Erdoğan 'güvenli bölge' için Moskova yollarında
Erdoğan ile Putin dünyada en fazla bir araya gelen liderler arasında yer alıyor. Örneğin sadece 2018’de iki mevkidaş, özel ve ortak platformlarda 25 defa bir araya geldi. Dikkat çeken ayrıntıysa bu görüşmelerden yedisinin baş başa gerçekleşmesi. 2019’un ilk ziyareti de bugün gerçekleşiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün kuzey komşumuz Rusya’da. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşecek olan Erdoğan’ın öncelikli gündemi Suriye’deki durum ve Türkiye ile Rusya’nın alacağı pozisyon. Güney komşumuz Suriye’yi kuzeyli komşumuzla Moskova’da tartışmanın nedeni, yalnızca komşuluk politikası değil, Rusya’nın Suriye’de Esad Hükümeti ile kurduğu bağın yanında Astana Üçlüsü olarak anılan grubun önemli aktörlerinden biri olması. Astana Üçlüsü Rusya, Türkiye ve İran’dan oluşuyor. Söz konusu üç devlet belirli aralıklarla üçlü zirvelerde bir araya gelerek Suriye’de barışçıl bir çözüm ve istikrar için fikir alışverişinde bulunuyor. Üçlüyü önemli kılan unsurların başında, Suriye’de aktif pozisyon almış olmaları geliyor.
Erdoğan ile Putin dünyada en fazla bir araya gelen liderler arasında yer alıyor. Örneğin sadece 2018’de iki mevkidaş, özel ve ortak platformlarda 25 defa bir araya geldi. Dikkat çeken ayrıntıysa bu görüşmelerden yedisinin baş başa gerçekleşmesi. 2019’un ilk ziyareti de bugün gerçekleşiyor.
Bu yazıda Erdoğan’ın Moskova ziyaretinin önemini ve aktörlerin ileriye dönük projeksiyonlarında alacakları pozisyonlara etkisini ele alacağız.
ÇEKİLME KARARI VE ABD İÇ KAMUOYU
Erdoğan ve Putin’in hızla bir araya gelmesine neden olan en önemli faktör, Suriye jeopolitiğinde dengelerin yeniden düzenlemesini gerektiren, ABD’nin 19 Aralık’ta 2018'de beklenmedik şekilde Suriye’den çekilme kararı. Karar ABD Başkanı Donald Trump tarafından kamuoyuna duyuruldu. Bu beklenmedik kararda ABD içinde fikir birliği olmadığı söylenmeli.
ABD’nin Suriye’de Haseke, Rakka, Münbiç ve Deyrizor'da toplam 15 üssü, operasyonel askeri noktası ve 2 bin askeri bulunuyor.
ABD’nin bu çekilme kararı, Suriye denkleminde İsrail, Demokratik Suriye Güçleri ve İngiltere’nin konumu açısından bazı soru işaretleri yaratmıştı. Ancak kısa sürede ABD’nin IŞİD’e dönük verdiği mücadelenin yalnızca kendisi için olmadığını, ona destek olan yerel güçlerin bunu kendilerinin bekası ve özgürlükleri için yaptığı, dolayısıyla ABD’nin kimseyi yolda bırakmadığı yorumları dillendirildi.
Trump’ın ABD kuvvetlerini Suriye’den çekme kararını 'büyük oranda IŞİD’in yok olmasını sağladık' söylemine bağlaması, ABD siyasetinde sert tartışmalara neden oldu. Demokratların bir kısmı ABD Başkanı’nın devletin çıkarlarını sadece İŞID ile sınırlandırmasına tepki göstererek, ABD’nin önceliklerinin daha karmaşık olduğunun altını çizdi. Benzer biçimde Cumhuriyetçi bazı senatörler karara üzüldüklerini ifade etti.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John R. Bolton’un üç ay önce İran’ın Suriye’deki varlığı ve etkisi devam ettikçe ABD sahayı terk etmeyecek açıklaması dikkate alındığında Bolton gibi bazı isimlerin çekilme kararına hazırlıksız yakalandığı görülüyor.
DÜNYA VE ASTANA ÜÇLÜSÜ ABD’NİN KARARINA NE DEDİ?
ABD’nin bu beklenmedik kararı her aktörün Suriye’deki pozisyonuna göre tepki göstermesine neden oldu. İran ve Rusya, Astana Üçlüsü’nün birer ortağı ve Esad yanlısı duruşlarıyla biliniyor. İki devletin yetkilileri de ABD’nin çekilme kararını memnuniyetle karşıladıklarını ifade etmişti.
Buna karşın Suriye’deki İran mevzilerini ve Hizbullah bölgelerini ara ara vuran İsrail, bu kararın beklenmediğini ve ABD’nin İsrail’in güvenliği ve Golan Tepeleri için İsrail’e destek olması gerektiğini ifade etti.
ABD ile sorunlu ilişkiler yaşayan Suudi Arabistan, doğrudan değilse de basın yoluyla büyük hayal kırıklığı hatta şok yaşadıklarını ifade etti. Riyad, doğrudan Tump’a dönük bir eleştiriye girişmezken, İran ile mücadele etmeye devam edeceklerini hatırlatmıştı.
ABD’nin kararının ardından bölgede en ilginç pozisyonlardan birine sahip olan Türkiye’nin ne yapacağı merak konusuydu. Türkiye’yi Suriye denkleminde farklı kılan hem NATO üyesi olması hem de İran ve Rusya ile Suriye konusunda ortak bir zeminde bulunması. Bununla beraber Ankara, ulusal güvenliğini gerekçe göstererek IŞİD’e karşı mücadele eden Demokratik Suriye Güçleri’nin omurgasını oluşturan YPG’nin kendisine tehdit oluşturduğunu ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere değişik mevkilerdeki bakan ve yetkililer arasında ABD ile YPG ilişkisine dönük soru işaretleri ve tepkiler ABD’ye iletilmişti. Bunun yanında Türkiye iç kamuoyunda Menbiç’e dönük bir saldırı hazırlığı gündemdeyken, gelen çekilme kararını Ankara’da da beklenmiyordu.
TÜRKİYE’NİN YOĞUN SURİYE MESAİSİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün Rusya ziyaretiyle gündemde olsa da Suriye’deki duruma ilişkin harcanan mesai bununla sınırlı değil. Erdoğan, Piyanist Fazıl Say’ın konserine geçtiğimiz hafta katılmış ve bu ülkede önemli bir gündem konusu haline gelmişti. Dikkatlerden kaçan bir ayrıntıyı hatırlatmak gerekirse, Erdoğan’ın söz konusu konserde önemli bir misafirinin olmasıydı. ABD’den gelen önemli konuk Trump’ın sadık destekçileri arasında gösterilen Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’dı.
ABD’nin Suriye’den çekilme kararı karşında hazırlıksız yalandığını ifade eden Graham, çekilme kararına şüpheyle bakan isimlerden biri. Graham son olarak, IŞİD'e karşı savaşın henüz bitmediğini vurgularken, sahadan çekilmenin hem İran'ı cesaretlendireceğini hem de sahadaki ortakları olan Kürt grupları yalnız bırakacağını kaydetmişti.
ABD’nin Suriye’den çekilmesinde pek çok faktör etkili olmakla beraber, Erdoğan’ın özellikle aralık ayında tonu yükselecek şekilde ABD’ye “NATO’da müttefik olduğun Türkiye ile misin yoksa terör örgütleriyle mi” çıkışı ve Fırat’ın doğusuna operasyon istediği de etkili oldu. Erdoğan Fırat’ın doğusuna dönük operasyon için “Hedefimiz ABD askerleri değil, terör örgütü ve uzantılarıdır” demişti. Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından yaklaşık bir hafta sonraysa ABD çekilme kararını duyurdu.
PUTİN’DEN ONAY BEKLEYEN BAŞ KONU: GÜVENLİ BÖLGE
Türkiye, ABD’nin Suriye’den çekilme kararını olumlu karşıladı, ancak sonrasındaki sürece odaklanmış durumda. ABD, çekilme sürecini Türkiye ile koordineli şekilde yapacağız demişti. Ancak, geçtiğimiz hafta bizzat Trump’ın Türkiye’nin bölgedeki Kürtlere saldırması durumda Türkiye’ye karşı ekonomik savaş ilan edeceklerini duyurması, pazarlığın çetin olduğunu gösteriyor.
Türkiye, ABD Suriye’den çekilirken bölgenin bir nevi jandarmalığını istiyor. Başında beri ABD’nin Fırat’ın doğusuna dönük bir operasyona karşı olduğu da sır değil.
Trump’ın Türkiye'ye dönük tehdidinde dikkat çeken bir diğer ayrıntı, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde 32 kilometrelik bir güvenli bölge oluşturma isteği. Türkiye bu öneriye kendi güçlerinin de sahada yer alması kaydıyla olumlu yaklaşıyor.
Fazıl Say konseri öncesinde de Erdoğan’ın Graham ile görüşmesinin ana gündem maddesi buydu. Erdoğan’ın yanı sıra Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile de görüşen Graham, Türkiye’nin tehdit algısına hak verdiğini, YPG’nin siyasi kolunun PKK ile bağlantılı olduğunu belirtti. Özetle Trump’a ve yönetime yakınlığıyla bilinen Graham güvenli bölge konusunda Türkiye’nin yanında olduğunu ifade etti. Graham’ın ABD’de Türkiye için lobi yapmasını beklemek şaşırtıcı olmaz.
ABD ile Türkiye arasında bunlar yaşanıyorken Esad Yönetimi, güvenli bölge tartışmasına dönük sert bir açıklama yayınladı ve ülkelerini savunacaklarını ifade etti. Türkiye’nin işgalci konuma düşeceğini ifade eden açıklama, güvenli bölge fikrine karşı çıkıyor. İşte bu noktada Erdoğan’ın Putin ile görüşmesi ayrı bir önem taşıyor.
Erdoğan Putin’i Moskova’da ABD’den gelen öneriye ikna etmeye çalışacak ve güvenli bölge konusunda destek isteyecek. Bu noktada Türkiye’nin Astana Üçlüsü kartına sarılacağı ve kendisinin bölgede aktif rol alarak Suriye’nin güvenlik barışına katkı yapacağını ifade edeceği bekleniyor. İdlib konusunda görevlerini yerine getirmekte zorlanan Türkiye’nin bu yeni girişiminin Moskova’da nasıl karşılanacağı bilinmiyor, Batı ve Doğu cephesinde ikna ile gücünü pekiştirmek isteyen Türkiye’nin işi hiç kolay değil. Rusya’nın sürece temkinli yaklaşacağı ve burada da çetin bir pazarlık yapması beklenmeli. Bunun yanında S-400’ler konusundaki ilerleme de yine iki liderin gündeminde olacak, ancak ana madde Suriye’nin geleceği ve Türkiye’ye ne kadar rol verileceği.
Mühdan Sağlam Kimdir?
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.
'Türkiye Kürtlerin aynı zamanda Ortadoğu realitesi olduğunu göremiyor' 20 Kasım 2024
'Ortadoğu’da Kürt meselesinin çözümü Türkiye'siz düşünülemez' 13 Kasım 2024
'Erdoğan Kürt Sorununu çözmeye değil stabilize etmeye çalışıyor' 04 Kasım 2024
Yapay zekanın açıldığı kapı: Nükleerin yeniden keşfi 30 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI