K. Dick, şahane bir tesadüfle ve 11 yıl arayla bugün doğmuş. Memleketin ilk gökbilimcisi olan Ali Kuşçu ise onlardan uzun yıllar önce 1474 yılında bugün aramızdan ayrılmış. Bu üçlüyü andığımız şu günde memlekette yapılmış enteresan bir bilim kurgu şarkısından söz etmenin tam zamanı: “Neptünlü Sevgilim”. Alpay, Grup A eşliğinde seslendirdiği bu şarkıyı 17 Şubat 1979 tarihinde yayımlanan İzzet Öz programı Sihirli Lamba için yapmış. Neptün’den gelen bir hanım kızımıza duyduğu aşkı dile getiren sanatçının ilham kaynağı, Mazhar Alanson! Sihirli Lamba için “yeni” şarkılar hazırlayan Alanson bu şarkıları Alpay’ın stüdyosunda kaydediyor. İlk programa çaycı rolüyle katılan Alanson, programın devamlı şarkıcısı oluyor ve Alpay’ın deyişiyle “tuhaf” şarkılar yapıyor. Alpay, onun şarkılarını dinledikten sonra “ben de tuhaf bir şarkı yapabilirim” diyor ve kolları sıvıyor. İki isim, programda bir araya geliyor ve Alpay’ın yaptığı şarkı, Alanson’un sunumuyla programda yerini alıyor: “Bazıları Neptünlü bir sevgilinin bütün dertlere çare bulabileceğini umuyorlar…” Şarkının sözleri eğlenceli: “Parlak bir ışık getirdi onu uzaydan yeryüzüne / Görür görmez âşık oldum melek kadar güzel yüzüne / Hangi dilden konuştumsa ah beni anlamıyor / Bir yandan da durmadan antenlerini oynatıyor // Dur kaçma benden güzel kız, seviyorum seni / I want you and I love you // Jüpiter’den mi Neptün’den mi, nerden indin yeryüzüne bilmem / […] diyorsun ama anlamıyorum hiç dilinden // Hangi dilden konuştumsa ah beni anlamıyor / Bir yandan da durmadan antenlerini oynatıyor // Darling, I need you, I want you and I love you // Günler geçip giderken sevgilim sarardı soldu birden / Bu dünyanın atmosferine dayanamıyordu, neden bilmem / İster Uranüs’e ister Neptün’e, sevgilim bekle ben de geliyorum seninle / Dur gitme, bekle! /…/ Sonunda o Türkçe öğrendi, ben de Neptünce / Şimdi çok mutluyuz sevgilimle Neptün’de… “

Kimi aşkını yakında arıyor, kimi uzakta… Alpay’ın bugüne dek yayımlanmamış bu şarkısı memleketteki en acayip kayıtlardan biri. Sahiden “tuhaf” olmuş, arzusunu gerçekleştirmiş. Hazır uzay bahsine girmişken Şemsi Yastıman’dan Gaye Su Akyol’a uzanabilirim ama yazıyı burada bitireyim. Hayvanlar Karnavalı’nın Mimaroğlu yorumunu bulmak zor ama en azından “Neptünlü Sevgilim” TRT arşivinde ulaşılabilir durumda. Günü, günleri güzelleştirmek için dinleyebilirsiniz. En azından yüzünüze küçük bir gülümseme çizerse, ne âlâ. Bu ara en gereksinim duyduğumuz şey bu.


Murat Meriç Kimdir?

1972’de doğdu. Çanakkale ve İzmit’te okudu. Ankara’da kimya mühendisliği eğitimi alırken, dinlediği müziğin tarihine merak saldı ve oradan ilerledi. Kendini bildi bileli plak topluyor; okuyor, dinliyor, dinlediklerini yazıyor, sevdiklerini çalıyor. Kedi gibi meraklı. Rakı, roka, bamya, erik seviyor. Çanakkale - İstanbul arasında yaşıyor ama Ankaracı. 1996’da Müzük adlı dergiyi çıkartan ekipten. Sonrasında Roll mürettebatına katıldı. Mürekkep, Birikim, Milliyet Sanat, Virgül, Bant gibi dergilerde yazıları yayınlandı. Yeni Binyıl, Radikal ve BirGün'ün yazarlarındandı. Ankara’da Radyo Arkadaş’ın kuruluşuna katıldı, radyo programları başta TRT, pek çok radyoda yayımlandı; kimi televizyon programlarının danışmanlığını yaptı, metnini yazdı. 2002 - 2003 yıllarında TRT için Kırkbeşlik adlı televizyon programını hazırladı ve sundu. Kalan Müzik için bir Tülay German albümü (Burçak Tarlası 64 – 87, 2001) derledi, pek çok albüme yazar ve danışman olarak katkıda bulundu. Pop Dedik / Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği (İletişim Yayınları, 2006), 100 Şarkıda Memleket Tarihi (Ağaçkakan Yayınları, 2016), Yerli Müzik (bi'bak Berlin, 2018) ve Hayat Dudaklarda Mey / Memleketin Anason Kokan Şarkıları (Anason İşleri Kitapları, 2019) adlı dört kitabı, üzerinde çalıştığı pek çok projesi var. Üniversitelerde ve kültür merkezlerinde müzik tarihi üzerine seminerler verdi, veriyor. Düzenli olarak Gazete Duvar'da, arada bir Kafa’da yazıyor; Açık Radyo için hazırladığı Harici Bellek başlıklı program salı günleri 19.30'da yayımlanıyor.