YAZARLAR

Ferrari'ye çarpan bilge

Tayvan’da bir garson. Bütün akşam çalışmış, muhtemel 12 saat kadardır, benzer iş yerlerinde Tayvan çalışma saatleri bu civarda. 03.40’ta çıkıyor iş yerinden. Öyle bir saat ki gece desen değil, sabah desen değil. En ağır yeri uykunun, en derin ve belki en güzel rüyaların zamanı. Haberi okumuşsunuzdur herhalde, ardından kiliselere tütsü satan annesine yardım etmek için, siparişlerini dağıtırken 3 Ferrari'ye çarpıyor. Zarar 390 bin dolarmış. Çarptığı saat 05.40.

Ferrari’ciler de sabah güneşini seyretmeye çıkacaklarmış. Çok romantik kesinlikle, Ferrari'ler hariç. Hayatımda çok dünya gezdim ama çok Ferrari gördüğüm söylenemez, belki bir iki ama şuna eminim ki hiçbir zaman, yan yana üç Ferrari görmedim. Harika bir manzara, yakılası…

Bilge garson, o çok ünlü ‘Ferrari'sini satan bilge’ kitabı kurallarına uymuş birisi.

Birincisi yaşamında bir amacı var; annesi için kiliselere tütsü dağıtmak. Kitaba göre bunu simgeleyen deniz feneri ile bilge garsonun dağıttığı tütsüyü karşılaştırdığınızda, özellikle tütsü ve deniz fenerinin, titrek alevleri arasında bunu doğrudan görebilirsiniz.

İkincisi ‘Sumo güreşçisi’ diyebiliriz garsona, çünkü bu hedefine ulaşmak için gerekli olan gücü, disiplini ve kararlılığı taşıyor. 12 saat çalışıyor ama uyumuyor, ardından kilise kilise tütsü dağıtıyor. Bundan daha fazla güç, disiplin ve kararlılık olabilir mi? -Mesela Süperman 12 saat çalışsın da göreyim onu, önünde koca bir S harfi olan tişörtü giymeye mecali kalacak mı ?-

Bilge garson mutlaka ‘Pembe Kordon’ a da sahip, yani iç disiplin. 12 saat çatal, kaşık topla, ‘nerede kaldı bizim yemek’, ‘pirinç rakısının pirinci az olmuş’ gibi eleştirilere maruz kal, ‘karnı aç’ insan çığlıkları altında çalış ve sonra hedefine ulaşmak için kiliselere deniz feneri, pardon tütsü dağıt. Bütün bunlar, ‘iç disiplin’ olmadan olabilir mi ?

Ve hatta bütün bunları annesiyle birlikte yaşadıkları, küçük, teneke bir kulübede, ‘Yalnızlık Ritüeli’ne yani ‘Her gün aynı saatlerde yalnız kalarak, ruhu dinlendirmek insana iç huzur, iç sessizlik, derin iyilik hali ve sınırsız enerji’ ihtiyacı bile duymadan yap!

Romanda bahsedilen Sumo güreşçisi ise bizimki iki-üç sumo güreşçisi ve bir buçuk da Kırkpınar pehlivanı.

Sonunda, Bilge garson, kitaptaki ‘Sumo güreşçisinin yerde duran altın bir kronometrenin üzerine basıp kayarak, düştüğü’ eylemin daniskasını yapıyor. Zenginliğin, sömürünün, ensest kardeş iktidar ve hızın, en önemli sembolü Ferrari'ye, bir de değil 3 Ferrari'ye göbekten dalarak, vücudumuzun kendi doğasına dönmesini sağlıyor.

Çok yaşa Tayvanlı Bilge Garson kardeş. Son zamanlarda bu kadar, bu dünyanın alçak ve dehşetli sömürü sembollerine doğrudan düzenlenmiş bir eylem görmemiştim. Doğanın en basit ama çok güzel bir şeyine, sabah güneşin doğuşuna, Ferrarileri ile gitmek isteyen, taptıkları hızı, üstüne oturdukları iktidarı, mutlaka ki ‘iyi kız yapar’ fikirleriyle sahip oldukları, sarılı kırmızılı Ferrarilere, tam bir iç huzur içinde, -uyku da diyebiliriz buna- göbeğinden dalarak, sömürüyü ve dünyayı, çarpıcı! olarak bize gösterdin ya çok yaşa bin yaşa…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...