Rocky'nin şehri: Philadelphia
Philadelphia 76ers'ın bu akşamki konuğu Toronto Raptors. Kanada ekibi Raptors şu anda Doğu Konferansı'nda lider pozisyonunda. Ama bu maçta Kawhi Leonard olmadığı için Raptors ekibi en önemli oyuncusundan yoksun. Normal şartlarda da Sixers, Raptors'a ters gelebilecek takım ama Raptors da favori olarak görülebilirdi.
Acı yok Rocky, acı yok! Evet, bu hafta Rocky Balboa'nın mahallesindeyiz. Los Angeles ve New York gibi ışıltılı şehirlerin ardından bu kez puslu ve soğuk Philadelphia sokaklarında dolaşacağız. NBA'de madem bu akşam Philadelphia 76ers evinde Toronto Raptors'u konuk ediyor biz de maç saatine kadar Rocky ile sokaklarda koşuya çıkalım dedik. Tabii ki fonda Bill Conti'nin “Gonna fly now” ve Survivor'ın “Eye of the Tiger” şarkısıyla...
Philadelphia şehrinin global olarak tanınmasının nedenlerinden biridir Rocky filmleri ama aslında Philadelphia tam bir spor şehridir. Sokaktaki herkes bir şekilde takım tutuyor, takip ediyor, sporu yaşıyor adeta. NFL'de yani Amerikan futbolunda Philadelphia Eagles, NHL'de yani buz hokeyinde Philadelphia Flyers, MLB'de yani beyzbolda Philadelphia Phillies ve NBA'de yani basketbolda Philadelphia 76ers. Philadelphia bütün bunların dışında tam bir boks şehri. Neredeyse her köşe başı boks antrenman salonu. Hava serin, paltolarımızı giyinelim, beremizi takıp kendimizi sokağa atalım.
PHILADELPHIA ŞEHRİ
Philadelphia'ya kısaca “Philly” deriz. Bu, kardeşlik sevgisi kenti anlamına geliyor. Zaten Philadelphia ismi eski antik Yunancada iki kelimenin birleşerek türetilmesiyle oluşmuş. “Philos” yani sevilen, sevgili anlamındadır. “Adelphos” ise kardeş, kardeşçe gibi anlama geliyor. Birleştirince ve türetilince alın size havalı bir isim: “Philadelphia”
Philadelphia Amerika'nın siyaset ve bürokrasi tarihinde de çok önemli bir yere sahip. Örneğin ABD'nin eski başkanlarından Thomas Jefferson, başkan olmadan önce ve başkanlığı sırasında bu şehirde yaşamış ve çeşitli bilimsel ve siyasal çalışmalar yapmış.
Nicolas Cage'in Büyük Hazine filmine konu olan "Declaration of Independence" olarak adlandırılan, Bağımsızlık Bildirgesi de burada imzalanmış. Amerika'nın tarihi aslında kısmen burada yatıyor. Zaten “Liberty Bell” de yani Özgürlük Çanı da burada yer alıyor.
Philadelphia her şeyden önemlisi tam bir sanat şehri. Amerika'nın en eski sinema salonu burada bulunuyor. Salon, neredeyse 100 yıldır gösterim yapıyor. Gerçekten inanılmaz. Rocky filminde Sylvester Stallone'un koştuğu o basamaklar zaten şehrin sanat müzesinin girişi ve burası da aslında çok ilgi gören bir yer. Şehirde çok sayıda resim-heykel akademisi var, bu yüzden şehrin her yerinde heykel görmek mümkün. Attığım her adımda heykel gördüm diyebilirim. Eski başkanların, siyasetçilerin, sanatçıların, tabii bir de Rocky Balboa'nın!
ROCKY BALBOA KARAKTERİ
Aslında çok enteresandır, Rocky Balboa, Sylvester Stallone'un film serisi olan hikayede hayat verdiği bir karakterdir. Hiçbirimizin aklında değil ama hepimizin kalbinde “gerçekmiş gibi” yer etmiştir. Ben de bu yazıda açıkçası yer vermek istedim. Büyüdüğüm karakterin koştuğu merdivenlerde koşmak ve filmdeki heykeli yerli yerinde görmek gerçekten hayal dünyasında dolaşmak gibiydi.
Bir baktım heykelin önünde 60 metrelik bir sıra oluşmuş. Dedim ki önce şu merdivenleri tırmanalım, Philadelphia şehrini en tepeden selamlayalım, heykeli sonra düşünürüz. Merdivenlere yöneldim ki ne göreyim? Yüzlerce insan deli gibi merdivenleri koşuyor. Kendi apartmanında bir kat aşağı inmek için bile merdivenleri kullanmayıp asansör kullananlar, şu anda gözümün önünde yüzlerce basamağı çok büyük bir iştahla depar atarak tırmanıyor. Hayat çok tuhaf! Ama aslında Rocky karakterinin insanlarda bıraktığı izin ne kadar kalıcı olduğunun kanıtıydı bu. Halbuki Rocky o merdivenleri ilk olarak 1976'da koşmuştu. Biz de tırmandık ve heyecanla o ikonik pozu verdik. Philadelphia şehri ve karşısında ben, yumruğum havada...
Heykele doğru devam ettim ki bir de baktım kuyruk büyümeye devam ediyor. İşin ilginç tarafı orası öylece yolun ortasında bir anıt gibi duruyor. Yani kuyruk oluşması garip değil mi? Sıram yaklaşınca ve ilerleyince fark ettim ki uyanık bir kadın kendine bir iş, ekmek kapısı edinmiş. Milleti kafasına göre sıraya sokmuş. Sırası gelince telefonlarıyla fotoğraflarını çekiyor bahşiş koparıyor. Vermeyince de söyleniyor, bazen küfür ediyor. Sıra bana gelince eşimden beni çekmesini istedim. Çünkü fotoğrafı bu yazıda kullanacaktım ve tanımadığım bir kadına emanet edemezdim. Kadın karıştı etti, “Napıyorsunuz siz” der gibi hesap sordu. Neyse işimizi bitirdik bahşiş vermeden olay yerinden ayrılıyorduk ki kadın söylenmeye başladı. O hanım Philadelphia'nın uyanık vatandaşlarından olabilir belki ama biz de İstanbul çocuğuyuz. Yer miyiz bu işleri?
Bu Rocky mevzusu ile ilgili dikkatimi çeken ve hatırladığım bir sinema karakterinin global olarak bu kadar insana ilham vermiş olduğu. Gerçekten hayranlık uyandırıcı bir durum.
PHILADELPHIA 76ERS EFSANELERİ
76ers takımı ilk olarak 1946'da Syracuse Nationals olarak kurulmuş. Nationals yani “ulusallar” demek oluyor. Bu yüzden takımın renkleri Amerikan bayrağının temsili renkleri. Takım daha sonra 1963'te Philadelphia'ya taşınmış ve ismi 76ers olmuş. “76ers” yani “76cılar” isminin anlamı önceki ismi kadar ulusalcı diyebiliriz. Bir yarışma düzenleniyor zamanında takıma isim bulmak için ve 76ers'ta karar kılınıyor. İsmin anlamı az evvel bahsettiğim, Philadelphia'da imzalanan Amerika'nın Bağımsızlık Bildirgesi ile ilgili. Bağımsızlık Bildirgesi 1776'da imzalandığı için onu temsilen, onu hatırlamak maksadıyla ve vatanseverlik görüşünü güçlü kılmak adına “76ers” adı konulmuş.
76ers takımının formasını sırtında taşıyan çok efsanevi oyuncular olmuş. Wilt Chamberlain, Hal Greer, Billy Cunningham, Julius Erving, Moses Malone, Charles Barkley ve Allen Iverson. Bu oyuncuların her birinin biyografisine bu yazda giremeyiz ama aklınızda tutabilmeniz açısından bir detaya gireceğim.
Wilt Chamberlain, Shaquille O'neal ile beraber NBA tarihinin en dominant oyuncuları olarak görülüyor. Chamberlain, bir maçta 100 sayı atarak rekora imza atmıştır. Ama o dönemde üç saniye kuralının olmadığını düşünürseniz ve rakiplerinin hepsinin boyunun beline geldiğini gözünüzün önüne getirirseniz daha sağlıklı değerlendirebilirsiniz.
Julius Erving nam-ı diğer Dr. J... Herkes faul çizgisinden sıçrayıp smacı vuran ilk oyuncunun Michael Jordan olduğunu zanneder ama gerçek hiç de öyle değil. Faul çizgisinden sıçrayıp smacı vuran ilk oyuncu Julius Erving'dir. NBA'de smaca şov katan, ilk gerçek fantastik smaççı Dr. J'dir. Michael Jordan dahil herkesin smaç anlamında idolüdür diyebiliriz. Kendisi bir o kadar klas bir şahsiyettir o yüzden Philly'nin övündüğü ender insanlardandır.
Charles Barkley, Sixers forması giymiş efsane bir oyuncudur ama Sixers camiasını temsil eden ikonik bir oyuncu falan değildir. Barkley, 90'lı yıllarda ligin 2-3 önemli süper yıldızından biridir ama o dönem Phoenix Suns forması giyiyordu.
Gelelim Allen Iverson'a. Aslında itiraf etmeliyim. Bir Allen Iverson yazısı yazmam konusundan sayısız mesaj ve e-mail alıyorum. Bir gün onu masaya yatıracağıma söz veriyorum. Allen Iverson... Hani şu anda herkes “Jordan mı LeBron mu?” veya “Kobe mi Jordan mı?” diye tartışıyor ya... Bir dönem Allen Iverson'ın bu ligin en iyi oyuncusu olduğu düşünülüyordu. “Kobe iyi ama Iverson kadar değil” deniliyordu. Shaquill O'Neal'ın ligi domine ettiği 2000'lerin başında sezon MVP'si seçildi. Yani En Değerli Oyuncu (Most Valuable Player) ödülüne layık görüldü. Allen Iverson, 1,83 m. yani benim boyumda, NBA'in En Değerli Oyuncusu seçildi ve takımını NBA finaline tek başına taşıdı. Gerçekten inanılmaz. Iverson denilince akla sadece basketbol gelmiyor. O başka bir şeyi temsil ediyordu NBA'de. NBA'ye yeniden hiphop kültürünün entegre olması konusunda en büyük mimar Iverson'dır. Diğer oyuncular gibi klas takım elbiselerle değil de bol pantolon ve tişörtleriyle maça gelip basının önüne çıkarak Amerika'da ve NBA'de bir kültür dönüşümüne neden olmuştur. Allen Iverson, hiç şampiyonluk kazanmadığı için hakkı çok yenir ama bence NBA için ve Philadelphia şehri için yaptıkları gerçekten paha biçilemez ve unutulamaz.
YENİDEN DİRİLİŞ
Türkiye'de meşhur “Ne olacak bu Fener'in hali?” sloganı vardır, bilirsiniz. Türk sinemasında filmlere bile konu olmuştur. NBA'de böyle bir slogan olmasa da ben bildim bileli bu soru en çok 76ers takımı için sorulur. Ne olacak bu Sixers'ın hali?
Gördüğü en son şampiyonluk 1983'te Julius Erving zamanında oluyor. 2001'de Allen Iverson'la bir NBA finali gördü ama o kadar. NBA'in bu kadar köklü ve büyük camiasının 35 yıldır üzerinden bir türlü ölü toprağını atamaması gerçekten rahatsızlık veriyor. Philadelphia sakinleri yine tribünleri dolduruyor doldurmasına ama artık Wells Fargo Arena'da şampiyonluk şarkıları söylemek istiyorlar.
Takımın süper yıldızı Joel Embiid, NBA'in gelecekteki en etkili oyuncularından biri olmaya aday. Şu anda da çok efektif ama şampiyonluk potasına girebilmeleri için 1-2 takviye şart gibi duruyor. Ben Simmons genç oyuncu olmasına rağmen zaman zaman sazı eline alabiliyor. 2019 yazı Sixers takımı için çok hareketli olabiliyor. Ya bir süper yıldızlarını kaybedecekler ya da başka bir yıldızı daha ekiplerine katacaklar. Kesin olan bir şey varsa hiçbir şeyin aynı seyirde devam etmeyeceği.
KONUK KANADA EKİBİ
Philadelphia 76ers'ın bu akşamki konuğu Toronto Raptors. Kanada ekibi Raptors şu anda Doğu Konferansı'nda lider pozisyonunda. Ama bu maçta Kawhi Leonard olmadığı için Raptors ekibi en önemli oyuncusundan yoksun. Normal şartlarda da Sixers, Raptors'a ters gelebilecek takım ama Raptors da favori olarak görülebilirdi.
Güzel maç oldu. Joel Embiid daha maçın başından itibaren pota altında ağırlığını koydu. Ben Simmons ise gerekli yerlerde topu verimli kullanıyordu. İki takım da üç sayı çizgisinin gerisinden kötü atıyordu. Raptors maçta direniyor olsa da takımı beşinci vitese geçirebilecek yıldızı sahada değildi. Maçı Sixers 126-101 kazandı. Milli oyuncumuz Furkan Korkmaz 19 dakika sahada kalırken maçı 16 sayıyla tamamladı.
MAÇIN BİTİŞİ VE ŞEHRE VEDA
Maç bitince Philadelphia seyircisi gürültülü bir şekilde arenayı terk ediyordu. Sanki hallerinde memnun değillerdi. Herkesin kafasında “İyi gidiyoruz ama playoff başlayınca yine çuvallayacağız” psikolojisi vardı. Joel Embiid ve Ben Simmons gibi oyuncuların onları belirli bir noktaya kadar getirebileceğini biliyorlardı ama rakipleri düşününce eksik olduklarının da farkındalardı. Ben arenayı terk ettim, herhalde en memnun bendim. Philadelphia'da da bir maç izleyebildim ve daha önemlisi Philadelphia şehrini yaşayabildim. Sanki o an arenanın kapısındayken ruhum bedenimden koşar adım ayrılıp merdivenleri tırmandı ve yumruklarım havada haykırdı: “Yo Adrian I did it!”
Not: Adrian, filmde Rocky'nin eşidir. Ve şampiyonluğu kazandığında 40 bin seyirci ve kameralar karşısında bağırdığı cümledir: “Hey Adrian, başardım!”