Sıra ücretsiz ulaşımda!
Görünen o ki Ankaralının cebinden 10 milyar TL’den fazlası çıkacak ve Ankaralı sevgilisine, annesine gidemeyecek. Yani Ankaralılar erişemiyor. Tıpkı diğer kentler gibi. Ortada böylesi bir para varsa bu para mutlaka halkın cebinden çıkıyor.. Kaba bir hesapla, her vatandaşın cebinden ulaşım için yılda ortalama 2 bin TL çıkıyor ama vatandaş erişemiyor.
Seçimler bitti ama sonuçları kabul etme konusunda bazılarının sıkıntıları bitmedi. Olsun, kolay değil. Devletin bütün imkânları, basının bütün yayınları ve YSK’nın göz yumduğu seçim kanununa rağmen hepsinden büyük bir halk var. Bunu kabul etmek herkes için kolay ama iktidar için değil. Ancak durum ne olursa olsun birilerinin hakkını yemek, mazbatalarını engellemek, vermemek ve hatta başkasına vermek anlamına gelmemeli. Bu çok ayıp bir şey. İktidar seçimi batıda para, doğuda intikam olarak görüyor.
Diğer yerlerde ise hava biraz parçalı bulutlu. Güneşin açması gerekiyor. Koltuk hesapları, kent yaşamı ile alakası olmayan politikacıların paylaşım savaşı sürüyor. Nasıl iktidar büyük bir ayıp içinde ise muhalefetten de koltuk savaşları haberi geliyor. Toplu taşıma bile kullanmayanlar ulaşımın başına, marketten şişe su içenler su işlerinin başına geçiyor. Koltuklar paylaşılsın bunların listesini hep beraber yapacağız gibi görünüyor.
Seçim sonrası bir şeyler yapılırsa mevcut durum çok büyük fırsat. Tabii halkın gıda, ulaşım, su ve atık sorununu çözerseniz bu mümkün. Bu seçimde bu dört kalemin o kadar çok gündem olduğunu gördük ki, seçmenler olarak yaptığımız tartışmalar adayların programlarına girdi bile. Şimdi uygulamaları lazım. Eğer asfalt-beton belediyeciliği yapacaksanız, partizanlık yapacaksanız, eğer namuslu bir politika yapmayacaksınız hem siz kaybedersiniz hem de biz kaybederiz. Sonucu acı olur. Burada namuslu politikayı tanımlayalım. 1973-77 yıllarında İstanbul Belediye Başkanı olan Ahmet İsvan namuslu insanlar için politikayı “kamu kaynaklarının, toplumun farklı kesimleri arasında nasıl farklı paylaştırılacağının ve kamu gücünün hangi kesimlerin yanında, hangi kesimlerin karşısında ne ölçüde kullanacağının saydam bir biçimde belirlendiği süreçtir” diyerek tanımlıyor. Ne kadar temiz ve net değil mi?
ÜCRETSİZ ULAŞIM ZORUNLULUK!
Eğer halkın gözünden bakarsanız ulaşımın konforsuz ve pahalı olduğunu çok net görürsünüz. Hatta biraz matematik, biraz temel bilimleri bilip politikaları sorgulayabiliyorsanız ulaşımın tamamen bir sermaye transferi olduğunu, namuslu bir insan için ücretsiz ulaşımın yapılabilir olduğunu görürsünüz. Hafızamızı tazeleyelim. 1973 belediyeciliğinin önemli ismi Vedat Dalokay ücretsiz ulaşımı ilk ortaya atan kişiydi. 1989’da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın belli saatlerde toplu taşımayı ücretsiz yapan kişiydi. Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven toplu taşımayı ücretsiz yapan ilk belediye başkanıydı. Şimdilerde Ovacık’ta toplu taşıma ücretsiz ve bunu başaran Fatih Maçoğlu ise ilçeden sonra ili de ücretsiz yapmak arzusu ile seçildi.
ÜCRETLİ ULAŞIMIN MALİYETİ
Ankara Büyükşehir Belediyesi Ego Genel Müdürlüğü'nün 2019 yılı bütçesi tam 1,4 milyar TL. EGO bununla ne yapıyor? EGO istatistiklerine göre belediyeye ait otobüsler ve raylı sistem bu para ile hiçbir şey yapmıyor. Koca EGO 5 milyonluk Ankara’da günde sadece 1 milyon 150 bin kişi taşıyor. Yani 600 bin kişi işe otobüs ve metro ile gidip geliyor. O kadar. Gerisi ne yapıyor? Özel taşıma yani dolmuşçu, halk otobüsçü ve servisçi 2 milyon 250 bin yolcuyu taşıyor. Yani 1,4 milyar TL cirolu EGO o kadar otobüs ve metro ile 1 milyon 150 bin yolcu taşıyorken 2 milyon 250 bin yolcu taşıyanlar ne kadar para kazanıyor acaba? Kaba bir hesapla 3 milyar TL. 5 milyonluk Ankara’da sadece günde 3,4 milyon yolculuk mu var? Sadece 1,7 milyon kişi mi işe gidip geliyor? İşte bir o kadarı da otomobil kullanıyor. Yani 6 milyon yolculuk yapılıyor. Yani 3 milyon kişi işe gidiyor ve geliyor. Gerisi evden çıkmıyor ve bir tanesi bile tiyatroya gitmiyor, sevgilisi ile Kızılay PTT’de buluşmuyor. Yani başkent Ankara pahalı ulaşım yüzünden evden çıkmıyor. Bir kısmı yürüse bile Ankara ölü bir kent. Arada bir arabasını gezdiriyor o kadar. Tıpkı diğer kentlerimiz gibi.
EGO’nun 1,4 milyar TL bütçesini ele alırsak Ankaralının ulaşım için cebinden çıkan para 7 milyar TL değil. Çok daha fazlası. Buna bir de arabanın sigortası, lastiği, aküsü, vergisi ve yakıtı eklenince rakam çok daha fazla artacak. Üstüne bir de belediyenin asfalta döktüğü parayı ekleyin. Mesela Ankara Büyükşehir Belediyesi 2019’da asfalta tam 865 milyon TL harcayacak. Görünen o ki Ankaralının cebinden 10 milyar TL’den fazlası çıkacak ve sevgilisine, annesine gidemeyecek. Yani Ankaralılar erişemiyor. Tıpkı diğer kentler gibi. Ortada böylesi bir para varsa bu para mutlaka halkın cebinden çıkıyor. Kaba bir hesapla, her vatandaşın cebinden ulaşım için yılda ortalama 2 bin TL çıkıyor ama vatandaş erişemiyor.
ÜCRETSİZ ULAŞIM İÇİN DİĞER BEŞ GEREKÇE
Bütün bunlar yeni başkanları kesmedi ise için diğer boyutlarına geçelim.
Paralı, pahalı ve konforsuz toplu taşıma yüzünden 1990’da 3,7 milyon adet karayolu taşıt sayısı şimdi 22,8 milyona çıktı. Bu yüzden havamız 1990’dan daha kirli. Bu yüzden İstanbul’un havası bütün Türkiye’nin 1990’daki havası kadar kirli. Çünkü Türkiye’de 1990’da otomobil sayısı 2,8 milyon iken bugün sadece İstanbul’daki otomobil sayısı bu kadar.
Ama daha trajik olanı ülke olarak o kadar pahalı ulaşım dayatmasından çekiyor ki arabaya mahkûmuz ve paramız yakıta yetmediği için benzinden kaçmışız. Bugün 2004’teki benzinli otomobil sayısından çok daha az benzinli otomobil var. Paramız benzine yetmediği için AKP iktidarında benzinli araçtan kaçmışız, dizel ve LGP yakan araçlar kullanmışız. Ne feci değil mi? Bugün 2004’teki dizel aracın 16 katı, LPG’li aracın beş katı LPG yakan araç var.
Yeni seçilen politikacılar için bunlar mesele olmayabilir. Ama şunu söyleyeyim, bu o kadar kritik bir sorun ki. 2 bin TL asgari ücret alan bir işçinin geçen yıl mart ayında 100 TL’ye doldurduğu pazar filesi şimdi tam 170 TL’ye doluyor. Yani yüzde 70 artmış. Yani ayda iki defa file doldursa 340 TL cepten çıkacak, fazladan 140 TL ödeyecek. Emeği ile geçinen bir işçinin pazar filesi için ayda 140 TL fazladan vermesi yetmezmiş gibi yıllık 2 bin TL ulaşıma vermesi ne demek?
Belediye başkanları bir iş yaparak beş konuda karar verecek. Kentin havasını daha temiz yapmak, her yıl asfalttan bunaltmamak, her yağmurda sel felaketi yaşatmamak, fosil yakıt tüccarlarını zengin etmemek, insanların pazarda alışveriş yapabilmesi için ya ücretsiz ulaşım politikasına geçecek ya da aynı politikaları sürdürecek. Ya ismini Dalokay, Karayalçın, Özgüven, Maçoğlu gibi bir listeye yazdıracak, ya da Yıldırım, Gökçek, Erdoğan gibi diğer listeye yazdıracak.
Biz halk olarak seçimimizi yaptık, şimdi sıra sizde.