YAZARLAR

Rus basınında geçen hafta (23 Şubat-1 Mart): Suriye'de Şark usulü pazarlık zamanı

TASS'tan Jarov, Suriye'de yeni bir operasyon konusunda Ankara’nın “Kürtleri güneye doğru iterek topraklarına Türkiye yanlısı Arapları yerleştirmek” istediğini öne sürdü. Söz konusu bölgede Türkiye'nin konut ve altyapı projeleri üstlenmek istediğini anlatan Jarov "Büyük krizleri aşmayı bildiklerini gösteren Putin ile Erdoğan’ın Suriye’de anlaşabileceğini ümit ediyorum. Artık Şark usulü pazarlık dönemine giriliyor” dedi.

TASS ajansı yazarı Kirill Jarov Rusya’nın Türkiye ile Suriye konusunda anlaşıp anlaşamayacağını araştırdı. Rus ve Türk makamlarının yaptığı açıklamalara bakılırsa iki ülke arasında anlaşmazlık hemen hemen yok gibi. Gerçekte ise öyle değil. 2011’den sonra “bölgede oynadığı rolü küçülen Türkiye” eski konumuna dönmeye çalışırken Ankara ile işbirliğine sıcak bakan Moskova, Türkiye’nin silahlı Suriyeli muhalefet ile varolan bağlarına büyük önem veriyor ama kendi çıkarlarını korumaya çalışıyor. Yazarın deyişiyle Moskova açısından samimiyetin devam etmesi için Erdoğan’ın “Esad bir teröristtir” mantrasından vazgeçmesi ve marttaki yerel seçimlerin arifesinde seçmenlere bir zafer ibraz etmek için Kürtlere karşı bir operasyon başlatmaması lazım.

“Uzun zamandır Suriye’nin kuzeyinde elini kolunu sallayarak dolaşan” Türkiye’nin oradaki varlığı sadece MGK ve TBMM tarafından onaylanmış oluyor. Terör ile mücadele konulu Adana Mutabakatı'nı gündeme getiren Putin, Türkiye’nin olası operasyonu için sanki “hukuki zemin” teklif etti. Bununla beraber Moskova, Ankara’yı Şam ile görüştürmeye çalışıyor.

Ne var ki Türkiye’nin, ABD’nin çıkarlarını hesaba katmaması mümkün değil. Jarov’a göre bu bağlamda Ankara, Moskova ile ilişkileri kurarken Washington’un “bölge vekili” rolüne sıcak bakar.

Yeni bir operasyona başlamak için Türkiye’nin Moskova’dan izin almaya ihtiyacı yok ama herhalde böyle bir adım Kremlin’e danışmadan atılmaz. Yazarın dediği gibi aslında Ankara’nın istediği şey “Kürtleri güneye doğru iterek topraklarına Türkiye yanlısı Arapları yerleştirmek” ve söz konusu bölgede konut ve altyapı projeleri üstlenmek.

Yazıyı bitirirken Jarov, "Büyük krizleri aşmayı bildiklerini gösteren Putin ile Erdoğan’ın Suriye’de anlaşabileceğini ümit ediyorum. Artık Şark usulü pazarlık dönemine giriliyor” dedi.

RBC gazetesinde çıkan yazıda Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Genel Müdürü Andrey Kortunov ve Fransız Montaigne Enstitüsü Danışmanı Michel Duclos Suriye’de gerginliğin tırmanmasını engellemek için bir “reçete” aradı. Yazarlara göre ülkeyi bekleyen en tehlikeli dört senaryo şöyle:

Birincisi İdlib’e taarruz. Esad’ı bu konuda bekletmeye çalışan Moskova, artık son noktaya geldi. Olası operasyon sonucunda Türkiye ve Avrupa yeni bir mülteci akımına maruz kalacak, Suriye’de Rus-Türk işbirliği tehlikeye girecek.

İkincisi Türkiye vs Kürtler. Ankara, Kürtlerin kontrol ettiği topraklara ilerlemek ve tampon bölge kurmak istediğini açıkça dile getirdi. Öyle olursa Kürtler, Esad’a yakın durmaya bakacak. Bu durumda Şam ordusunun TSK ile sıcak temasa girmemesi hemen hemen imkansız. Bu da Rusya-Türkiye ve Rusya-Batı ilişkilerini ciddi bir şekilde zedeleyecek.

Üçüncüsü İran vs İsrail. Suriye’nin güneybatısında ateşkes anlaşması artık yürürlükten kalkıyor. “İran vekili” militanlar ve İranlı askerler Golan tepelerinde İsrail ordusu ile “dolaysız çatışmaya” giriyor. Karşılık olarak İsrail Hava Kuvvetleri (belki de Amerikan uçaklarının katılımıyla) Suriye ve hatta İran topraklarını daha çok vuracak. O durumda Hizbullah'ın İsrail’e saldırması ve hatta Amerika’nın silahlı müdahalesi beklenebilir.

Dördüncüsü Rusya vs İran. Suriye’de Rusya-İran partnerliği artık “topallamaya” başladı, “Şam’ı kim yönlendirecek” rekabeti gittikçe ortaya çıkıyor. Hatta Rusya’nın ve Şam’ın “vekilleri” İran’ın “vekilleri” ile sıcak temasa giriyor, Tahran’ın, Moskova’ya şikayetleri çoğalıyor. Türkiye ve İsrail Rusya’yı İran’dan uzaklaştırmak için çaba harcarken İran gittikçe yalnız kaldığını hissederek bölgede daha sert biçimde hareket edecek. Astana süreci büyük ihtimalle sona erecek.

Risklerin yanı sıra yazarlar genel bir “reçete” de ortaya koydu. Onlara göre her şeyden önce İdlib’de kapsamlı bir taarruza alternatif bulmak şart. Mesela Rusya, Türkiye, AB ve ABD ile beraber sadece Heyet Tahrir eş Şam’a karşı “titiz” bir operasyon gerçekleşebilir. Bundan sonra Amerikan askerlerinin çekilmesiyle bölgede oluşacak istikrarsızlığı önlemek için herkesi tatmin edecek bir formül bulmak gerek. Ve nihayet yukarıdaki dört “cephede” sürekli durumu sakinleştirecek adımlar atılmalı, meydana gelebilen başka olumsuz senaryolar engellenmeli.

İktisat uzmanı Aleksandr Gabuyev Kommersant gazetesinde yayınlanan yazıda Rusya’nın “Doğu’ya dönüş” politikasını değerlendirdi. Yazara göre bundan beş yıl önce Kırım krizinden kaynaklanan yaptırımlardan kurtulmak isteyen Rus yetkililerinin ilan ettiği “Doğu’ya dönüş” politikası pek başarılı olamadı. Mesela, Moskova’nın Uzakdoğu’da en büyük partneri olan Çin’in yurt dışındaki yatırımlarında Rusya’nın payı sadece yüzde 1.

Gabuyev’e göre bunun sebeplerinin başında Rus makamlarının yatırımcılara yeterince elverişli şartlar oluşturamaması geliyor. Bunun yanı sıra yabancı yatırımcıların Rusya’da en çok merak ettiği petrol ve çeşitli metal fiyatları dünya pazarında son zamanlarda oldukça inişli-çıkışlı tablo çiziyor. Satıcılar açısından da senede en fazla yüzde 2 gelişen Rusya pazarı pek çekici değil. Halkın beş seneden beri aralıksız fakirleştiğini de unutmamak lazım. Ve nihayet ABD ve AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar yatırımcıları “korkutan” bir gerçek.

Öte yandan geleneksel olarak hep Batı ile ticaret yapan iş insanlarının Çinli, Japon vs. şirketler ile iş tecrübesi eksikliği ortada.

Regnum ajansının verdiği habere göre önümüzdeki süreçte Rusya 14 ülkede askeri üs kurabilir.

Gittikçe daha fazla ülkenin “Moskova’nın küresel denge koruma rolünü daha iyi anladığını” öne süren ajans Rusya’nın mevcut üslerinin Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Belarus, Ermenistan gibi sınır ülkeleri ve Suriye’de konumlandırıldığını hatırlattı. Bununla beraber yeni ülkelerden resmi veya gayriresmi “üs daveti” var.

Neticede yakın zamanda Rusya’nın Venezuela, Nikaragua, Küba, Libya, Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Myanmar, Vietnam, Meksika, Bolivya, Ekvador, Haiti, Seyşel Adaları ve Mısır’da üs kurma ihtimali oldukça yüksek.


Andrey İsaev Kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.