YAZARLAR

Spor ırkçılık kaldırmaz

Naomi Osaka için mahalle baskısı Japonya’dan geliyor. Aslında bizim ‘gurbetçi’lerimize ne kadar benziyor değil mi hikaye? Başkalarının gözünde ne oralılar ne de buralılar. Kimi için sporda neler başardıklarının bile bir önemi yok. 21 yaşında iki Grand Slam kazanmış, her iki finalde de psikolojik olarak gösterdiği olağanüstü seviyenin falan hiçbir kıymeti yok.

Her ne kadar ülke sınırları artık silikleşse de insanın ait olma dürtüsü hâlâ baki. En dünya vatandaşı sporcular bile bir vatan toprağı arıyorlar. Onlar aramasa bile bir şekilde araması gerektiği baskısıyla da karşı karşıya kalıyorlar. Malum Avustralya Açık geçti geçiyor. Bugün tek erkekler finali ile nihayete erecek olan tenis takviminin ilk turnuvasına damga vuran yine Naomi Osaka oldu. Geçen sene Amerika’da Serena Williams’ı yenerek ilk Grand Slam şampiyonluğuna erişen Japon oyuncu, bu kez de Melbourne’de zirve yaptı. Kariyerinin ikinci Grand Slam’ini kazanan, tarihin ilk kadınlar dünya bir numarası olmayı başaran Japon oyuncusu için Japonlar da aynı hissi barındırıyor mu dersiniz? Ya da kendisi kendisini ne kadar Japon görüyor?

Aslında New York’ta yaşamı sürdüren Osaka için sanırım etnik kökenin bir önemi yok. O kendisini daha çok bir tenis oyuncusu ya da sporcu olarak tanımlıyor. Henüz 21 yaşında, gerçek bir dünya vatandaşı ve olağanüstü bir tenis oyuncusu olmaya doğru koşar adım gidiyor. Dediğim gibi sonuçta kadınlar dünya bir numarasından bahsediyoruz.

Fakat ülkesinde Osaka için herkes aynı ‘yerli ve milli’ hissiyatı barındırmıyor. Bundan yaklaşık 6-7 ay önce yani Osaka Amerika Açık’ı kazanınca BBC Türkiye adına Ilgın Yorulmaz, bu konuda çok doyurucu bir haber hazırlamıştı. Kendisinden de bu vesileyle izin almış olayım ve haberinden hem alıntı yapıp yorum yapayım hem de birkaç kupleyi buraya da taşıyayım:

Öncelikle Ilgın’ın da belirttiği gibi aslen Osaka bir melez. Haitili bir babası ve Japon bir annesi var. İş bu sebepten Japonlar için hafu. Yani yarım Japon. Zira kendisi de Japonya doğumlu ama doğduğun yer mi doyduğun mu yer sorusuna muhatap olabilecek kadar da Amerikalı aslında.

New York onun asıl evi. Ne demişti haberde Ilgın Yorulmaz? Çift ırklılığın Japonca'da kulağa biraz da sakıncalı gelen bir karşılığı var: Hafu. İngilizce 'half' (yarım) kelimesinden geliyor ve etnik köken olarak "yarı Japon" şeklinde tanımlanıyor.

Türkiye’de oturtulmak istenen tek millet, tek dil, tek kültürün varlığını belirgin bir şekilde hissettirdiği bir yer Japonya. O sebeple de Osaka’nın ne söylediğine ya da nasıl söylediğine değil de hangi dilde söylediğine bakıyorlar. O açıdan bakınca da Japonca’da kendisini İngilizce kadar rahat ifade edemeyen Osaka, Japonlar tarafından kabul görmekte sıkıntı yaşıyor.

Yani Naomi Osaka için mahalle baskısı Japonya’dan geliyor. Aslında bizim ‘gurbetçi’lerimize ne kadar benziyor değil mi hikaye? Başkalarının gözünde ne oralılar ne de buralılar. Kimi için sporda neler başardıklarının bile bir önemi yok. 21 yaşında iki Grand Slam kazanmış, her iki finalde de psikolojik olarak gösterdiği olağanüstü seviyenin falan hiçbir kıymeti yok. Spor alanında ne kadar büyük bir performans gösterdiğinin, maç sonundaki açıklamalarda kullandığı dilden daha az önemli olması mantıklı mı?

Bizim gibi düşünenler için sporcunun nereden geldiğinin hiçbir önemi yok. Hangi dilde söylediği de fark etmez. Önemli olan ne söylediği. O sebeple Haitili olmuş, Amerika’da büyümüş, Almanya’da kültürünü almış olması falan önemsiz. Çünkü sporcu, dünya insanı tanımının ta kendisidir. Ve spor ırkçılık kaldırmaz.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’