Sarı Yeleklilerin kahveden arkadaşları geliyor*
Bütün herkes, yüzü Şanzelize’ye doğru dönük olarak yürüyor. Polis Şanzelize’yi barikatlarla kapatıyor. 1848 devrimcilerinin nasıl birbirlerinden habersiz, saat kulelerine ateş etmesi bir toplumsal işaretse, Sarı Yeleklilerin protestosunun baştan beri, Şanzelize’yi hedef olarak alması, en zengin ve görgüsüzlerin simgesel mekanına yönelik olması her şeyi anlatıyor aslında.
Bu yazıyı yazarken henüz Paris sokaklarının sararması başlamadı. Hafta başında Sarı Yelek hatırına, Macron’dan asgari ücrete 100 euro zam koparan Sarı Yeleklilerin kahveden arkadaşları öğrenciler, sendikalar, siyasal hareketler, kendilerine Paris haritası üzerinden buluşacakları bir sokak ayarlayıp, artık takvim adlarıyla anılan yeni bir yürüyüşe katılacak.
Kahveden arkadaşlar içinde çok muhtemel en hareketlileri liseliler olacak. Macron, her post neoliberal başkana yakışır biçimde, hiç kimseye, özellikle öğrencilere sormadan ‘eğitimde reform!’ yapıp, liselerden üniversiteye geçiş sistemini tamamen değiştirip, özellikle banliyöden gelenlerin, dar gelirlilerin üniversiteye girmesini imkansız hale getirdi. Bu yüzden geçtiğimiz hafta yüzden fazla lise işgal altındaydı. Macron’nun polislerinin, liselileri elleri başlarında kavuşturulmuş bir şekilde, diz üstüne çöktürüp, 'işte uslu bir sınıf' diye bunu servis etmesi de tersine etki edip, sokaklarda genç kadın ve erkek, delikanlıların eylemlerine dönüştü. Öyle ki son eylemlilikte peşlerinden yetişemeyeceğim kadar hızlı hareket ediyorlardı. Yaşlılık tabii ki ama zaten liseliler kimsenin kendilerine karışmasını istemiyor. Yaptıkları forumlarla alınan işgal ya da eylem kararlarını, yine kendileri yaşama geçiriyor. Çok muhtemel biz 80 öncesi, pardon 68 öncesi neler yaptık diye dinlemekten çoktan sıkılmış durumdalar.
Yani büyükler, 'olaylara karışmayın' olur mu?
Aynı kahveden üniversiteliler, üstlerinde Noel öncesi sınav endişeleriyle beraber, liselilerden daha az sayıda olsa da topa girdi. Geçen yılın eylem yoğunluğu kadar olmasa da, sabah forumlarında, işgal kararları çıkmaya başladı. Henüz yatak yorgan gelip, okul koridorlarında pankart altlarında yatmaya başlamamış olsalar bile, Noel sonrasına ısınma turları başladı. Uyanık okul yönetimlerinin öğrenciler, işgal ve boykot kararı almadan okulları tatil etmesi de buna etkili tabii ki. Onlar da Macron’un kararlarıyla üniversitelerin, daha çok kâr ve marjinal fayda düşüncesiyle, Anglo-Sakson üniversitelerine dönüştürülmesi yani sosyal bölümlerin azaltılması, fakülte yerine daha çok meslek okulları açılması gibi ‘reform’lara karşılar. Neoliberal tsunami'nin eğitimdeki dalgaları, güçlü bir geçmişe sahip üniversiteleri olan merkez ülkeleri yeni vurmaya başladı ve bunun için de zaten postneoliberal ‘Ben her şeyi yaparım, bir şey olmaz.’ başkan karakterine de ihtiyaçları vardı.
Üniversitelerde aynı zamanda yabancıların öğrenim harcı da yaklaşık 20 kata kadar artıyor bu reformla. Yani bu üniversitelerden mezun Fransız olmayan çok önemli filozoflar, sosyologlar, sosyal bilimciler şimdi olsa, üniversitelerde okumayacaklardı. Zaten bu yüzden, daha çok sosyal bölüm öğrencileri, Sarı Yeleklilerin kahveden arkadaşları.
Ah onlara da sakın 68 filan demeyin, çok kızarlar…
Kahveden arkadaşlar, gençlerle sınırlı kalmıyor. Demiryolu işçileri, ATTAC, LFI, SP’nin iki kısmı ve CGT, -sendikalar ve siyasi örgütlenmeler- yani ilk başta biraz tereddütlü duranlar da içlerinde olmak üzere, çayı kahveyi bırakıp yeleklerini omuzlarına atıyor. Geçen hafta, önceden belirlenmiş eylemleri olduğu için ayrı, 25 bin kişi yürüyen çevreciler de bu hafta doğrudan içinde. Ayrıca ‘Sarı Yelekli kadınlar’ için de buluşma noktaları belirlendi. Yani hepsi sarı yelekli, içi mor, kızıl, yeşil tam bir renk cümbüşü Paris sokakları.
Karalar, Kızılkaralar, yani anarşistler de, biraz daha hazırlıklı olarak kortejler de yerlerini alacak. Yani sadece ‘Beyaz Fransız’ değil her renk var sokaklarda…
Bütün herkes, yüzü Şanzelize’ye doğru dönük olarak yürüyor. Polis Şanzelize’yi barikatlarla kapatıyor. 1848 devrimcilerinin nasıl birbirlerinden habersiz, saat kulelerine ateş etmesi bir toplumsal işaretse, Sarı Yeleklilerin protestosunun baştan beri, Şanzelize’yi hedef olarak alması, en zengin ve görgüsüzlerin simgesel mekanına yönelik olması her şeyi anlatıyor aslında.
Ve hemen orada bir de saray var. Geçen hafta postneoliberal başkan Macron, isyancılara 100 evro ulufe dağıtırken, o sarayın altın kaplı odasından konuşmuştu!
Kahveden arkadaşlar gelmiş, yelekleri omuzunda… Sarı…
*Bu Fransa yazılarında, bana sokaklarda eşlik eden, en önemlisi yaşadıklarını ve düşündüklerini benle paylayan, Selim Eskiizmirliler, Orhan Dilber, Mehmet Ali Ayan, Deniz Dirican’a yani bütün 'kahveden arkadaşlara' teşekkürlerimle…