YAZARLAR

Hepimize iyi yolculuklar

Nasıl hepimiz 'eyyam yapıyorsak' hamasetin en iyisini de biz yaparız! Belki de o sebeple sporcularımız farklı bir açıklama yapma ihtiyacı duymuyorlar. O sebeple hakemlerimiz hamaseti kötü niyetle/yönetimle karıştırıyor. Belki de o sebeple tüm sporcularımız aslında küçüklüklerinde hep tuttukları takımların formalarını giyiyorlar.

Eyyamcılık ve hamaset. Sanırım bu iki kelimeyi kullanmadan spor dünyamızı tanımlamak, spor dünyamıza dair yorum yapmak mümkün değil. Halbuki sadece futbol değil, spor fena halde hayata benziyor ve sporda gördüğümüz şey aslında gerçek hayatın bir çeşit yansıması. Bazen birebir ayna görevi görüyor spor, bazen de buzluyor görüntüyü ama anlamamak mümkün değil. Aslında TRT spikeri Levent Özçelik durumu daha net anlattı bundan bir hafta önce. Ne dedi Levent ağabey çok tartışma yaratan açıklamasında kısaca hatırlatayım. “Hakemler de insani şartlarda kabul edilebilir eyyam yapma hakkına sahiptir. Zira hepimiz günlük hayatımızda eyyamın her türlüsünü yapıyor ya da yapılanlara ses çıkarmıyoruz. Ünlü olduğumuz için polis, aynı suçu işlediğimiz diğer kişiye trafik cezası yazarken, bize 'Geç ağabey' diyor. Biz de 'Diğerine yazdın bana da yaz' demiyoruz, geçip gidiyoruz. Peynir alacağın zaman satıcı ile muhabbeti iyi kurunca iyi tarafını sana, diğer tarafını yanındakine veriyor. Yine ses etmiyoruz. Yani hepimiz günlük hayatımızda bunu yapıyoruz. Hakemlerin günahı ne.”

Evet hepimiz 'eyyam yapıyoruz'. Bireyselciliğin sonunu getirecek olan şey de bu eyyamcılık zaten. Dünya paylaşmadan ve birlikte yaşamdan kaçıp bireyselleşmeye doğru gittikçe kendi sonunu da yazmış olacak. Çünkü toplum, bireyselliği bir yere kadar kabul edebilecek. “Sadece bana, hep bana, diğerlerinden bana ne” dedikçe bireyselleşen insan aslında yalnızlaşacak. Ve sonunda aslında kolektif yaşamın ne derece kritik olduğunu anlayacak.

Hamaset için de aynısı söylemekte hiçbir sakınca yok. Zira onun da sonunu teknoloji getirecek. Nasıl mı? Memleket sporcularının en çok kullandığı cümleler neler? “Önümüzdeki maçlara bakacağız”, “Çok şanssız bir yenilgi aldık.” En hamaset kokanı ne peki? “Ben çocukluğumda şu takımı tutardım.” Peki, günümüz teknoloji çağında, eğer hamaset yapıyorsanız geçmişle ilgili kati konuşmalar yapmak çok mantıklı mı? Pek sayılmaz. Çünkü laf ağzınızdan çıktıktan muhtemelen üç dakika -ne kadar iyimserim değil mi- sonra, benzer sözleri başka renkler için söylediğiniz ortaya çıkar. Hamaset sizi çok ileriye taşımaz. Sporculuk kariyeriniz ne olursa olsun, bu sizin ününüze ün katar. Ama sizin çok da mutlu olacağınız bir ün değil bu. Tabii bu sözlerim normal ülkeler için geçerli. Biz ise Levent ağabeyin bahsettiklerinin yaşandığı bir ülkedeyiz.

Yani nasıl hepimiz 'eyyam yapıyorsak' hamasetin en iyisini de biz yaparız! Belki de o sebeple sporcularımız farklı bir açıklama yapma ihtiyacı duymuyorlar. O sebeple hakemlerimiz hamaseti kötü niyetle/yönetimle karıştırıyor. Belki de o sebeple tüm sporcularımız aslında küçüklüklerinde hep tuttukları takımların formalarını giyiyorlar.

Sonra da her şey olup bitiyor. Zaman akıyor. Hafıza tazeleniyor. Geçmişin izlerini yel alıyor. Sonra yeniden düdük çalıyor, maç devam ediyor. Biz de yeni hamaset ve eyyamcılıklara yelken açıyoruz. İyi yolculuklar bize.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’