Ekonomik krizin futbola yansımaları
Ülkedeki futbol kulüplerinin batık olduğu bir dönemden geçiyoruz. "Batık olan kulüpler nasılsa" deyip geçiliyor her seferinde. Aslında günün birinde sizin başınıza geleceklerden farklı değil.
Geçtiğimiz hafta Yeni Malatyaspor'un Antalyaspor'la oynayacağı maçın bir gün öncesinde futbolcuların kampta olduğu sırada gecenin 01:00'inde sarı kırmızılı takımın Orduzu Pınarbaşı'nda bulunan tesislerine silahlı saldırıda bulunuldu. Binaya 3-5 kurşun isabet etti. Maçın ardından kulüp başkanı Adil Gevrek'in söylediğine göre haraç isteyen birkaç kişiymiş bunu yapanlar. Yani birileri bir şekilde hedef seçip haraç isteyebiliyor. Alamayınca da silah sıkabiliyor. Evet bunu her hafta Çukur izleyen bir hedef kitleye söylerseniz bu gayet normal olarak karşılanır. Fakat gerçeklik ve kurguyu ayrıştırmak bu olayın da geçiştirilmesine izin vermemek gerek. Malatya Emniyet Müdürlüğü olayla alakalı yaptığı operasyon sonucunda beş kişiyi gözaltına almış, iki kişiyi serbest bırakıp üç kişiyi tutuklamış ve olay böylece bütün yönleriyle aydınlatılmış. Verilen bilgiye göre haraç isteyen üç kişi Yeni Malatyaspor'un tesisine ateş açmış. Peki buna Kulüpler Birliği herhangi bir tepki göstermiş mi? Hayır? Neden çünkü bu olayda Video Hakem Sistemi'nin bir dahili olmamış. Bu nedenle de tepki gösterecek bir şey bulamamış olmalılar. Eğer ki Video Asistan Hakem Sistemi Yeni Malatyaspor Kulübü'nün tesislerinin etrafında olsaydı ve hakemler yanlış karar verselerdi muhakkak bu konuda bir açıklama yaparlardı. Ancak 'aynı gemide' oldukları bir futbol kulübünün başına gelen bu olayı kınayarak bile gündemlerine almamayı uygun gördüler. Gerçi gündemlerine aldıkları konularda da ortaklaşa karar verip ve imza atıp sonuca gidemediklerini de gördük. Peki ya Türkiye Futbol Federasyonu bir açıklama yaptı mı, destek veya tepki verdi mi? Marka değerlerinin bir parçası olan ve şu anda lig ikincisi olarak sıralamadaki yerini alan Malatyaspor'un başına gelene tepki gösterememiş olmak bunun normalleşmesini kabul etmektir. Fenerbahçe'nin Çaykur Rizespor'u 5-1 yendiği maç sonrasında İstanbul'a dönerken Trabzon yolunda hâlâ aydınlatılamayan pompalı tüfekli saldırısına ortak tepki verememişti futbol dünyası. Çünkü o zaman da Video Asistan Hakem yoktu...
Ankaragücü'nün geçen seneki yükselişiyle bu seneki düşüşü arasında doğrudan bir bağlantı var. 2017-2018 sezonunun başlarında da maddi durumu kötü olan Ankaragücü'ne, Melih Gökçek dönemin belediye başkanı olmasının verdiği güçle toplam 12 milyon TL kaynak sağlanmasına ön ayak olmuştu. Kulübün Spor Toto gelirlerine icra koyan iş adamlarını tek tek arayıp icraları kaldırtmış, bir masa etrafına topladığı iş adamlarından para toplamış, büyükşehire bağlı şirketlerin, Ankaragücü’ne 5 milyon TL’lik sponsorlukta bulunmasını sağlamış ve kulüp bu şekilde geçen sezonki performansını gösterebilmişti. Yani batık ve icralık bir kulüp olarak gelmişti Ankaragücü bugüne. Bu haldeyken lige çıkmış olan kulüp daha da vahim duruma geldi. Takımı süper lige çıkaran İsmail Kartal, en son yaptığı açıklamada bir futbolcusunun parasızlıktan dolayı intihar etmeyi düşündüğünü iletti. İsim vermedi. Ancak kimse de gidip sormadı. Türkiye Profesyonel Futbolcular Derneği bu konuda bir hamle yaparak Ankaragücü ve diğer takımlarda benzer sorunlar yaşayan futbolcularla iletişime geçmeli. Teknik Direktör Kartal da bu nedenle kulüpten istifa etti.
Ülkedeki futbol kulüplerinin batık olduğu bir dönemden geçiyoruz. "Batık olan kulüpler nasılsa" deyip geçiliyor her seferinde. Batık olan futbol değil, Türkiye'nin ekonomisi. Bu iki örnek olay da sadece topa vurduğu için daha değişik hayatları olduğu, kaymak tabakanın bir parçası olduğu düşünülen futbolcuların başına gelenler. Aslında günün birinde sizin başınıza geleceklerden farklı değil.