Zeynep Gümüş: Ah keşke kansere çare olsa
New York Mount Sinai Üniversitesi'nde kanser araştırmaları yapan, geçen ay ‘Kanser genini bulan Türk’ diye ana akım medyada büyük yer alan Yrd. Doç. Zeynep Gümüş: "İsrailli şirket CEO’sunun iddiası sadece farelerde yapılan bir deneyin verdiği olumlu sonuçlara dayanıyor- bu tedavinin insanlarda işe yarayıp yaramadığı belli değil. Farelerde başarılı olan pek çok tedavi insan deneylerinde başarısız olabiliyor. Velev ki fare değiliz."
Kansere çare bulundu mu? Geçen hafta bir İsrail şirketi böyle bir açıklama yaptı fakat bu ne kadar doğru? Gerçek mi yoksa milyonlarca insanın duygularının hiçe sayıldığı bir tıp ticareti mi? Bütün bunları Amerika’da New York Mount Sinai Üniversitesi'nde kanser araştırmaları yapan, geçen ay ‘Kanser genini bulan Türk’ diye ana akım medyada büyük yer alan Zeynep Gümüş’le konuştuk. Gazete Duvar okurları önceden yaptığımız röportajlardan tanıyorlar onu aslında, bizim tanışıklığımızsa Zeynep benim kuzenim olduğu için daha da eski...
Sevgili kuzen geçen ay ‘Akciğer kanserine yol açan geni buldu’ diye Türkiye medyasındaydın. Bu bilimsel başarının kendisi değil, daha çok senin ‘Türk’ olman öne çıkmıştı. Biraz milli maç havası. Bize bu ‘keşfin’ kendisinden bahsedebilir misin?
Sevgili Kuzen, öncelikle New York’tan selamlar! Burada Türkiye’de çıkan haberlerde hemen bir düzeltme yapmak istiyorum. Farklı genetik bozukluklar farklı akciğer kanseri türlerine yol açabilir. Biz genellikle sigara içenlerde sıklıkla görülen bir akciğer kanseri türüne (yassı hücreli karsinom) yol açabilen gen bozukluklarından bir kısmını bulduk. Bunlar da DNA’yı onaran genler. Yani düşün ki DNA’yı onaran genler bozuk, tam çalışmıyor. Üzerine özellikle sigara ya da çevre kirliliği eklendiğinde, bu kanserin riski oldukça artıyor. Bunlar doğuştan gelen genler. Bu genlerinde bozukluk olanların asla sigara içmemeleri gerekir. Bence bu tip bilimsel buluşların haberlerinin yapılması çok önemli çünkü Türkiye’ye her gelişimde gencecik insanların sigara içtiklerini gördükçe içim parçalanıyor (ayrıca nereye gitsem nefes alamıyorum). ABD’de sigara kültürü bilinçli kesimde artık yok.
Bu genlerin anlaşılması mümkün mü? Yani 15 yaşında gen incelemesi yaptırabiliyor muyum mesela Zeyno’ya, kızıma?
Elbette bunlar doğuştan gelen genler şu anda da yaptırabilirsin.
Bu Türkiye’de oluyor mu?
Oluyor mu bilmiyorum. Olması gerekli mi evet.
Pahalı bir şey mi? Sence ailesinde akciğer kanseri olan bunu yaptırmalı değil mi anladığım kadarıyla?
Belli genlere baktığımız için çok pahalı olacağını düşünmüyorum. İleride doğan her bebeğin genetik haritasını çıkaracağız. Tıpkı şimdiki kan testleri gibi. Sonra bu haritaya göre belli önlemler alacağız, belli tavsiyelerde bulunacağız.
Şu anda akciğer kanseri riskini test eden bir genetik panel yok. Biz bunu geliştirmek istiyoruz .Tabii geliştirirken sormak istediğimiz soru, hangi genleri test edelim.
Ama tehlikeli tarafı da var benim genimde devlet düşmanlığı var diye değiştirmek istemesinler. Kanser herkesi çok ilgilendiriyor ama havada uçuşan o kadar şey var ki. Geçenlerde İsrail’den gelen ‘kansere çare bulundu’ haberine ne diyorsun?
Keşke doğru olsaydı! İsrail’de küçük bir şirket CEO’sunun ortaya attığı sorumsuzca bir iddia! Bunun haber yapılması bile etik olarak çok yanlış çünkü kanserden etkilenen milyonlarca insana yanlış umut veriyor. Öncelikle kanser bir tek hastalık değil, birçok hastalığın ortak adı. Meme ve prostat kanseri mesela en çok görülen ama erken tedavide hayati risk taşımayan hastalıklar. Ama pankreas kanseri olan çok az insan iyileşebiliyor. Yani hastalığın isminin bile verdiği bir psikolojik ağırlığı var. Aslını astarını tartmadan böyle bir haberin çıkması çok tehlikeli. En önemli iki problem ise şöyle:
Birincisi CEO’nun iddiası sadece farelerde yapılan bir deneyin verdiği olumlu sonuçlara dayanıyor- bu tedavinin insanlarda işe yarayıp yaramadığı belli değil. Farelerde başarılı olan pek çok tedavi insan deneylerinde başarısız olabiliyor. Velev ki fare değiliz.
İkincisi yaptıkları sadece bir tek başarılı deney. Daha ortada tekrar deneyi bile yok. Bu durumda farelerde işe yarayıp yaramadığı bile hâlâ muallak. Şöyle söyleyeyim, hasta farem olsa onu iyileştirmek için bu deneye katmayı ancak son çare olarak düşünürdüm.
Ebette ki iddiaların doğru olmasını çok isterdim. Keşke doğru olsa ve ayrıca hayat bayram olsa, insanlar el ele tutuşsa, birlik olsa, uzansak sonsuza…
Sence tıp sihirli bir şey gibi algılanmıyor mu? Yani çevresel koşullar bu haldeyken kansere çare bulunabilir mi? Ya da henüz gribe, kelliğe çare bulamayan tıp kansere çare bulabilir mi?
Son elli yılda kanserle savaşta çok büyük yol aldık. Özellikle çocuklardaki lösemi ve lenf kanserlerinin çoğu artık tedavi edilebiliyor. Bunlar beyne sıçramış bile olsalar hastalar için tedaviler var. Bu hastalar ileride artık çocuk da yapabiliyor. Yetişkinlerde ise özellikle prostat, bağırsak ve meme kanserleri için taramalar yaygınlaştıkça bu kanserler erken teşhis sayesinde tamamen tedavi edilebiliyor. İleri aşamada yakalanan hastalar ise farklı tedaviler sayesinde daha uzun yaşıyor. Son beş yılda ise hastanın kendi bağışıklık sistemi kullanılarak geliştirilen tedaviler sayesinde bazı hastalar tamamen iyileşebiliyor. Hem belli virüslerin yol açtığı kanserler (HPV mesela) artık aşı ile oluşmadan önlenebiliyor. Yani kanserin cinsine ve aşamasına göre tedavilerde büyük başarılar kaydedildi. Yine de daha yolumuz uzun.
Ayrıca gribe çare deyince, grip aşıları da giderek daha başarılı oluyor ve bence yakın zamanda bu konuda da büyük ilerlemeler göreceğiz. Kelliğe gelince, Türkiye’nin saç ekmede lider ülkelerden birisi olduğunu belirtelim.
Bir de bilim etiği nedir sence, akademisyen bilim insanı Bülent Şık halkın sağlığına zararlı bilgileri ‘sızdırdı’ diye yargılanıyor. Sen bunun hakkında ne düşünüyorsun? Bülent Şık eğer ABD’de olsaydı durum farklı olur muydu?
O konuyu uzakta olduğum için çok takip edemedim. Detaylarını da bilmiyorum. Lakin eğer halkın sağlığını etkileyen bir durum varsa, bu rapor edildiyse ve halktan gizleniyorsa, burada sadece bilim insanının değil, o raporu hazırlayan ve okuyan herkesin insani görevi bunu halkla paylaşmaktır. Düşünün ki sadece bir insanın bile kanserini önleme fırsatınız var- bunu yapmazsanız kendinizle nasıl yüzleşebilirsiniz ki? Bir de şöyle bir senaryo düşünelim: Diyelim ki raporun aslı, bilerek ya da bilmeyerek yanlış bir tez üzerine kurulu. Böyle ciddi bir iddianın mutlaka araştırılması gerekir. Yanlış bir raporu, İsrailli CEO örneğinde gördüğümüz gibi, çürütmek zor değil. Bilim insanı olarak her gün yaptığımız zaten bu: Tez (rapor iddiaları), antitez (çürütme iddiaları), sentez (erişilen sonuç)! Bilimde ilerlemek istiyorsak konu ne olursa olsun tartışmaktan korkmamalıyız!
ABD’de de halkın sağlığı ile oynayan büyük şirketlerin çıkarları ya da devlette bütçe kısıtlamaları söz konusu olduğunda raporlar göz ardı edilebiliyor. Mesela ketçap ya da domates salçası sebze kapsamına alınabiliyor, o zaman öğlenleri okullarda sunulan yemeklerde pizza da sebze olarak geçebiliyor, çünkü pizza gerçek sebze yemeklerinden daha ucuz. Şu anki ABD Başkanı da en son hatırlarsan Beyaz Saray’da sporcu gençlere McDonalds yemeği vererek sorumsuzlukta tarihe geçti. Yine Amerikan sigara şirketleri uzun süre sigaranın kansere yol açmadığını iddia etmişlerdi. Zamanla sigaranın zararları bilimsel olarak kanıtlanınca, insanlar bu şirketlere davalar açtılar, büyük paralar kazandılar ve şu anda sigara kutularının üzerinde büyük uyarılar var. Bu fast food’da ve ilaçlı yemeklerde nasıl kendini gösterecek göreceğiz çünkü bu tip yemekleri sık yemenin obeziteye dayalı kanser riskini arttırdığı bir gerçek. Ayrıca belirli böcek ilaçlarının kullanıldığı sebze ve meyveleri tüketenlerin organik yiyenlere nazaran daha çok kanser olduğunu son çalışmalar göstermeye başladı. Yine aynı şekilde geçenlerde Monsanto şirketinin böcek ilacını kullanan bir bahçe görevlisi kanser olunca Monsanto’ya dava açtı ve 289 milyon dolar tazminat kazandı. Şu anki ABD hükümeti çevre ve sağlıkla ilgili pek çok kanunu şirketler lehine genişletiyor olsa da, bence ileride özellikle ilaçlı ve işlenmiş gıdalarla ilgili davalar artacak ve tüketici baskısı ile değişikliklere gidilecek.
Benim sorular bu kadar; başka bir şey söylemek ister misin?
Kendinizi, çocuklarınızı ve yakınlarınızı seviyorsanız sigara içmeyin ve yanınızda içtirmeyin. Sigara içenlerin en az yarısı sigaraya dayalı sebeplerden dolayı yaşama erken veda eder. Sigara dumanına maruz kalmak sigara içmek kadar kötüdür. Bir restorana ya da kafeye gittiğinizde sigara içilmeyen kesimde oturmak için ısrar edin; biz sigara içmeyenlerin şu anki gibi kapalı alanlara hapis olmadan, deniz kenarında yemek yeme, parklarda temiz havayı içimize çekme özgürlüğü olmalı. Bunun için mücadele edelim! Şu anda deniz kenarında temiz havada çay bile içmek çoğu işletmede mümkün değil. Sigara içmeyenler kapalı alanlara hapis. Sigara içmeyenlere özgürlük diyorum!
Not: Tamam sigara zararlı da bütün günah sigaraya yüklenip geri kalanlar temize çıkarılmıyor mu?", "Kapitalizm daha zararlı değil mi?", "Endüstriyalizm kanser yapmıyor mu, onu bıraksak?", "Sen İstanbul'da sokakta yürürken nefes alabiliyor musun?", "Alamıyorsan sebebi sigara ve çevre kirliliği değil mi?", "Benim Boğaz'da sigarasından mazotuna kadar nefes alma hakkım yok mu?" diye birbirimize girdik biraz; sigara içtiğimden de değil ama...