YAZARLAR

Ankaralı seçmenin kara yazısı

Başkentli belediyesinden hak ettiği saygıyı ve hizmeti göremedi şimdiye kadar. Bu seçimlerde de bu gerçek sorunlar ve talepler kampanya söylemine dahil değil. Halkı değil devletlüleri önceleyen belediyecilik anlayışının devam edeceği anlaşılan kampanyanın Ankaralı'ya verdiği mesajı anlamak zor değil.

Söylenenlerden, söylenmeyenleri çıkarsama zorunluluğu, bu yıl yerel seçim kampanyasından aklımda kalacak olan. Özellikle muhalefet adaylarını hatta liderlerini görmenin sınırlı oluşu, iktidar kanadının dilinin altındaki baklayı keşfe zorluyor, seçmeni. Çünkü sıradan seçmen için muhalefeti görmenin, duymanın imkanı yok. Öyle ki bir takımın 11, diğerinin 22 kişi oynadığı bir futbol maçı gibi kampanya süreci. Teknik direktör zaten maçın başından itibaren en temel oyuncu olarak var gücüyle sahada. Yetmez gibi hakemler de oyunun parçası.

Kamu kaynakları sebil misali akıyor iktidardan yana. Kamu çalışanı, kampanya gönüllüsü gibi hazır kuvvet insan kaynağı oluşturuyor. Yandaşı, ana akımıyla medyası 7/24 kampanya neferi. Kolluk, yargı, kampanya sürecinde muhalefet adaylarına çalışıyor. Olmadı çamur atılıyor. Olmadı seçim kazandıktan sonrası karanlık tablo olarak çiziliyor. Beka sorunu söylemiyle gösterilmek istenen bir büyük resim var ama çizilen tablo zifir karanlık, hiçbir şey görülmüyor, geleceğin aydınlığına dair. Bu garip yerel seçim kampanyasında Ankara kilit taşı niteliğinde üstelik. Ankaralı seçmen olarak her yerden üstüme boca edilen iktidar söyleminin bana yönelttiği direktifleri keşfe çıkmak kaçınılmaz.

Kendisi yerel söylemi küresel seçim kampanyası, hayatımın anlamsızlığı ve önemsizliğine dair yoğun mesaj içeriyor. Korku senaryolarıyla sokak, mahalle, semt ve kentlerde her gün burun buruna yaşanan sorunların, gideril(e)meyen ihtiyaçların önemsizliği itiraf ediliyor. Seçmen, insan önemsiz olmalı karar vericilere göre ki her Allah’ın günü üstüne çöken kabusu andırır yerel ihtiyaçlar yerine meşhur muhayyel beka sorunu kampanyaların baş aktörü. İktidar var diyerek oy isterken muhalefetin yokluğunu ispat çabasıyla katıldığı yerel seçim piyesinde en önemli rol beka sorununun.

Şehir merkezine tek toplu taşıma aracın olan metroya ulaşmak için muhtaç olduğun ring otobüsü, üç metro seferine karşılık tek sefer düzenliyormuş. Günde iki kere ring otobüsüyle, balık istifi yarım saat yolculuk edebilmek için yarım saat de o otobüsün gelmesini bekliyormuşsun, ne gam. Sen cambaza bak! Dev ekranlar kuruldu karşına. İlave ring seferiymiş, yeni minibüs ve otobüs güzergâhıymış bunların hepsi devletlülerin protokol yolunda canını sıkacak trafik yükü oluşturur. 25 yıl önceki planda senin evine kadar geleceği görülen metro hattını yıllar boyu tamamlamayan Melih Gökçek’in iktidar partisinin gözdesi olarak şehri inlettiğini unut. Ulaştırma Bakanlığı tarafından da yarım kesilerek tamamlandığını düşünme. Eskişehir Yolunda metro istasyonlarına sadece Ankara yönünden girebildiğin için karşı yönden metroya inemeyişinin yaşattığı sorunları da dile getirme. Bir garip Ulaştırma Bakanlığı sırf senin için alt geçit yaparak paraları yerin altına gömecek değildi ya! Şehrin sadece ana arteri boyunca metro güzergahı planlanmasının saçmalığını ve yetersizliğini bir yana bırak. Aman diyim sen büyük resme bak. Zira ki senin gündelik yaşamının ömür törpüsü oluşu, Cumhur İttifakı'nın beka sorunu yanında teferruattan ibaret…

Şebeke suyun, ağır metaller içeren Kızılırmak’tanmış. Uygun arıtma tesisi kurulmadan sadece zehirli suyun seyreltilmesiyle ölçümlerdeki zararlı madde oranı düşük gösteriliyormuş filan takılma bunlara ey Ankara! Mansur Yavaş’ın Belediye Başkanlığını kazanma ihtimali belirginleşince açılan eski dosyaları dinle. Dinle ki hayali projelerle rant aktarma yolu tıkanmasın. Başkent'in kaynaklarının kim bilir kimlere peşkeş çekileceğini sorgulama. Toplu taşıma eksikliği nedeniyle zaten ulaşamayacağın için millet kıraathanelerindeki bedava çayın, hangi suyla demleneceğini dert etmen gereksiz. Tazlar Su Arıtma Tesisi'nin geliştirilmesine, yenilenmesine belediye bütçesinden tek kuruş harcamadan yürütülecek projelerde zaten yer yok. Çünkü orada rant yok. İtfaiye Meydanı'ndaki tarihi çarşının yaratacağı rant aktarımının siyasi getirisi söz konusu değil ki sağlıklı şebeke suyu gündemimize gelsin. Özhaseki’nin, Ankaralı'yı musluklarından içilebilir su akmaya layık insanlar olarak görmediğini söyleme. Musluklarından akan suyun, Kızılırmak’tan geldikten sonra bir de çok katlı blokların, sitelerin depolarında bekleyerek evine ulaştığını düşünüp sadece çay değil yemek yapmak hatta dişini fırçalamak için bile hazır su satın almaya devam et. Yeter ki büyük resmi unutma. Sağlığın, Cumhur İttifakı'nın beka sorunu kadar önemli değil.

Sığınma evi sayı ve kapasite yönünden arttırılmalıymış. Cinsiyet eşitliğini sağlamak yönünde proje yapılmalıymış. Başkent engelsiz şehir olmalıymış. Havaalanına ulaşımın en zor olduğu şehirmiş Başkent. Şehrin ortasında kalan tek otobüs terminali AŞTİ evet hala gayet iyi tasarlanmış bir terminal olarak işlese de yetersizmiş. Terminale ulaşmak için gidişli dönüşlü onca trafik yoğunluğu ve eziyet yaşatmak yerine şehrin dört çıkışına minik terminaller yapılması insana kolaylık sağlarmış. Bir çiçeğin taç yaprakları gibi yarım daireleri andıran toplu taşım hatlarıyla yakın semtler birbirine bağlansa ana arterin trafik yükü azalırmış. Özel otosu veya taksiye verecek parası olmayanların on dakikalık ulaşım mesafesi için bir saat harcayıp iki vasıta değiştirmesi, belediyecilik değilmiş. Hele hele kamu kaynağı olan belediye otobüsleriyle her gün adliye çalışanlarına servis hizmeti sunulması halkı çileden çıkarıyormuş. Sıhhiye durakları önünden geçen o oturma yerleri bile boş onlarca belediye otobüsünün adliyeden çıkıp, metrelerce sıra olmuş duraktan yolcu almadın gidişine Ankaralı içerliyormuş. Ulaşım, erişim, temiz su ihtiyacı yerel yönetimlerin hele de Başkent büyükşehir belediyelerinin umurunda değil. Başkentli belediyesinden hak ettiği saygıyı ve hizmeti göremedi şimdiye kadar. Bu seçimlerde de bu gerçek sorunlar ve talepler kampanya söylemine dahil değil. Halkı değil devletlüleri önceleyen belediyecilik anlayışının devam edeceği anlaşılan kampanyanın Ankaralı'ya verdiği mesajı anlamak zor değil.

Oh olsun! Müstahaksınız! Diyor özetle, Cumhur İttifakı.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.