Dr. Skull’ın muhteşem dönüşü!
Şanslıydık: Ankara’daydık. Dr. Skull’la büyüdük. Bugün dönüp baktığımızda fark ediyoruz ki onlar da bizimle büyümüş. Şu cümleyi yazmak o kadar güzel ki: Birlikte büyümüşüz. “Birlikte” yapılan her şey zaten çok güzel. Bunu, perşembe gecesi, Dr. Skull şarkılarını hep bir ağızdan söylerken bir kere daha gördük. Öngörüm gerçekleşti: Vuslat hasıl oldu ve o gece sahiden yer yerinden oynadı.
Hayallerin gerçek olduğu anlar vardır, yaşanır ve anlatılmaz. Anlatılamaz. 24 Şubat gecesi yaşadığımız tam da buydu: Gençliğimde hayranı olduğum, konser konser peşinden koştuğum Dr. Skull yeniden bir araya geldi ve hayranlarının karşısına çıktı. Benim gibi onlarla büyümüş dinleyiciler bir yana, çıktıklarında kadrini kıymetini bilmiş ve topluluğu sahiplenmiş dinleyiciler, onların dönemine yetişmemiş, onları kasetten olsun dinlememiş insanlarla yan yana geldi. Bir anlamda, üç kuşağı buluşturan bir müzik olayıydı bu. Geçtiğimiz yıl düzenlenen BurAda Müzik Var festivali kapsamında yeniden bir araya gelen ve konser veren Mozaik’in yeniden doğuşu kadar önemli üstelik.
Mozaik ve Dr. Skull’ı buluşturan, sadece art arda dirilişleri değil. Şirket de önemli: Ada Müzik. Mozaik, kendi yaptıkları albümleri şirkete götürdü, onlar yeniden basılırken yeni albüm Ada etiketiyle dinleyiciye sunuldu. Var olan, bilinen bir topluluğun külliyatının buluştuğu şirket, Ada. İki albümün yapımcısı, diğer ikinin yayıncısı. Dr. Skull’da tersine işleyen bir süreç söz konusu: İlk albümün bizzat yayıncısı Ada. Onlar olmasaydı belki bu albüm başka bir şirket tarafından sahiplenilmeyecekti. Belki demoları yayınlanırdı, elden ele dolaşırdı ama bu kadar yaygınlığa ulaşılır mıydı, bilinmez.
Topluluğun Ada’yla buluşma hikâyesi enteresan: Ekip, ellerinin altında demoları şirkete gidiyorlar. Küçük bir cinlik yapıyorlar ve görece en sakin şarkı olan “Baby”nin girişini dinletiyorlar. Kısa bir süre sonra “tamam, basalım” cevabı gelince ferahlıyorlar. Akıllarındaki soru hâlâ şu: “Baby” yerine bol distortion gitarlı şarkılardan birini, örneğin albüme adını veren ‘War is Over’ı çalsaydık, yine vize alır mıydık?” Sorunun cevabı önemli değil. Önemli olan, hadisenin gerçekliği. Dr. Skull, 1990 yılında “Wory Zover” ile hayatımıza girdi, bir daha çıkmadı. Etkin oldukları yıllar çok uzun değil: İlk albümden sadece dört yıl sonra üçüncü albümü yaptılar ve akabinde yollarını ayırdılar. Mecburi bir “dağılma”ydı bu: Herkes ekmeğinin peşinden gitti. Bize de onları efsane gibi anlatmak kaldı.
Bu noktada, geçtiğimiz günlerde “Wory Zover” kasetini İstanbul’a karşı tutarak çektiğim bir fotoğrafın altına yazarak instagram üzerinden paylaştığım satırları buraya almak isterim: [Dr. Skull’ın Ankara’da ortamı salladığı yıllarda sevdiğimiz isimleri dinlemek/izlemek için Ankara’dan İstanbul’a gelirdik. “Mavi” trene doluşur, Tekel Birası şişelerini masada biriktirirken memleket ahvali üzerine konuşurduk. “Ne kötü” derdik: “Tarihin en karanlık dönemindeyiz...” Kerterizimiz 12 Eylül’dü ve biz daha fenasının olamayacağını düşünürdük. Oluyormuş. Artık büyük konuşmuyorum, geçmişe özlem duymuyorum, yaşadığım dönemi anlamaya ve güzelleştirmeye çalışıyorum. Bir tek şey değişmedi: “Gelecek güzel günler”e hâlâ inanıyorum ve müziği çok seviyorum. Sadede geleyim: Ankara’dan “tran mavisi raylar” boyu İstanbul’a gelirken muhabbet bir noktada şansımıza kilitlenirdi: “Oğlum, herkes İstanbul’da ama onlar da Dr. Skull dinleyemiyor!” Onlar bizimdi ve biz sahiden şanslıydık. Hacettepe Üniversitesi’nin “steril” M Salonu’nu her seferinde mabede çevirirlerdi ve biz, o koltukların üzerinde onları dinlerken (Vehbi’yle her göz göze gelişimizde) ne kadar şanslı olduğumuzu düşünür, iki kere mutlu olurduk. Sonra Dr. Skull dağıldı, Vehbi köşesine çekildi, M Salonu giderek daha da sterilleşti ve “mavi” tren seferden kalktı. Artık trenler hızlı, alkol yasak. Yine de ümidimizi kaybetmiyoruz zira en olmadık anda hiç beklenmedik bir şey oluyor: Dr. Skull’ın yeniden sahneye çıkması gibi! Hadise tersine döndü: Onları yeniden dinlemek için Ankara’dan İstanbul’a geldim ama değdi, değer. Elimde yayımlandığında beni heyecanlandıran ilk kaset, artık kullanılmayan Haydarpaşa’ya bakarken hissettiklerim bunlar. Giden vapurun ardından bakakalıyorum ama bu, bir sonraki vapura binmeme engel değil. Diyeceğim şu: Bu gece vuslat hasıl olacak, IF Beşiktaş’ta yer yerinden oynayacak! Hayatınız boyunca sadece bir kez karşılaşabileceğiniz bir hadiseye tanıklık etmek isterseniz orada olun. Yarın, yazılanları okuduktan sonra çok pişman olabilirsiniz. Hadi o meşhur dizeyi de [Müslüm “Baba”nın sesinden] şuraya bırakayım: Son pişmanlık neye yarar?
Bu hislerle İstanbul’a geldim, günümü çalışarak geçirdim ve ilan edilen saatten çok daha önce IF’in kapısından girdim. Girerken beni karşılayan tanıdık gitar sesiyle irkildim, salona adımımı attığım anda Dr. Skull’ı sahnede soundcheck yaparken gördüm. “Wory Zover”ı çalıyorlardı ve salonda bulunan şanslı insanlar bu ânı kaydediyordu. Abartmıyorum, gözümden süzülen yaşlara engel olamadım, heyecanla ve tadını çıkartarak onları izledim. Bahsettiğim vuslat ânına erken kavuşmuş, tarihi bir olaya tanık olmanın heyecanıyla şarkıları dinlerken aklımdan geçen, hemşerilik hâliydi –ki o gece orada bulunan Ankaralıların bunu çok iyi anlayacağını biliyorum.
Şanslıydık: Ankara’daydık. Dr. Skull’la büyüdük. Bugün dönüp baktığımızda fark ediyoruz ki onlar da bizimle büyümüş. Şu cümleyi yazmak o kadar güzel ki: Birlikte büyümüşüz. “Birlikte” yapılan her şey zaten çok güzel. Bunu, perşembe gecesi, Dr. Skull şarkılarını hep bir ağızdan söylerken bir kere daha gördük. Öngörüm gerçekleşti: Vuslat hasıl oldu ve o gece sahiden yer yerinden oynadı.
Gece Razor gecesiydi aslında. Topluluk, Dr. Skull şarkılarını söyleyecekleri özel bir set hazırladı –ki öncesinde bir kere daha bu setle dinleyicinin karşısına çıkmışlardı. Adlarının başına getirdikleri Dr. kısaltması, ustalarına duydukları saygıdan. Şu cümleyi tereddüte dahi düşmeden kurmak öyle güzel ki: Dr. Razor, gecenin ev sahipliğini yaptı ve bunu yaparken çok iyiydi.
Dr. Skull elemanları, o gece farklı şarkılarda Dr. Razor’a eşlik edecekti. Bir sürpriz daha vardı: Baştepe, Ersöz, Alper ve Musti, yıllar sonra ilk kez yan yana gelecek, hazırladıkları şarkıları sahnede birlikte seslendirecekti. Topluluğun tarihine hâkim olanlar bilir, bilmeyenler için yineleyeyim, bu kadro, Dr. Skull’ın çekirdek kadrosu. Skull olarak kurulan, Hacettepe Tıp Fakültesi’ni kazandıklarında adlarının başına Dr. ekini alan ekip iki albüm yayımladı: “Wory Zover” ve ondan iki yıl sonra piyasaya verilen “Rools 4 Fools”. 1994 yılında Baştepe topluluktan ayrıldı, yerine Serdar girdi. Bu arada şirket ve anlayış da değişti: Ada’dan EMI/Kent’e geçen ekip İngilizce şarkıları bir kenara koydu ve tamamen Türkçe şarkılardan oluşan (ama adıyla eski günlere şahane bir gönderme yapan) albümleri “Hershey Yolunda!?”yı yayımladı. Bu, son albüm oldu. Aynı yıl, Die Toten Hosen’ın Açıkhava Tiyatrosu’nda verdiği konserde ön grup olarak çıktılar ve konser sonrasında yollarını ayırdılar. Topluluğun ikinci dönem solisti Serdar, perşembe gecesi Dr. Razor’a eşlik edecek ekipte yerini aldı. Hayranları, bütün elemanları o gece sahne üzerinde seyretme şansına sahip oldu.
Ben biraz daha şanslıydım çünkü o gece ekiple tanışma, kısacık da olsa bir söyleşi yapma şansına sahip oldum. Yaptığım söyleşinin de yer aldığı Plak Dolabı, ertesi gün YouTube üzerinden yayın yapan Allianz Motto Müzik kanalında yayına girdi. Projenin mimarlarından Çağlan Tekil ve onları yeniden dinleyiciyle buluşturan Hammer Müzik adına Haluk Ataklı’nın konuk olduğu programın içine “sızan” ekip üyeleri programı zenginleştirmekle kalmadı, heyecanlarını bizzat izleyiciyle paylaştı. Çok net söyleyeyim: Beni en çok heyecanlandıran programlardan biri oldu bu. İzleyenler, bilhassa Dr. Skull karşısındaki heyecanımı fark edecektir.
Konser günü ekiple tanıştım, onlarla 27 yıl önce çektiremediğim hayran fotoğrafını çektirdim, sonrasında vuslata şahit oldum. Üstelik bunu yaparken yıllardır görmediğim arkadaşlarımla birlikteydim. Ekibin Skull öncesi hâllerini de bilen Dadal Günçe’den iflah olmaz hayranları Ozan Sezgin’e, Murat Beşer’den Murat Arda’ya, Doğu Yücel’den konser öncesi çaldığı şarkılarla içimizi ısıtan ve bizi vuslata hazırlayan Şener Çetin’e bir sürü arkadaşım oradaydı; onların bir kısmını gördüm, sarıldım, mutlu oldum. Her şey bir yana, bizleri buluşturdukları için Dr. Skull’a kocaman bir teşekkür borçluyum. Elbette geceyi düzenleyenlere de… Unutmaktan korktuğum için adlarını saymayacağım; onlar kendilerini biliyor.
Konserden uzun uzun söz edebilirim ama bunu da yapmak istemiyorum çünkü başta da söyledim, kimi anlar anlatılmaz, yaşanır. Dr. Skull buluşması tam da böyle bir “an”dı. “The Gate of Brandenburg”dan “Everyday Everynight”a, herkesi yerinden zıplatan “Elim Cebimde”den bütün ekibin sahnede olduğu “Sen”e bütün şarkılar şahaneydi. Bir kısmının görüntüsü ortalığa düştü, onlar bile yaşananın ne kadar acayip bir şey olduğu konusunda bir fikir veriyor.
Alper, Baştepe, Ersöz, Serdar ve Musti, art arda sahneye girdiler ve birer şarkıda Dr. Razor’a eşlik ettiler. Sonra sazlarını ellerine aldılar ve üç şarkıyı “solo” seslendirdiler. Ersöz, sahneye çıktığında yılların verdiği alışkanlıkla şu soruyu sordu: “İstanbul’dan gelen var mı?” Öyleydi çünkü: Biz sevdiğimiz diğer grupları dinlemek için İstanbul’a akarken İstanbullular Dr. Skull dinlemek için Ankara’ya gelirdi. O kadar ki, Hacettepe M Salonu’nda düzenlenen bir konser yoğun ilgi görünce aynı gün ikinci konserin düzenlendiğine bizzat şahit olmuş bir insanım. Dr. Skull’ın “büyük”lüğünü başka bir olay anlatamaz sanırım.
Dr. Skull, o dönemde bu noktaya bir şeyleri tırnaklarıyla kazıya kazıya geldi. Albümleri hazırladılar, kayıtlarını bizzat yaptılar, konserleri kendi imkanlarıyla düzenlediler. Şanslıydılar, bir şirket onlara inanmıştı. İnanmasa da biliyorduk ki kasetlerini elden ele satacaklardı. Tam da böyle bir heyecanla yola koyuldukları için bunun karşılığını aldılar. O günlerde onları dinleyen bizlerin konserde bunca heyecanlanması bundan. Yaptığımız söyleşide Alper’in de dediği gibi “Çağlan’ın kararlılığı, Hammer Müzik’ten Haluk ve Enis’in cesareti, Razor’ın ateşi, dostların iyi niyetiyle buraya geldi bu iş.” Burada Ersöz’ün söylediği bir cümlenin de altını çizmek gerek: “Albümleri çok severek yapmıştık.”
2019 yılında 29. yıllarını kutlayan, Athena’dan Ceza’ya, Sema Moritz’den Mustafa Özkent’e pek çok önemli ismin albümünü dinleyiciyle buluşturan Hammer Müzik, başarılarına bir yenisini ekledi ve bugüne kadar sadece kaset olarak yayımlanmış Dr. Skull albümlerini plak ve CD üzerinde piyasaya verdi. “Hershey” bir yana, asıl alkış onlara. IF Performance Hall Beşiktaş ile konserin düzenlemesinde büyük katkıları olan Vera Music ve Laneth, alkışı hak eden diğer isimler. Onlar olmasaydı bu konser olmazdı.
Son bir şey, söylemeden geçemeyeceğim: Herkes oradaydı ama topluluğun maskotu Vehbi maalesef aramızda değildi. Gözlerimiz onu aradı. Olursa bir sonraki buluşma Vehbi’siz olmasın.
Çok uzattım, yazının sonuna bir dönem insanları uyandıran, en söz söylenmeyen zamanlarda dinleyiciyi düşünmeye sevk eden, sarsan, günü sorgularken aslında geleceği de gören Dr.Skull şarkılarından birinin sözlerini iliştireyim: “Her şey yolunda / Sen uyuyorken / Her şey yolunda / Saat altı, sabah erken / Ben bu sözleri yazarken / Senin için her şey yolunda // Her şey yolunda / Senin dolar hesabında / Her şey yolunda / Senin takıldığın barda / Taksinin ön koltuğunda / Yağmur çamur / Her şey yolunda // Şişeler vitrinler markalar / Ekranlar seni büyülüyor / Medyanın kuklaları / Senin için şarkılar söylüyor / Tatlı bir boşlukta / Günlerin geçiyor // Her şey yolunda / Senin sağında, solunda / Her şey yolunda / Dinlediğin masallarda / Sana dokunmadılar ya / Senin için her şey yolunda…”