YAZARLAR

Suriye'de bir gaz, bir fren...

Erdoğan, Bab Cebi’ne yönelik Fırat Kalkanı’ndan sonra Afrin’e yönelik Zeytindalı Harekatı’na da (“Zeytinlik Operasyonu”?) özellikle Org. Temel’in komuta etmesini bizzat talep etmiş ve bu arzusunu defaatle duyurmuştu. Tam kendi bakanlığının bütçe görüşmeleri için lütfen TBMM’ne gelmiş MSB Akar, Manisa Milletvekili Özel (CHP) tarafından adamakıllı hırpalanmışken, Org. Temel’in de kızağa alınması içten içe yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun göstergesi.

Yakın tarihin en bahtsız Genelkurmay Başkanı herhalde Org. Güler. Neden mi? Çünkü düşünün, kaç subay kurmay oluyor, kurmaylardan kaçı general, generallerden kaçı orgeneral. Nihayet içinde çalışıp en tepeye geldiğiniz kurumda bir de bakıyorsunuz, “ce-e”, yerine geçtiğini sandığınız en tepedeki, en en tepeye ve sizin de tepenize çıkmış, eski Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı olmuş. Tatsız bir durum. Ben olsam “tutun kollarımdan düşerim şimdi” der, “pofff” diye makam koltuğuma boşa bakarak yığılırdım.

E demiyor muyduk sittin senedir, “Genelkurmay Başkanlığı, MSB’na bağlansa” diye. Öyle diyorduk da, önceki Genelkurmay Başkanı, MSB atanınca biraz şey oldu. Üç yol var gibi önümüzde: Ya bildik Ortadoğu tek adam rejimlerinde olduğu gibi Akar, Erdoğan başta kaldıkça “değişmeyen MSB” olarak kalır. Ancak bu durum Akar’ın iktidarın gizil ortağı olduğu anlamına gelir ki, verili durum pek öyle görünmüyor. Veya, bundan böyle yeni başkanlık rejiminde artık görev süresi dolan Genelkurmay Başkanları, teamülen MSB atanacak demektir; böyleyse göreceğiz. Yahut, merhum Özal’ın Büyükelçi Köksal’ı müsteşar atayarak MİT’in sivilleşmesinin önünü açması gibi, Akar yumuşak geçişin Milli Savunma Bakanı olacak, (niyet ve irade varsa) “reform” Akar’ın ardından atanacak MSB ile tamamlanacaktır.

Ya, dönemin cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın, yine dönemin aynı makama diğer adaylarından İnce’yi eleştirdiği konuşmasını alkışlayan dönemin korgenerali şimdi Org. Temel’in kızağa çekilmesi? Deniliyor ki, yukarıda değindiğim ikili, Akar ve Güler’le “anlaşamamış”. Hangi konuda anlaşamadı acaba? “Yürü” dediler yürümedi, “dur” dediler “duramam” mı dedi? Bilmiyoruz. Bildiğimiz, Erdoğan’ın “bir-iki gün içinde” başlayacağını söylediği Fırat’ın Doğusu’na yönelik askeri harekatın başlamadığı ve Org. Temel’in apar topar görevden alındığı.

Bir diğer bildiğimiz, MSB Akar’ın değil kendi kendine bu denli önemli bir idari tasarrufta bulunmak, Erdoğan’a sormadan saçını tarama biçimini dahi değiştirmeyeceği. Erdoğan’ın ise yakın zamana dek, Org. Temel’e düşkünlüğü biliniyor. Erdoğan, Bab Cebi’ne yönelik Fırat Kalkanı’ndan sonra Afrin’e yönelik Zeytindalı Harekatı’na da (“Zeytinlik Operasyonu”?) özellikle Org. Temel’in komuta etmesini bizzat talep etmiş ve bu arzusunu defaatle duyurmuştu. Tam kendi bakanlığının bütçe görüşmeleri için lütfen TBMM’ne gelmiş MSB Akar, Manisa Milletvekili Özel (CHP) tarafından adamakıllı hırpalanmışken, Org. Temel’in de kızağa alınması içten içe yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun göstergesi.

Ama o kısım iç siyasi itişmelere dair. Zaten, mümtaz anamuhalefet tam açık bulduğu kanattan bindirip, ortalarla gol arayacağı yerde, hani sol açığı çıkarıp, stoper alan sağlamcı teknik direktör gibi “seni seviyorum” deyiverdi. Bence, MV Özel de parti çizgisinden ayrılmamalı, onu mahkemeye veren MSB Akar’a “seni seviyorum Hulusi” demeli. Normalleşecekse, böyle böyle normalleşecek yalnız ve güzel ülkemiz. Yahu dur, yılın ilk yazısından laubaliliğe sevk ediyorsun sen de beni be kıymetli okur!

Asıl diyeceğim, Erdoğan kısa süre içinde Rusya’ya gidip Putin’le Suriye’yi görüşeceğini açıklamışken, Kremlin Sözcüsü (Türkolog) Peskov “bizim programda yok” demişti. Bu yanıtın önemini abartmamalı ancak küçümsememeli de. Onun üzerine, Akar-Çavuşoğlu-Fidan-Kalın dörtlüsü mahut Moskova seferine kalktı. Fakat onlar da yola çıkamadan Suriye ordusunun sözcüsü “biz Münbiç’e girdik” dedi. ABD, “giren yok henüz” açıklaması yaparken, Rusya “teyit ettik, Suriye ordusu Münbiç’te” dedi. İlaç için, Suriye makamları bir foto, bir cep telefonundan çekilme video dahi paylaşamadı.

Günün sonunda, dörtlünün Moskova çıkartması sanki başlamadan bitmiş oldu. Nitekim, görüşmelerin süresinin kısıtlılığı bir gösterge. Dört kişi sırayla konuşsa, Rusçaya çeviri süreleri de dikkate alınırsa, Rus tarafı da konuştuğuna göre, varın siz hesap edin heyetin hangi mesajları verebildiğini, hangi talepleri ilettiğini. Belli ki iş, müteakip Erdoğan-Putin yüz yüze görüşmesine kaldı. “Buyur” diyecek olan da Putin olduğuna göre, Rusların diledikleri, daha doğrusu gereksinim duyacakları denli, top çevirme zamanları oluştu demektir.

Süreci hızlandırmak, daha önce burada yazdığım üzere, sahaya dalma cüreti göstermekle, askeri oldu-bitti yaratmakla mümkündü, işte geldik Org. Temel’in aktif görevden, pasif göreve çekilmesine. Fırsat penceresinin kapandığına işaret eden diğer başat gelişme ise Trump’ın ulusal güvenlik ve dış politika konularında kıdemli Senatör Graham’la görüşmesinin ardından Suriye’den çekilme süresini, bir aydan dört aya uzatması. Müstafi Savunma Bakanı Mattis, kalarak değil giderek istediğini yaptırmış oldu. Org. Temel gibi, o da, kaprisli siyasi karar alıcıyla çalışmanın cilvelerini ahir ömründe deneyip, yaşayarak gördü.

Şimdi, önümüzdeki söz konusu dört ay zarfında, Erdoğan’ın söylemindeki göreli yumuşama da, Türkiye’nin gerçeklerle yüzleştiği ve ona göre yön değiştirdiği anlamına geliyor olabilir. Trump’ın ani çekilme kararıyla ABD, Fırat’ın Doğusu’nda “ortağı” YPG/YPJ ile işbirliği yerine, “müttefiki” TSK ile çalışmayı seçmişti. Yeni durumda Türkiye de ayak değiştirerek, bugüne dek “gitsin” dediği Esat’la bilistişare YPG/YPJ’nin sınırlardan uzaklaştığı ve PYD’nin belirli bir bölgeyi yönetme iddiasının elinden alındığı koşulları kurmaya çalışır mı? Erdoğan, Trump gibi, kendi kararını kendi, “tek tabanca” alan bir lider. Ancak, olası Esat’la çalışma yönelimi, koalisyon ortağı Bahçeli yerine Perinçek’in zoraki ikame edilmesi sonucunu da doğurur. Doğurur mu?

ABD’nin, apar topar değil düzenli çekilme kararına evrilmesini Graham, “IŞİD’in kalıcı biçimde yenilgiye uğratılması, İran’ın ABD’nin boşaltacağı alanı doldurmaması ve ‘Kürt müttefiklerimizin’ korunması” önceliklerini sağlamaya yönelik olduğunu açıkladı. Bunlardan ilk ikisi, ABD çekilirken, Türkiye’ye ihale edilecek görevlerdi, üçüncüsü ise Erdoğan’ın önceliklerinin tam aksi. Üstelik Graham, Suriye Kürtlerinin PYD tarafından temsil edildiğini zımnen teyit etmiş ve dahası, YPG/YPJ’yi ortaklıktan, müttefikliğe terfi ettirmiş oluyor. Bu durumda, Türkiye-ABD ilişkisinde döndük başa.

ABD ile zaten limoni seyreden ittifakta başa döndük de, arada bir bakıma Rusya’nın Astana ortaklığını da büyük ölçüde yitirdik gibi. Zira, artık Astana ile Cenevre süreçlerinin birleşip, Kürtlere de hiç yoktan kültürel özerklik tanındığı bir ucu açık anayasa yazım sürecinin başladığı ve yeniden imarın küçük adımlarla da olsa başlayacağı bir kırılgan istikrarı berkiltme dönemine giriyoruz. Nitekim, Suriye Ekonomi ve Dış Ticaret Bakanı el Halil de, yeniden imarda önceliğin İran’ın özel ve kamusal şirketlerinde olacağını açıkladı.

İçerideyse, yeni başlayan 2019 yılının Mart ayı sonundaki yerel seçimlerin ardından, o seçimlerin sonuçlarına, daha doğrusu AKP’nin Ankara veya İstanbul büyükşehir belediyelerini elde tutup tutamayacağına göre, seçimsiz geçecek dört-dört buçuk yıllık bir dönem açılacak. Erdoğan seçimlerden siyasi gücünü koruyarak çıkarsa, Suriye’de bazı zor kararlar verip, zorlu ekonomik koşulları da göz önünde tutarak, askeri serüvenleri çoğaltma hamaseti yerine, diplomasinin ince işçiliğini önceleyen bir yönelim benimseyerek yine bizi şaşırtabilir. Uzak olasılık ama, yönelim öyle olursa, yeni siyaseti uygulayacak yeni atamalar da gerekecek demektir.


Aydın Selcen Kimdir?

1969 İstanbul doğumlu ve Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1992-2013 arasında Dışişleri Bakanlığı'nda meslek memuru olarak çeşitli görevlerde bulundu. Son olarak 2010-13 tarihleri arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün "memuriyetten istifa etti." Genel Energy petrol şirketinde bir buçuk yıl siyasi danışmanlık yaptı. 2015'den beri bağımsız olarak özellikle Irak ve Suriye konularında yazıyor. Galatasaray kongre üyesidir. Alaz adında bir kızı var.