Çağrı neden Memur-Sen'e?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün 'dik durmaya' davet ettiği Memur-Sen 2004'te 7 bin 500 üyesi olan bir konfederasyonken bugün bir milyonu aşkın üyeye sahip ve üstelik işçi sendikaları birliği ILO'da Türkiye'yi temsilen yer bir alan memur sendikası! Peki bugün muhalefete geçen belediyelerdeki üyeleri için bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yapılan çağrının gerekçesi ne?
Erdoğan, hem iktidar hem muhalefet rolünü sürdürmekte ısrar ediyor ama 31 Mart Yerel Seçimi sonuçları bunun eskisi kadar kolay olmayacağını gösteriyor.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün katıldığı Memur-Sen Genel Kurulu’ndaki konuşması, Türkiye’nin son 17 yılına ve gelinen noktaya dair çok şey anlatıyor.
“Memur-Sen, AK Parti için ne ifade ediyor?” sorusunun yanıtını birkaç sayfaya sığdırmak zor ama şu basit tanımla başlayalım: Memur-Sen, AK Parti’nin sendikasıdır. AK Partili yıllar boyunca üye sayısını her yıl rekor biçimde artırmış, adı sendika olsa da sendikal haklara dair bir mücadele içinde olmayan, AK Parti siyasetinin bizzat savunucusu ve uygulayıcısı gibi davranan sendikadır Memur-Sen.
Memur-Sen yöneticileri, AK Parti için önemli kişilerdir. Şöyle ki, konfederasyonun eski genel başkanı, aynı zamanda Eğitim Bir Sen’in de eski başkanı Ahmet Gündoğdu, AK Parti’nin Haziran ve Kasım 2015 Genel Seçimlerinde Ankara Milletvekili olarak Meclis’e soktuğu bir isimdi. Aktif bir milletvekiliydi. TBMM İdare Amiri olarak görev yaptı. Şimdi ise Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi.
TOPLU SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİNDE İMZA YETKİSİ MEMUR-SEN’DE
Çalışma Bakanlığı verilerince, işçi sendikaları konfederasyonu TÜRK-İŞ’in bugün üye sayısı 975 bin civarında, kamu çalışanları sendikalarının bir konfederasyonu olan Memur-Sen’in üye sayısı ise bir milyonun üzerinde.
İlgili yasaya göre, sayıları toplam 5 milyon olan kamu çalışanlarının ve emeklilerinin maaşlarına yapılacak zam oranının belirlendiği hükümet ile sendikaların toplu sözleşme görüşmelerine, en fazla üyeye sahip 3 konfederasyon katılabiliyor: Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen ve KESK… Kamu çalışanları heyetine, en fazla üyeye sahip konfederasyon başkanlık ediyor. Hem temsil hem imza yetkisi hem de hakeme gitme yetkisi Memur-Sen’de.
‘YETKİLİ OLMAYAN SENDİKALAR, KOLTUK İŞGAL ETMESİN’ DİYEN SENDİKA
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, aynı zamanda Eğitim Bir Sen’in de başkanı. Eğitim Bir Sen, 4+4+4 sisteminin mimarı, karma eğitimin kaldırılmasını savunan, eğitimin bugün geldiği noktanın bizzat baş sorumlusu kurumlardan biri.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, geçtiğimiz aralık ayında, Eğitim Bir Sen’de yaptığı bir konuşmada, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni sendikaların da örnek alması gerektiğini savunarak şöyle demişti, “Yürütme tek kanatlı, toplu sözleşme masası ise üç taraflıdır. Bu çelişkiyi gidermek gerek. Tek satıcılı, üç alıcılı pazarlık olmaz. Siyaseten yetkili olanla sendikal olarak yetkili olan baş başa, eşit taraf statüsüyle masada olmalı, pazarlık yapmalıdır. Nasıl muhalefetteki siyasi parti masaya oturamıyorsa, yetkili olmayan konfederasyon ve sendikalar da masayı dışarıdan takip etmeli fakat masada koltuk işgal etmemelidir.”
ILO, TÜRKİYE’Yİ, MEMUR-SEN’İN TEMSİL ETMESİNE RAPORLA TEPKİ GÖSTERDİ
Memur-Sen başkanının diğer konfederasyonları masadan kovacak 'hukuk tanımaz cüretkârlığın' ardında, bu konfederasyonun siyasi iktidarın arka bahçesi olduğu gerçeği yatıyor. Yazının başlığında da buna işaret eden, ‘Memur-Sen gerçek ve bağımsız bir sendika değildir’ tespiti, Uluslararası Çalışma Örgütü'ne (ILO) ait.
Çalışma Bakanlığı, Mayıs-Haziran 2018’de Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) Cenevre’deki 107’inci kongresine diğer konfederasyonların itirazına rağmen Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın’ı gönderdi. Hükümet, ILO’da iş cinayetlerinden, OHAL’i gerekçe göstererek engellediği grevlerden, OHAL KHK’leriyle sivil ölüme mahkûm etmeye çalıştığı on binlerden söz edilmesini istemiyordu.
ILO kuralları gereği diğer konfederasyonların da temsilci üzerinde anlaşması gerekiyordu. Ancak TÜRK-İŞ, DİSK, KESK ve Kamu-Sen, Memur-Sen Başkanı'nın Türkiye’yi temsil etmesine karşı çıktı. Sadece Hak-İş 'tamam' dedi.
ILO, kongreye, Memur-Sen Başkanının katılmasına ders gibi bir raporla yanıt verdi. ILO’nun raporunda ‘Memur-Sen’in, hızla artan üye sayısına, hükümet politikalarına verdiği desteğe, sendika hak ihlalleri ve kamu sektöründe kitlesel işten çıkarmalara karşı sessiz kalmasına dikkat çekilerek gerçek ve bağımsız bir sendika olmadığı’ kayıtlara geçirildi.
MAAŞLARA ZAM YERİNE FEDAKÂRLIK MESAJI
Gelelim bugüne…
Ekonomik kriz kendisini her geçen gün daha ağır biçimde hissettirirken, 3 milyonu kamu çalışanı, 2 milyonu emekli memur, toplam 5 milyon kişi ağustos ayını bekliyor. 2020 ve 2021 yıllarında kamu çalışanları ve emeklilerinin maaşlarına yapılacak zam oranı Ağustos 2019’da belirlenecek. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Memur-Sen Genel Kurulu’nda, “Hep beraber elimizi taşın altına koymalıyız. Memur-Sen'den çok büyük gayret ve fedakârlık bekliyorum” demesi, kamu çalışanları cephesinde, “yine zam yok” yorumuna neden oldu.
2018 ve 2019 yılları için memurlara verilen ve “sefalet oranı” olarak tabir edilen yüzde 3.5’luk zam oranını “Hükümetle çatışmacı değil uzlaşmacı bir tutum sergiledik” sözleriyle savunan Memur-Sen, literatüre “Türkiye tipi toplu sözleşme” kavramını sokmuştur. Ancak kamu çalışanlarına atama, tayin ve terfilerde olmazsa olmaz gibi dayatılan Memur-Sen üyeliğinin, sarı sendikacılığın, hükümet alkışçılığının, ekonomik kriz karşısında çaresizliğini, 31 Mart Yerel Seçim sonuçlarıyla gördük.
'EN ÖNEMLİ SORUN' DEDİĞİ 657’Yİ SAVUNDU
31 Mart sonrası esen rüzgâr, Erdoğan’a, daha önce “Türkiye’nin en önemli sorunlarından biridir” sözleriyle eleştirdiği 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nu dahi savundurttu. “Ha ne yapacak sana? Seni makamından mı alacak? Alsın! Seni memurluktan atabilir mi? Atamaz! Çünkü 657 denilen bu yasa bir defa sizi güçlü bir şekilde koruma altına almıştır. Kaldı ki bu yollara tevessül edenlerin karşısında kapı gibi Memur-Sen camiası var. Ve yine şunu bilmeniz lazım ki bu ülkede bir hükümet var. Biz hiçbir zaman yapılacak bu zulümlere tribünden seyirci olmayız. Yapılması gereken neyse bunu da yaparız” dedi Erdoğan.
Bu söylem değişikliği pek çoklarını, mesela öğretmenleri yakından ilgilendiriyor. Çünkü neredeyse özelleştirilen eğitim sisteminde öğretmenlerin de tamamının sözleşmeli olması yönünde adımlar atılacağı epeydir konuşuluyordu. Erdoğan’ın 657’yi savunmaya başlamasıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlerin tamamının sözleşmesi olması yönünde bir hazırlık yapmasına pek ihtimal verilmiyor artık. Eğitimciler süreci tedirgin biçimde izliyor.
MEMUR-SEN’LİLERE, 'DİK DURUN!' DEDİ
Cumhurbaşkanı neden, “Memur-Sen camiası, kendilerine sendikanı değiştir şuraya geç diyenlere de dik durmalıdır” dedi? Erdoğan, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere CHP’nin aldığı belediyelerde görevli Memur-Sen üyelerinin diğer sendikalara geçmesini engellemeye dönük mesajlar verdiği dünkü konuşmasında, “İnsanoğlu hem cahildir, hem zalimdir. Ve bir yere kadar menfaatleriyle beraber hep yürür. Ben Memur-Sen camiasının bu seçimler sebebiyle ortaya çıkan tabloda, bulundukları yerlerde dimdik duracaklarına inanıyorum” açıklamasını yaptı.
TÜM BEL-SEN BAŞKANI ANLATTI…
Erdoğan’ın Memur-Sen’de yaptığı açıklamaları, KESK’e bağlı Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası, “Tüm Bel-Sen”in Genel Başkanı Erdal Bozkurt’a sorduk. Sözü ona bırakalım…
ÇALIŞAN SAYISI BİLİNMİYOR: Tek adam yönetiminde tüm kurumlarda yaşandı ama belediyeler, 25 yıldır kuralsızlığın, hukuksuzluğun alabildiğince hüküm sürdüğü yerler oldu. Buralar arpalık olarak, rant için kullanıldı. Belediyelere ait onlarca şirkette kim, hangi statüyle çalışıyor, işe gidip gelen kaç kişi var, kaçı bankamatik memuru, sayılarını bilen yok. Bolu’daydım geçen hafta. Bolu Belediye Başkanı (CHP’li Tanju Özcan) ‘personel sayısını, üç gündür alamıyorum’ dedi. Buralar yağmalanmış adeta. Düşünün, İstanbul, Avrupa’nın en büyük metropollerinden biri. Ancak burada kaç kişinin çalıştığı bilinmiyor.
BASKIYLA, TEHDİTLE MEMUR-SEN’E ÜYE YAPTILAR: Memur-Sen, hiçbir sendikal mücadele vermeden, doğrudan iktidarın desteğiyle 2004’te 7 bin 500 olan üye sayısını aradan geçen zamanda 1 milyonun üzerine çıkardı. Eskiden bize üye olan arkadaşlarımız baskıyla, tehditle Memur-Sen’e üye olmaya zorlandılar. Üzerlerindeki bu ağır psikolojik baskıyı atmalarını, rahatlamalarını bekliyoruz. Sonra adım adım kendimizi anlatacağız.
BİZE BİR HAFTADA 4 BİN 500 ÜYE GELDİ: Memur-Sen’in İstanbul Büyükşehir’deki üye sayısı 11 bin, İstanbul genelindeki üye sayısı ise toplam 18 bin; Ankara Büyükşehir’de üye sayısı bin 700 civarında, Ankara genelinde ise toplam 5 bin üyesi var. Oradaki insanlar bizi arıyorlar üye olmak için. Türkiye genelinde bir hafta içinde Tüm Bel-Sen’e 4 bin 500 üye geldi.
ÜYE SAYIMIZ ON GÜN İÇİNDE 25 BİNİ BULUR: OHAL öncesi 26 bin 586 olan üye sayımız OHAL’de 18 bin 800’e düştü. Bin 500 KHK ihracımız var. İstifaya ve emekliliğe zorlananlar oldu. Ancak yerel seçimin sonuçları bize gösterdi ki üye sayımız bir hafta, on gün sonra 25 bini bulur ve daha da artar. İnsanlar, üzerindeki baskı kalkınca rahatlayacak ve buraya gelmek isteyecek.
KAYYIM BELEDİYELERİ TAHRİBATIN FOTOĞRAFINI ÇEKİYOR: Kayyımdan geri alınan Diyarbakır’da, adam kendisine mini saray yaptırmış. Binin üzerinde memuru, işçiyi sokağa atmışsın, OHAL’i gerekçe göstererek denetim yapacak meclisleri iptal etmişsin. Diyarbakır’da, Van’da liste yapıp insanları tehdit etmişsin, sonra şatafatlı hamam yaptırmışsın. Kimin parasını harcadın böyle? Kayyım belediyeleri oradaki tahribatın fotoğrafını çekmeye çalışıyor şu an.
MEMUR-SEN’İN SAHİBİ CUMHURBAŞKANI: Bu sendikanın sahibi sendikanın üyeleri değil Cumhurbaşkanının ta kendisi! Biz yıllardan beri bu sendikanın siyasi iktidarla ilişkisine işaret ediyorduk, dünkü manzara bunu ispatladı. Kendilerine sendikacı diyenler, birilerinin himayesi altında olduğunun açıklanmasını alkışladılar maalesef.
ERDOĞAN, ZAM ORANININ İŞARET FİŞEĞİNİ ÇAKTI: Cumhurbaşkanı konuşmasının sonunda “sizden gayret ve fedakârlık bekliyorum” diyerek 5 milyonun maaşlarına yapılacak zam oranına dair işaret fişeğini çaktı. Ağustos ayında yapılacak toplu görüşmelerde zam oranı yine yüzde 2’lerde, 3’lerde kalacak anlaşılan. Siz kaynakları yandaş sermayeye hoyratça kullandıracaksınız, fedakârlığı kamu çalışanları yapacak öyle mi! Krizin bedeli, krizi yaratanlara değil çalışanlara ödetilmek isteniyor.