YAZARLAR

45 yıl önce Paris’te

Hep söylüyorum: Memlekette olanlar üzerine yazılmış çok şarkı var; tarihi, bu şarkılar üzerinden okumak, hadiselerin izini buradan sürmek mümkün. Paris’te yaşanan kaza, Sebahat Güzel’in “Paris Uçak Kazası” adlı plağına konu olmuş.

Bundan 45 yıl önce havacılık tarihinin eh büyük kazalarından biri Paris’te gerçekleşti. İstanbul-Paris-Londra seferini yapan Türk Hava Yolları’na (THY) ait DC-10 tipi yolcu uçağı, bagaj kapağında meydana gelen bir arıza yüzünden Paris’in kuzeyindeki Ermenonville ormanına düştü. Uçakta bulunan 13’ü mürettebat 346 kişi hayatını kaybetti. Memleket havacılık tarihinin bu en büyük kazası, dünya havacılık tarihine dördüncü büyük kaza olarak yazıldı.

3 Mart 1974’te düşen Ankara adlı uçak 1972 yılında satın alınmış üç “yeni” uçaktan biriydi. THY, bu adımıyla sükse yapmış, Avrupa semalarında uçan en büyük uçakları filosuna katmıştı. Yeni uçaklar, o günlerde reklamlarda heyecanla duyuruluyordu.

İstanbul’dan kalkan uçak, önce Paris’e indi. İçinde 167 yolcu vardı. 50 yolcuyu bıraktı, 117 yolcuyla Londra’ya devam edecekken son dakikada uçağa 218 yolcu daha bindi. Paris’te yapılan Fransa-İngiltere rugby maçı için gelen yolcular, British Airways grevde olduğu için Londra’ya dönecek uçak bulamamış, bu sefere yönlendirilmişti. Kaptan pilotlar Nejat Berköz (44), Oral Ulusman (38) ve Erhan Özer (37) idaresinde TK981 sefer sayısıyla Orly Havaalanı’ndan 12.32’de kalkan uçakta 12.40 itibariyle büyük bir patlama duyuldu. Uçağın kargo kapısı kopmuş, kabin basıncı düşmüştü. Yana yatan uçak, kısa süre sonra ormana düştü. Kurtulan olmadı. Kaza raporu, iki yıl sonra, 1976 yılının Şubat ayında yayımlandı.

Kazayla ilgili ayrıntıları okumak isteyenler farklı kaynaklara başvurabilir ama ben daha ziyade “içeriden” bir görüş olarak Erhan İnanç’ın AirlineHaber sitesinde yayımlanan iki bölümlük yazısından faydalandım. O yıllarda THY’de genel sekreter olarak görevli İnanç, 2015 yılında yazdığı bu yazıda kazayı bütün ayrıntılarıyla anlatıyor. Meraklısı için oldukça faydalı bir kaynak.

.

Paris kazasından haberdar olmamı sağlayan, Aşiyan Mezarlığı’nda karşılaştığım bir mezar: Kazada ölenlerden hostes Rona Altınay’ın mezar taşı bu. Düşen bir uçak şeklinde yapılmış. Kanatlarında doğum ve ölüm tarihi yazıyor. Mezarın boş olduğu söyleniyor zira ölenlerin hepsi, kazadan sonra Paris’te bırakılmış; Ermenonville ormanında, kazanın gerçekleştiği yere bir anıt yapılmış. Altınay’ın mezarı, adını yaşatmayı amaçlayan bir anıt. Ancak, Milliyet gazetesinde karşılaştığımız bir ilan, bunu yalanlıyor. THY tarafından verilen 18 Mayıs 1974 tarihli ilanda, “3 Mart 1974 tarihinde Paris’te meydana gelen elim uçak kazası sonucunda” hayatını kaybeden Fatma Rona Altınay’ın cenazesinin “18 Mayıs 1974 Cumartesi Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Rumeli Hisarı (Aşiyan) Mezarlığı'nda” toprağa verileceği duyuruluyor. 4 Mart 1975 tarihli bir başka ilandan, mezarın Hamit Alkan tarafından yapıldığını öğreniyoruz.

Rona Altınay’la ilgili bir başka hikâye, kazanın hemen sonrasında, 5 Mart 1974’te Milliyet’te yayımlanan “Hostes Rona, ‘Rüyamda İzmir’de ölen Serap beni çağırıyor’ demişti” başlıklı haberde karşımıza çıkıyor: “Rona Altınay, 7 yıllık hostes idi… Uçaklar artık onun ikinci evi olmuştu. Bu geçen 7 yıl içinde sayısını hatırlayamayacağı kadar uçuş yapmıştı… Hosteslik artık onun için tutku olmaktan da öte bir şeydi… Tüm arkadaşları onun hostesliği çok sevdiğini söylüyorlardı… Ve kader Rona Altınay’a 3 Mart 1974 pazar günü son uçuşunu hazırlamıştı… Rona, her uçuşunda olduğu gibi yine yolcuların karşısına güler yüzle çıkmıştı… Oysa çevresine belli etmediği bir durgunluk vardı içinde… Sıkılıyordu… Rona, bu durgunluğunun ve sıkıntının nedenini çok iyi biliyordu. Ama o bir hostesti ve uçuş sırasında duygularını kimseye anlatmaması gerekliydi… Rona Altınay, bir gece önce rüyasında ölen hostes arkadaşı Serap Özgen’i görmüştü… Serap Özgen, kendisini çağırıyordu… Rona, ertesi sabah bu rüyayı hostes arkadaşı Emel Güler’e şöyle anlatmıştı: ‘Rüyamda Serap’ı gördüm. Bana ‘Rona burada sizlerden ayrı yalnızım… Yapayalnızım’ diyordu. Çok fena oldum.’ Emel Güler de, şimdi kendisine bu rüyayı anlatan arkadaşı Rona Altınay’ı anımsayarak sürekli ağlıyor… ‘Olamaz… İnanamıyorum…’ Sürekli bu iki kelimeyi mırıldanıyor.”

Genç hostesin adı bugün Teşvikiye’de bir sokakta yaşıyor: Hostes Rona Altınay Sokağı.

Sunay Akın, “Ay Hırsızı” (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2009) adlı kitabında yer alan “Aşiyan’a Çakılan Uçak” başlıklı yazısında, Rona Altınay’ın mezarından yola çıkarak kazayı anlatır. Uçakta ölenlerden biri, Ferhan Şensoy’un hostes sevgilisi –ki ona dair izleri Şensoy’un iki kitabında (“Gündeste”, Ortaoyuncular Yayınları, 1986 / “Kalemimin Sapını Gülle Donattım” (Ortaoyuncular Yayınları, 2001) bulmak mümkün. Şensoy, “civciv” olarak seslendiği sevgilisiyle akademi giriş sınavında tanışmış, güzel bir ilişkiye başlamışlar ama sonrasında ailevi sorunlar yüzünden bu ilişki sürmemiş, sürememiş. Şensoy, “kim biliyor o sıralar / Paris’e uçak diye düşerek şak diye ölecek civciv” dizelerinde kazayı anlatıyor.

Bunca şey anlattım, konuyu müziğe bağlayayım. Hep söylüyorum: Memlekette olanlar üzerine yazılmış çok şarkı var; tarihi, bu şarkılar üzerinden okumak, hadiselerin izini buradan sürmek mümkün. Paris’te yaşanan kaza, Sebahat Güzel’in “Paris Uçak Kazası” adlı plağına konu olmuş. Arkadaşım Cüneyt Yalçın Naçar, varlığından haberdar olduğum ancak yakın zamana kadar göremediğim bu plağı geçtiğimiz günlerde buldu ve kaydını bana gönderdi. Sözlerini buraya alayım, bulup dinlemek size kalsın: “Ankara’dan Paris’e gider yolumuz / İçinde vardır oğlan kızımız / Alnımıza yazılmış kara yazımız / Kader böyle imiş kime ne diyem // Gökyüzünde bir kuş gibi dolaşır / Düştüğü Sebahat Güzel de böyle söyledi / Böyle feci kaza hiç görülmedi / Bütün dünya için için ağladı / Kader böyle imiş kime ne diyem…”

Yazının sonunda, bütün aramalarımıza rağmen Sebahat Güzel’in kimliğine dair herhangi bir bilgi bulamadığımızı söyleyeyim. Bu kazayla ilgili bir plak daha olduğu söyleniyor ama henüz ona da ulaşamadık. Güzel’in plağı, “şarkılı memleket tarihi”ne kazayla alakalı (şimdilik) tek katkı olarak girdi ve tarihte yerini aldı.


Murat Meriç Kimdir?

1972’de doğdu. Çanakkale ve İzmit’te okudu. Ankara’da kimya mühendisliği eğitimi alırken, dinlediği müziğin tarihine merak saldı ve oradan ilerledi. Kendini bildi bileli plak topluyor; okuyor, dinliyor, dinlediklerini yazıyor, sevdiklerini çalıyor. Kedi gibi meraklı. Rakı, roka, bamya, erik seviyor. Çanakkale - İstanbul arasında yaşıyor ama Ankaracı. 1996’da Müzük adlı dergiyi çıkartan ekipten. Sonrasında Roll mürettebatına katıldı. Mürekkep, Birikim, Milliyet Sanat, Virgül, Bant gibi dergilerde yazıları yayınlandı. Yeni Binyıl, Radikal ve BirGün'ün yazarlarındandı. Ankara’da Radyo Arkadaş’ın kuruluşuna katıldı, radyo programları başta TRT, pek çok radyoda yayımlandı; kimi televizyon programlarının danışmanlığını yaptı, metnini yazdı. 2002 - 2003 yıllarında TRT için Kırkbeşlik adlı televizyon programını hazırladı ve sundu. Kalan Müzik için bir Tülay German albümü (Burçak Tarlası 64 – 87, 2001) derledi, pek çok albüme yazar ve danışman olarak katkıda bulundu. Pop Dedik / Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği (İletişim Yayınları, 2006), 100 Şarkıda Memleket Tarihi (Ağaçkakan Yayınları, 2016), Yerli Müzik (bi'bak Berlin, 2018) ve Hayat Dudaklarda Mey / Memleketin Anason Kokan Şarkıları (Anason İşleri Kitapları, 2019) adlı dört kitabı, üzerinde çalıştığı pek çok projesi var. Üniversitelerde ve kültür merkezlerinde müzik tarihi üzerine seminerler verdi, veriyor. Düzenli olarak Gazete Duvar'da, arada bir Kafa’da yazıyor; Açık Radyo için hazırladığı Harici Bellek başlıklı program salı günleri 19.30'da yayımlanıyor.